Vahap Coşkun

‘Benim kitabımda bu dersin yeri yok’

15 Temmuz’da kaba saba olarak tarif edilen demokrasiden nasibini almadığını düşündüğü “kuru kalabalıklar”, maliyeti çok ağır olsa da, meydanlarda demokratik iradelerinin zorbalarca gasp edilmesine izin vermedi. Sakallarına, cübbelerine, çarşaflarına, başörtülerine bakılarak küçümsenen insanlar, herkese muazzam bir demokrasi dersi verdi.

Batı’da demokrasi maskeleri düşerken

15 Temmuz, Gülenist cuntanın toplumu tamamen esir alma girişimiydi. Toplum da bu hain kalkışmaya bir bütün olarak karşı koydu. Siyasi partiler ve medyanın tümü darbeye karşı hükümetin yanında konumlandı. Tek bir grup bile darbecileri alkışlamadı. Hiçbir toplumsal kesim darbecileri bağrına basmadı

Asıl mesele, hukuk içinde kalmak

Halka böyle ağır bir zulmü reva görenlerin, hak ettikleri cezaya çarptırılmaları adaletin gereği. Ancak suçluların tespiti sürecinde titiz bir çalışma yürütülmesi, kuyumcu terazisi gibi hassas olunması şart.

Yanlış işler

İdama ilkesel olarak karşıyım. Başlıca iki sebepten dolayı: Biri, idamın geri dönüşü olmayan bir ceza olmasıdır. Bir karar verip infaz ettiğinizde daha sonra yanıldığınız ortaya çıksa bile bunu telafi etme şansınız bulunmuyor. Diğeri ise, idamın -iddia edildiği gibi- caydırıcı nitelik taşımamasıdır.

Kurtarıcılardan kurtulmak

Eğer iktidarı ve muhalefetiyle siyaset, halkın demokrasiyi sahiplenme arzusuna hürmet eder ve darbe karşıtı dayanışmayı toplumsal sorunların çözümünde bir manivela olarak kullanabilecek basireti gösterebilirse, o zaman bu şerden bir hayır çıkar.

‘Artık istediğinizi yiyebilirsiniz’

Daha önce olmayanlar oldu. Cumhurbaşkanı, halkın meydanlara davet etti. İktidar, darbecilere pabuç bırakmadı. Muhalefet, darbeyi reddetti. Medya, demokrasiyi savundu. Rehin alınmasına rağmen komuta kademesi darbecilere direndi. Emniyet güçleri, sivil iktidarın emriyle hareket etti. Ordudaki darbe karşıtları, peşi sıra televizyona çıkıp sivil iradeye bağlılıklarını bildirdiler. Ve halk sinmedi, sokaklara çıkarak kaderini zorbalara teslim etmeyeceğini gösterdi.

Demokratik rüşt

15 Temmuz günü, 27 Mayıs’ta, 12 Mart’ta, 12 Eylül’de ve 28 Şubat’ta yaptıklarını tekrardan yapmak isteyenler, namlularını halkın üzerilerine sürdüler. Fakat bu kez, toplum bir bütün olarak kendi aklını kullanma cesaretini gösterdi ve iradesini gasp edenlerin karşısında durdu. Siyasal iktidarın eski-yeni bütün mensupları, şapkalarını alıp gitmediler, asil bir şekilde halkın emanetine sahip çıktılar.

Fransa’da devrim yok!

Bazılarının tersine, tatsız-tuzsuz ve yıldızsız bir turnuva olduğu kanısında değilim. Güzel bir turnuvaydı, ben çok zevk aldım. Ama Fransa-2016’nın sahada devrimi işaret eden bir değişime sahne olmadığını da belirtmeliyim. Oysa birçok kupada, futbolun kaderine yön veren radikal değişimler yaşanmıştı.

Külter nerede? Çapraz neden tutuklu?

Devlet, Külter’in akıbetinin belirlenmesi için, kamuoyunu ve aileyi tatmin eden, etkin bir inceleme yapmalıdır. Devlet, “Külter nerde?” sorusunu mümkün olan en kısa zamanda cevaplandırılmakla mükelleftir.

Hendeklerin ardından (6)

PKK’nin Türkiye’de silahlara veda etmesinin zamanı geldi de geçti bile. İster içerden bakın, ister dışarıdan, varılacak sonuç bu!

Hendeklerin ardından (5)

HDP tabanı, 7 Haziran sonrasında olan-bitenden rahatsız. Aslında bir bütün olarak otuz yıldan fazla bir süredir sürmekte olan çatışmalı halden duyulan bir rahatsızlık, bir bezginlik var. Partisinin bu süreçte üzerine düşeni gereği gibi yerine getirmediği kanısında. Beklediğini bulamamaktan veya aldatılmaktan kaynaklanan bir serzeniş, partisiyle arasına bir mesafe koyma hali söz konusu.

Hendeklerin ardından (4)

PKK'nın ana bir hedefi vardı; bu hedefe ulaşmak için izlenen yolda meydana gelen kayıplar ve yıkımlar ödenmesi gereken bir bedel olarak düşünüldü. Lakin hedefe varılamadı ve her açıdan büyük bir tahribat yaşandı. Bu da bir sorgulamayı kaçınılmaz kıldı.

Hendeklerin ardından (3)

Kanımca PKK’nin amacı, bir ayaklanma tablosu ortaya çıkarmaktı. Sivillerin kitleler halinde devlete isyan ettiğini gösteren bir manzara yaratılabilse, PKK gayesine ermiş olacaktı. Bu Türkiye’yi hem içerde, hem de dışarda çok zorlayacak, köşeye sıkıştıracak ve PKK’nin elini güçlendirecekti. Ancak bu da olmadı, PKK bu hedefine de varamadı.

Hendeklerin ardından (2)

Sorunu çözme babında parlamentonun ve siyasetin iş görebilme ihtimalinin büyümesini PKK bekasına dönük bir tehdit olarak algıladı. Her meselenin halli için parlamentoyu ve siyaseti adres gösteren bir anlayışın hâkim olması halinde, kaçınılmaz olarak PKK’deki dağdaki varlığı ve elindeki silahı sorgulanacak, PKK kamuoyundan gelecek “Siyasetle bir çare bulmanın olanağı varken dağ başında işiniz ne?” sorusuna daha çok muhatap olacaktı.

Hendeklerin ardından (1)

PKK’nin çatışmaya mecbur kaldığı tezi de gerçeklerle örtüşmüyor. 7 Haziran’da HDP muazzam bir başarı elde etti. Bir kader anıydı bu; halkın siyasetin belirleyici olması gerektiğini istediğini haykırıyordu. Karar makamında olan PKK’ydi ve PKK’nin silahları geri çekip siyaseti öne çıkarmasının önünde hiçbir engel yoktu.

Ağır mahalle baskısı (2)

AKP’nin 22 Mayıs’ta yapılan olağanüstü kongresi, tüm bu söylenenleri kristalize eden bir görüntüye sahne oldu. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kongreye gönderdiği mesaj, bütün bir salon tarafından ayakta dinlendi. Mesajın okunması ve alkışlanması esnasında, takriben beş dakika insanlar ayakta dikildiler. Şimdi, Cumhurbaşkanı bir mekâna girdiğinde ayağa kalkılmasını ve o oturuncaya kadar beklenmesini anlarım ve doğru bulurum. Fakat Cumhurbaşkanının olmadığı bir yerde mesajının ayakta dinlemesinin saygı ile bir bağlantısını kuramam.

Ağır mahalle baskısı (1)

Ezcümle baskı, sadece bir mahalleye özgülenemez, sadece bir mahallede görülmez. Dozajı değişmekle beraber her mahallede baskıya rastlanır. Türkiye’de laik, seküler ve “çağdaş” çevreler, sanki yalnızca muhafazakârlar ve dindarlar bu baskıya maruz kalıyormuş gibi bir tablo sunarlar. Oysa kendileri de en az onlar kadar bu baskıya düçar olabilirler.

Ali: Ötekilerin çığlığı

Ali’yi boks tarihinde emsalsiz kılan, arkasına aldığı bu ruh haliydi. Ve işte bu ruh halinden ötürü bugün hemen her Müslüman ülkede Ali’nin arkasından hayır duaları okunuyor. Hayatından kesitler aktarılıyor. Yaşamına yön veren ilkelerinden bahsediliyor. Ali’ye methiyeler yakılıyor.

Karşılıksız sevdanın hazin sonu

PKK ve HDP’nin içine düştüğü durum karşılıksız aşk gibiydi. Ve her karşılıksız aşk gibi bitmeye mahkûmdu.

Kupa Zizou’ya, Zizou kupaya yakıştı

Zizou hem sakin, hem de sinirliydi. Kişiliğinin bu iki yönünü en güzel resmeden maç, 2006 Dünya Kupası finaliydi. Rakip İtalya’ydı. Zidane, maçın 7. dakikasında kazanılan penaltıyı Panenka vuruşu ile ağlara gönderecek kadar sakin ve serinkanlıydı.

Sehpasız Menderes devri

56 yıl önce bugün çalan asker düdüğü, bu sehpasız devri bitirdi. 27 Mayıs, sadece Menderes ve arkadaşlarını katletmedi, milli iradenin ve demokrasinin de kalemini kırdı.

CHP, ne camiye yaranabildi ne de kiliseye

Her daim ve herkese mavi boncuk dağıtarak siyaset yapılamaz. Bu kıssadan CHP’nin payına düşen hisse bu olsa gerek.

Siyasetin kaderi yargının elinde

Hükümet, yaptığı yanlışın çok daha büyük sorunlara dönüşmemesi için birtakım tedbirler almak durumunda. Aksi takdirde eğer vekillerin yargılanması kontrolsüz bir hal alırsa, bugün kazanmış göründükleri güç savaşı yarın bumerang gibi dönüp Erdoğan ve AKP’yi vurabilir.

‘Yerel işbirlikçiler’

Cesetleri bile buharlaşan bu insanlar, HDP’nin ve dolayısıyla aynı çizgi üzerinde yürüyen PKK’nin tabanını oluşturuyordu. Ve PKK bugün yaptığını kapatmak adına, onlara “hain” deyip bir kalemde üzerlerini çiziyordu.

Üç plan

AKP’de iki başlılık partinin mukadderatını yakından ilgilendiriyor. Başta Cumhurbaşkanı Erdoğan olmak üzere parti elitleri, bu problemin mutlak aşılması ve iktidarın tek merkezde toplanması gereğine vurgu yapıyor. Bunun için üzerinden durulan üç plan var.

İki başlılık

Erdoğan –sadece fiili olarak değil- hukuki olarak da AKP’nin dümenine geçmediği sürece kavga bitmez. Bu itibarla, iktidar şemasının yeniden tanzimi ve iktidarın tek merkezde toplanmasının AKP için bir beka sorunu olduğu söylenebilir.

Muhtemel akıbet

Aklı başında herkesin aklında aynı sual var: “Partisiyle ve medyasıyla Davutoğlu’na bunu yapan, bir başkasına ne yapmaz?” En başta genel başkan adayları olmak üzere bütün AKP’liler bu sual üzerinde düşünmeli.

Emanetçi

Şimdi durup serinkanlı bir şekilde düşünelim: Bir, bugün herhalde Davutoğlu’nun başarısız olduğunu iddia edebilecek tek bir kişi bile yoktur. Parti, Davutoğlu’nun yönetiminde zirve günlerini yaşıyor.

Refiklerin darbesi

İki ayrı portre var burada. Siyaseti farklı mekânlarda tedris eden iki farklı aktör olarak meselelere farklı pencerelerden bakmaları kaçınılmaz. Nitekim partinin ve hükümetin başına geçtiği günden itibaren Davutoğlu ile selefi Erdoğan ciddi bir görüş farklılığı olduğu görüldü.

Suni dikişler atıyor

Hem iç, hem de dış veriler birlikte değerlendirildiğinde Irak’ın önümüzdeki günlerde üç önemli gelişmeye gebe olduğu söylenebilir.