Vahap Coşkun

Toplumun geniş bir kesimini dışlayarak ‘merkez’ olunabilir mi?

Bir merkez partisinin asla yapmaması gereken şey bir toplumsal kesimi toptan dışlamaktır. Merkezde oturmak isteyenlerin, köprüleri atmak gibi bir lüksleri yoktur. Bir toplumsal kesimi bütünüyle damgalamak, onunla veya onun temsilcileriyle ilişki kurulmasını otomatikman gayri-meşru saymak, merkezdeki bir siyasetçinin tarzı olamaz. İyi Partililerin hâlihazırda tuttukları yol onları merkeze götürmez; Kürtleri görünmez kılarak veya ötekileştirilmelerine taş taşıyarak merkez inşa edilmez.

Cadılardan korkup kadınları yakmak

Bir ifade, ahlaken kınanmayı gerektirebilir; fakat toplumdaki farklı grupların kınaması ve tartışmasıyla düzeltilecek bir ifadeyi hukuken cezalandırmak büyük bir yanlış olur. Eğer her hadsiz açıklamada veya her sakil beyanda kolluk güçleri insanların ağızlarını kapatmak için devreye girerse, bunun neticesinde herkesin özgürlüğü tehdit altına girer.

Kutu içindeki kemikler

PKK, yedi yıl önce akıl dışı bir kararla şehir merkezlerinde hendekler açtı, barikatlar kurdu. Kürt çocuklarını hendek-barikat efsaneleriyle bile bile ölüme gönderdi. Rahat koltuklarında ve sıcak mekânlarında oturan kimileri de “devrimci halk savaşı” sloganının çığırtkanlığını yaptı. Sonu felaket oldu. Hakan Arslan da o meşum hendek-barikat çatışmalarında hayatını kaybetmiş. Kemikleri İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan Diyarbakır Adliyesi’ne gönderilmiş. Dosyaya bakan savcı da bu kemikleri bir kutu içinde babası Ali Rıza Arslan’a teslim etmekte herhangi bir sorun görmemiş.

Yahya Kemal’in hatıraları (2): “1903’de Gençtürklük fikir sahasında bir hiç, fiil sahasında yine hiçti”

Yahya Kemal, 1912’de “Müslümanlaşmış ve kendi vatandaşlarım için fazla mütehassis bir ruha rücu etmiş” olarak uzun sayılabilecek Avrupa hayatını sonlandırır ve İstanbul’a döner. Vatanına kavuştuktan sonraki altı yılı, 1912-1918 arasını, “millî acılar devresi” olarak tanımlar. Osmanlı, bu altı senede üç savaşa girer, savaşların en büyüğü Birinci Dünya Savaşı’dır. Yahya Kemal, İTC’de egemen olan iki düşüncenin imparatorluğun savaşa girmesinde çok önemli bir rol oynadığını belirtir: İlki, imparatorluğun geleceğini teminat altına almak için “müspet bir savaşa” girmek gerektiğini bildiren düşüncedir.

“O bayrağı öpebilir misin?”, “İstiklal Marşı’nı biliyor musun?..”

Oğuzhan Uğur’un “Mevzular: Açık Mikrofon” adlı programında HDP Milletvekili Ömer Faruk Gergerlioğlu’na yöneltilen sorular ve tepkiler, 10 yıl önceki bir toplantıda bir akademisyen tarafından bana yöneltilen bir soruyu tekrar hatırlattı ve anladım ki bu fasılda hiç mesafe kat edememişiz: “Vahap Coşkun’a sormak istiyorum. Arkanda bir Türk bayrağı var; sen o bayrağı öpebilir misin?..”

En heyecan verici taahhüt

Yeni bir çözüm süreci için muhalefetten adım atması bekleniyor. Lakin muhalefet, bilhassa da beklentilerin odağındaki CHP, kendi çözüm stratejisini ortaya koymuyor. Geniş kesimleri bir araya getirecek bir süreci nasıl tanzim edeceğini açıklamak, yöntem ve içeriğini somutlaştırmak, hakikatle yüzleşmek ve bunun gereklerini yerine getirmek ise muhalefete ivme kazandırabilir.

Yahya Kemal’in hatıraları (1): “Annemim resminden mahrumum. Onun bir resmi hayatımın en büyük yadigârı olurdu”

Yahya Kemal’in el yazısıyla kâğıtlara döktüğü hatıraları, ölümünden 14 yıl sonra “Çocukluğum, Gençliğim, Siyâsî ve Edebî Hatıralarım” adıyla yayınlanır. Kapsamlı bir başlık taşıyan bu kitapta Kemal, hem özel hayatının kapılarını açarak bizi çocukluk ve gençlik yıllarına götürür hem de edebiyata ve siyasete dair fikirlerini bizimle paylaşır.

21 yılın ardından

AK Parti açısından 21 yılın en hazin yanı, bir zamanlar CHP’de en çok eleştirdiği şeye dönüşmesi, yani bir devlet-partisi olmasıdır. Evet, AK Parti bugün dört dörtlük bir devlet partisidir. Devlet partilerinin ideolojik katılıkları yoğunlaşır ve toplumsal refleksleri zayıflar. AK Parti’nin de yaşadığı bu; devlet katında güçlendikçe toplum nezdinde güç kaybediyor. O nedenle o çok sözü edilen “fabrika ayarlarına dönmek” AK Parti için o kadar kolay bir iş değil. Zira ne fabrika eski fabrika ne de ayarlar eski ayarlar…

HDP neden muhalefete, “AKP’ye dönüp ‘Siz Öcalan’la görüşüyorsunuz, biz de görüşmek istiyoruz’ deyin” çağrısında bulundu?

HDP’nin Öcalan’ı merkeze almasının ve tecridin kaldırılması yönündeki taleplerde ısrarcı olmasının bir nedeni siyasi bulanıklığın bitirilmesidir. Öcalan ile bir tek iktidarın temsilcilerinin teması var. İktidar elindeki bu olanağı, seçimlere gidilirken kendi hesaplarının bir aracı kılıyor. HDP, bu nedenle, Öcalan’ın ne dediği ve ne yapacağı hususunda spekülasyonlar yapmak yerine, onun söylediklerinin kamuoyunun bilgisine sunulmasını ve tartışmaların gizli kapaklı ve dedikodu düzeyinde değil, aleni ve ciddi bir biçimde yürütülmesini savunuyor. HDP bu nedenle muhalefete de çağrıda bulunuyor.

Yeni demokratik ittifak ihtiyacı

Bir dönem liberaller, muhafazakârlar ve Kürtler arasında fiili olarak oluşan ve demokratik taleplerin taşıyıcılığını üstlenen işbirliğinin çökmesiyle demokrasi geriledi, hukuki ve siyasi birçok kazanım yitirildi. Memleket bir anaforun içine düştü. Dün olduğu gibi bugün de bu anafordan çıkış, ancak demokratik esaslı işbirlikleri ile mümkün olabilir.

CHP’nin kabuğunu kırmak

Kılıçdaroğlu, CHP’nin kuruluş kodlarıyla halkın teveccühüne mazhar olamayacağını görüyor. Halka ters düşen yüzüyle partisinin demokratik bir siyasette iktidar koltuğuna oturamayacağını biliyor. Helalleşme söylemiyle, CHP’nin bu sert kabuğunu kırmaya çalışıyor. Şüphesiz, bu kolay olmayacak. Ama derinleştirildiği ve kapsayıcılığı artırıldığı ölçüde bu helalleşme ülkeye de CHP’ye de iyi gelecek.

Hukuk

“Hukuk, doğal bir meşru müdafaa hakkının organizasyonudur. O, ortak bir gücü, bireysel güçlerin yerine geçirme organizasyonudur. Söz konusu ortak gücün amacı, sadece bireysel güçlerin doğal ve meşru olarak yapmaya hakkı olan şeyleri yapmakla sınırlanmıştır: Kişilik, özgürlük ve mülkiyet haklarını korumak ve adaletin hepimize hükmetmesini sağlamak.”

ANALİZ | Rawest’in dört ildeki anketi: Bölge siyasi dönüşüme gebe

Rawest Araştırma’nın Haziran ayının son haftasında Diyarbakır, Mardin, Urfa ve Van illerinde yaptığı anketin sonuçları siyaseten çok şey söylüyor. HDP oylarını muhafaza ediyor. Bu başarı tabanın parti aidiyetinin güçlü olması ve genç seçmenlerin ilgisinin sonucu. AK Parti, 11 puan gerilemiş, çünkü AK Parti artık bir devlet partisi. CHP oyunu dört kat artırmış ama hal yüzde 10’un altında. Ana muhalefet partisi hala güvenilir bir mekan değil. AK Parti’nin kaybı % 11 iken Gelecek ve DEVA partilerinin oy toplamı ancak % 6-7’yi buluyor. 2018’den bu yana İYİ Parti’de ise yaprak bile kımıldamamış; % 1.8 olan oy % 2.1 olmuş.

Demirtaş’ın yeni liderlik testi

HDP, Demirtaş’ın zaman zaman partisiyle zıtlık arz eden çıkışları konusunda kamuoyu önünde herhangi bir rahatsızlık dile getirmiyor. Demirtaş’ın HDP’den, HDP’nin de Demirtaş’tan ayrı düşünmediği belirtiliyor. Parti sözcüleri de, Demirtaş’ın hakkını ve hukukunu savunmaktan taviz vermiyor. Ancak, görebildiğim kadarıyla, Demirtaş’ın konuşma iştahı HDP’de bazı sıkıntılara yol açıyor. Bu sürecin, Demirtaş için yeni bir liderlik testi olduğunu söylemek yanlış olmaz.

Çıkış yolunu aramak

Çözüm sürecinde silahların kısmi olsa da devre dışına çıkması HDP’nin siyaset sahasını genişletmiş ve 7 Haziran 2015’te partiye tarihindeki en büyük seçim zaferini getirmişti. Fakat 7 Haziran’dan sonra PKK şehirlerde hendekler kazmaya başlamış ve çatışma süreci tekrardan alevlenmişti. HDP bu kritik kavşakta siyaseti savunma adına gerekli ve yeterli tepkiyi koyamayınca, partiyi çok daha ilerilere taşıması muhtemel dalga dinmiş ve parti siyasi bir tıkanıklık dönemine girmişti. Demirtaş’ın son günlerde sıklaşan açıklamaları, bu tıkanıklığı aşma ve bir çıkış yolu bulma arayışı olarak okunabilir.

Odadaki fil

Gelecek Partisi’nin Kürt meselesinin çözümünü de merkeze alan yeni bir demokratikleşme süreci başlatma gibi bir politikası varsa, bu politika silahsızlandırmayı da kapsamak durumundadır. Silahsızlandırma, bu işin olmazsa olmazıdır. Silah, odadaki fildir. Görmezden gelinemez. Yanından geçip gidilemez. Arkasından dolaşılamaz. Silahları tamamen susturmadan, ülkede istikrar sağlanamaz. Mevcut şartlarda silahsızlandırma üzerine konuşmadan, gerçekte Kürt meselesi konuşulmuş olmaz.

Kürtlerin Türkiye medyası algısı

Kürtlerde Türkiye medyasına karşı kategorik bir karşıtlık bulunmuyor; Kürtler aldığı tavra göre medyayı değerlendiriyor. Çözüm süreci, bunun teyidi niteliğinde; derinlemesine görüşmelerde ana-akım medyanın çözüm sürecine verdiği destek teslim ediliyor. Ana-akım medya ile İslami-muhafazakâr medya gruplarının ortalamanın üzerinde bir performans sergilediği belirtiliyor.

Yeni dönemde HDP

HDP’nin Türkiye’nin AK Parti-MHP ortaklığındaki iktidardan kurtulması gerektiği konusundaki kanaati kesin. Mamafih, parti, iktidar değişimlerinin her zaman bir çözüm üretmediğinin de ayırdında. Değişim, salt bir iktidarın gitmesi ile sınırlı düşünülmemelidir. Türkiye’nin esas derdi, cumhuriyetin bir asırdır demokrasi ile buluşamamasıdır. Siyasetin vazifesi, evvela bunu tespit edip, bir fırsat kapısı açma potansiyeline sahip önümüzdeki seçimleri demokratik cumhuriyeti kurmak için kullanmaktır.

Kürtler ve muhalefet

Muhalefet, iktisadi krizin olduğu, hukuki güvenliğin ortadan kalktığı ve özgürlüklerin berhava edildiği bir ortamda, iktidarın kaçınılmaz bir yenilgiye uğrayacağına ve kendisinin de doğal olarak seçimi kazacağına inanıyor. Bu da bir rehavete neden oluyor, muhalefetin Kürtlere dönük bir dil geliştirmesini engelliyor. Erken zafer havası, temelsiz bir özgüven ve can sıkıcı bir duyarsızlık gibi pek de tekin olmayan duygular, muhalefeti iktidardan daha fazla hırpalayabilir. O duygularla bugünden yüzleşmek lazım, yoksa yarın çok geç olabilir!

Toplumsal barış için dengeli iktidar

İktidarın mutlak gücünü artırmayı ve sivil-siyasi muhalefeti elden geldiğince etkisizleştirmeyi amaçlayan cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi, son derce eklektik bir yapıya dayanıyor. Hemen her sistemde iktidara yarayan hangi unsur varsa, bu unsurların seçilip sisteme monte edildiği görülüyor. Bütün yetkiler tek bir odakta, cumhurbaşkanında toplanıyor. Sistemde cumhurbaşkanını sınırlayacak herhangi bir denge ve denetleme mekanizması bulunmuyor.

Bu kez pabuç pahalı

Siyasi manzara HDP’nin dünkü (3 Temmuz) 5. Büyük Kongre’sinden sonra artık daha berrak: Eğer Millet İttifakı ya da Altılı Masa, cumhurbaşkanı adayının belirlenme sürecinde HDP ile sağlıklı bir görüşme zemini oluşturamaz ve dahası HDP’nin tasvip etmeyeceği bir isimde karar kılarsa, HDP seçimlere kendi adayıyla katılacak. HDP için bu karar hem bir riski hem de bir fırsatı barındırıyor.

Vesayet karşıtlığından vesayet mimarlığına

Dün siyasi yasaklarla mücadele ederek zafere uzanan AK Parti, bugün siyasi yasaklardan medet umuyor ve hatta ülkeyi siyasi yasaklarla tanınan bir ülkeye dönüştürüyor. Dün brifinglerle karar veren bir yargıya karşı yükselen itirazı temsil eden AK Parti, bugün kendisi talimatla işleyen bir yargı mekanizmasına bel bağlıyor. Ve dün bürokratik vesayet karşıtlığının keskin sözcüsü olan AK Parti, bugün kendi eliyle dört başı mamur bir vesayet rejimi inşa ediyor.

Sri Lanka: Askeri zafer barış getirir mi?

Sri Lanka, 21’inci yüzyılda bir devletin bir isyancı grubu bütünüyle mağlup etmesinin ilk misali olması hasebiyle, bu neviden sorunlar yaşayan ülkeler bakımından bir çatışma çözüm seçeneğine dönüştü. Fakat gerçek bir barışın inşası için çalışılmazsa, askeri zaferle halının altına süpürülen sorunlar gün gelir tekrardan oraya çıkar. Sri Lanka, işte bugünlerde tam da bunu tecrübe ediyor.

Yıpranmadan kazanılmaz

Muhalefetin adayını yıpratacak hamlelerin sadece iktidardan geleceği varsayılıyor. Fakat aday belirsiz kaldıkça muhalefetin kendi içinde giderek hararet kazanan tartışmaları, potansiyel adayları iktidardan daha fazla hırpalar hale getiriyor. Muhalefette her bir adayı destekleyen çevreler var. Her çevre kendi adayını parlatmak için diğer iki adayı soluklaştırmaya çabalıyor.

Öcalan eylemleri ve iktidarın ‘kazan-kazan’ı

HDP’nin bu derece hassas bir dönemde, geniş kesimlerin tepkisini çekeceği belli böylesine radikal bir hamleye girişmesinin nedeni nedir? Bilhassa Mithat Sancar’ın partinin eş genel başkanı olmasından sonra HDP herkes ile konuşmaya, mutedil ve sorumlu bir dil kullanmaya çalışan bir görüntü verdi. O halde, partinin bu görüntüsüne tamamen ters düşen Gemlik yürüyüşlerinin altında yatan ne olabilir?

Netlik ayarı

Bugünlerde muhalefet cephesinde eksikliği duyulan güvenin inşası ve halka umut aşılanması, ancak sorumluluk sahibi ve güçlü bir aday ile mümkün olabilir. Bu nedenle muhalefet, adayını hep bir sonraki aya, bir başka bahara bırakmamalı ve halkın sabrını da daha fazla zorlamamalıdır.

Sezon sonu notları

Her sezon başlangıcında yeni heyecanlara açılan yelkenimi üç umutla, beklentiyle doldurur, bunun için dua ederim: Türkiye’de Trabzonspor ve İspanya’da Real Madrid şampiyon olsun. Ve elbette Şampiyonlar Ligi’nin tepesi de Real’in eflatun-beyaz rengine boyansın. 2022, dualarımın kabul gördüğü bereketli bir yıl oldu. 2022’den futbol adına son beklentim, 21 Kasım’da Katar’da başlayacak Dünya Kupası’nı Arjantin’in kazanması. Eğer kupa Messi’nin elinde yükselirse, 2022 dört dörtlük olacak!

Müspet ama sınırlı bir değişim

Seçmenler bakıyor, izliyor, dinliyor ve CHP’deki değişimin çapını anlamaya çalışıyorlar. Henüz bakma ve anlama çabası, CHP’ye dönük büyük bir oy kayması yaratmadı, ama CHP’ye olan ilgiyi artırdı. Artık CHP denildiğinde insanlar cin çarpmışa dönmüyorlar. “Asla bir CHP’liye oy verilmez” algısı kırılıyor. Bu da yerel seçimlerdekine benzer bir manzaranın, önümüzdeki cumhurbaşkanlığı seçimlerinde tekrarlanma olasılığını artırıyor.

“Finalleri oynamıyoruz, kazanıyoruz”

Serbestiyet yazarı Vahap Coşkun Independent Türkçe'ye yazdığı yazıda fanatik taraftarı olduğu Real Madrid’in Avrupa Şampiyonlar Ligi’nde kupaya uzanışını anlatı. Real Madrid’in kupa bağımlısı olduğunu belirten Coşkun’un yazısını serbestiyet okurlarıyla paylaşıyoruz.

Kürtler ve Mansur Yavaş: Laboratuvardan çıkıştan sonrası…

Van’daki ‘inşallah’ bocalaması ve akabindeki yalanlama, Yavaş için iyi bir sinyal sayılmaz. Bu vaka, Yavaş’ın cazibesini siyasetsizliğine ve konuşmamasına borçlu olduğu, ağır siyasi sorunlarla alakalı konuştukça süksesini yitireceği yönündeki tahlilleri doğrular nitelikteydi. Yavaş’ın adaylığı, bugüne kadar hep, tabir-i caizse laboratuvar ortamında konuşuldu, konuşuluyor. Hep steril alanda kaldı ve bu da onu parlak kıldı. Ancak bu parlaklığın gerçekliğini sınamak için, laboratuvardan çıkmak gerek.