Ana SayfaYazarlarRüzgâr ekmek

Rüzgâr ekmek

 

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi Eşbaşkanları Gültan Kışanak ve Fırat Anlı, 25 Ekim’de gözaltına alındıktan beş gün sonra tutuklandılar.

 

Şimdilik tutuklama ile son bulan operasyonun zamanlaması gerçekten “manidar”! Zira Kışanak, gözaltına alınmadan hemen önce Meclis’teki 15 Temmuz Darbe Girişimini Araştırma Komisyonu’nda dinlemiş ve mühim bilgiler vermişti. Kışanak’a göre, “paralel devlet yapılanmasının daha iyi anlaşılması için” 2009’daki KCK operasyonlarına kadar gidilmesi gerekiyordu. Gülenistler 2009’dan 2015’e kadar barış sürecini akamete uğratmak için çok çalışmışlardı. “Bugün eğer oluk oluk kan akıyorsa, demek ki Gülenciler başarılı olmuşlar” diyordu Kışanak. Bu kapsamda sadece KCK Operasyonlarının değil, Habur Sürecinin, Oslo Görüşmelerinin ve Roboski Olayının üzerine de ciddiyetle eğilinmeli ve buralarda saklı kalan gerçekler ortaya çıkarılmalıydı.

 

“Düşün milletin yakasından”

 

Meclis’teki mesaide Kışanak, hakkında birçok spekülasyon yapılan Ekrem Dumanlı ile görüşmesini de anlattı. Buna göre, Dumanlı ve ekibinin ısrarlı tutumları neticesinde onlarla kısa bir görüşme yapılmıştı. Süreçte oynadıkları menfi rol yüzlerine karşı söylenmiş, “milletin yakasından düşmeleri” istenmişti. Görüşmenin belediyenin gizli ya da arka kapısından yapıldığına dair ifadelerin tamamı yalandı. Çünkü belediyenin bir gizli ya da arka kapısı yoktu. Dumanlı’nın kendisine PKK’ya sızan istihbarat elemanlarının listesini verdiği iddiası ise, algı operasyonu yapmaya yönelikti ve akla ziyandı.

 

Gündemde bu cevapların tartışılması beklenirken, Kışanak Ankara dönüşünde havaalanında, Anlı ise evinde gözaltına alındı. Diyarbakır Cumhuriyet Savcılığı, gözaltılara ilişkin bir açıklama yaptı. Açıklamada eş başkanlarına yöneltilen başlıca ithamlar şunlardı:  

 

* DTK toplantılarına katılmak,

* Nevruz gösterilerinde özerklik çağrısı yapmak,

* Örgüt üyelerinin cenazelerine araç tahsisi etmek,

* Yasadışı toplantı ve gösterilere katılarak cebir ve şiddeti meşru göstermek,

* PKK/KCK örgüt üyelerine ait sözde şehit mezarlığı yapmak için resmi araç ve gereç tahsis etmek.

 

Savcılığın açıklamasında gözaltıları haklı kılacak bir unsur yoktu. Zira “özerklik” zaten partinin programında yer alan bir talepti. Cenazenin kaldırılması ve bunun için araç gönderilmesi, belediyeler için yasal bir zorunluluktu. “Sözde şehit mezarlığı” iddiasına dair daha önce soruşturulma yapılmıştı. “Yasadışı toplantı ve gösteriye katılmak” ise ucu son derece açık bir ithamdı. Kısaca açıklama hukuken tatmin edicilikten uzaktı.

 

Tutuklama kararlarından sonra Kışanak ve Anlı’nın avukatlarından Diyarbakır Barosu Eski Başkanı Mehmet Emin Aktar ile konuştum. Savcılık ve mahkeme safhasında başka suçlamaların yapılıp yapılmadığını merak ediyordum. Aktar’a bunu sordum.  Başka suçlamalar bir yana Savcılık açıklamasındaki suçlamaların dahi tam manasıyla sorulmadığını ifade etti. Birbiriyle bağlantılı olmayan iki soruşturmada eş zamanı gözaltı ve tutuklama kararı verildiğini belirten Aktar’a göre tutuklama hukuki değil siyasi bir karardı ve soruşturmanın içeriğinden bağımsız olarak daha önceden kararlaştırılmıştı. Hatta Aktar, Kışanak ve Anlı’nın daha adliyeye çıkmadan önce hangi cezaevine gönderileceklerinin dahi önceden tespit edildiğini söyledi.

 

Yeni güvenlik konsepti

 

Cumhurbaşkanı Erdoğan kısa bir süre önce, milli güvenliği sağlama noktasında yeni bir faza geçtiklerini açıkladı. Kışanak ve Anlı’nın tutuklanması, bu yeni güvenlik konseptinin bir yansıması. Hükümet, Kürt meselesinde iki, yönlü bir sıkıştırma taktiği izliyor. Bir taraftan askeri olarak tüm gücünü sahaya sürerken, diğer taraftan da siyaset alanını daraltıyor ve siyasi aktörleri sindirmeyi amaçlıyor.

 

Aşamalı olarak sürdürülen bir plan var ortada. İlk adım, Meclis’ten geri çekilen belediyelere kayyum atanması önerisini, OHAL’in sağladığı imkânla bir KHK hükmü haline getirilip yürürlüğe konmasıydı. İkinci adım, nispeten küçük ve kamuoyu baskısının az olacağı düşünülen belediyelerin başkanlarının görevden uzaklaştırılıp yerlerine kayyum atanmasıydı. Üçüncü adım ise, Diyarbakır gibi sembolik değeri yüksek bir kentin belediye eş başkanlarını tutuklamak oldu. Muhtemelen buraya da kayyum atanacak.

 

Damoklesin Kılıcı

 

Böyle giderse bir sonraki adım da milletvekillerinin hapishaneye gönderilmesi olacak. Nitekim Figen Yüksekdağ’a yurtdışı yasağının konması da istikametin bu yönde olacağının bir işareti.

 

Her taraftan rüzgâr ekiliyor bölgeye. Çatışmalar yoğunlaşıyor. Belediyelere el konuluyor. Hapishane tehdidi, milletvekillerinin üzerinde Damoklesin kılıcı gibi hazır tutuluyor. Binbir badireden geçilerek inşa edilen siyaset alanı hoyratça tahrip ediliyor. Yanlışlığı çok kere tecrübe edilmesine rağmen yine her sorunun üstesinden güvenlik ve askeri tedbirlerle gelinmeye çalışılıyor. Siyaset geri çekildikçe şiddetin hükmü artıyor.

 

Bu kadar sert rüzgâr hayra alamet değil; istikamet değişmezse, korkarım ki biçtiğimiz fırtına olur… 

- Advertisment -