Yıldıray Oğur
Türkiye’nin seçimi: Kimin konseri yasaklansın?
Sınırları aşan düzensiz göçmenlere maymun diyen politik neandertallerin orada durmayacağı açıktı.Bu özgüven patlaması sanatçılardan iyi hal kağıdı isteyen bir konser iptalciliği barbarlığına evrildi. Öyle ki 2010 yılında Türkiye’de konser veren U2 bugün Türkiye’de konser vermek istese faili meçhul cinayetlere karşı albüm kapakları ortalığa dökülür ve sahneye çıkış iyi hal kağıdını alamaz.
“Çok iyi olurdu ama seçilemez”
Bugün Adana ve Mersin’i bundan 92 yıl önce Atatürk’ün bile riskli gördüğü Nusayri belediye başkanları yönetiyor. Anketlerde beğeni oranları seçildikleri oranların üstüne çıkmış durumda. Bu sadece CHP’deki büyük değişimi değil, Türkiye’deki değişimi de gösteriyor. Demek ki toplumlar da partiler de değişebiliyor.
“Hicap duyarım”
Siyasetin işi sadece dalgaların üzerinde sörf yapmak ya da dalgalara uyum sağlamak değil bazen de dalgakıran olmak. Dünyada popülizm çağında, bir de yüzde 50 artı 1 alanın her şeyi aldığı Türkiye’deki bu ittifaklar sisteminde siyasetçiler bunu unutmuş gözüküyor. Herkese seslenmeye çalışmak, çoğunlukla hiç kimseye seslenememekle sonuçlanabilir.
Bu Vikingler bize ne etti?
Dün İsveç’in Sosyal Demokrat Partili Bakanı Linde, İsveç’in PKK'yı 1984'te Türkiye’den sonra "terör örgütü" listesine alan ilk Avrupa ülkesi olduğunu, kararın eski başbakan Olaf Palme döneminde alındığını, 2003'te öldürülen eski dışişleri bakanı Anna Lindh iş başındayken de 2002’de AB’nin aynı kararı aldığını hatırlattı. Belki İsveç Dışişleri Bakanı daha sonra da 1999’dan bu yana İsveç’in Türkiye’nin AB sürecine verdiği açık desteği de hatırlatır. Linde, YPG’nin kadın komutanlarıyla fotoğrafları yüzünden suçlanıyor ama onun o fotoğrafları çektirmesinden birkaç yıl önce PYD’nin lideri Salih Müslim de Ankara’da ağırlanıyordu.
Ne olursan ol yine gel derken…
Siyasetçiler popülizm yapmaktan büyük gerçeği topluma anlatmıyor ama artık Türkiye için göç bir tercih değil, bir zorunluluk. Son 50 yılda Avrupa ülkelerinin yaşadığını Türkiye son 10 yılda yaşıyor. Türkiye, gittikçe İngiltere, Almanya gibi daha kozmopolit bir ülke olacak. Sokaklarda daha fazla yabancı göreceğiz, ev sahiplerimiz daha çok yabancılar olacak, ülkemizi yabancılarla paylaşacağız. Ve bunu AK Parti’nin iktidardan gidip, CHP’nin iktidara gelmesi de değiştirmeyecek.
Arşivini ilk kim karıştırmıştı?
Kaftancıoğlu’nun cezaları onanan “suçlu” tweetleri 2013 ve 2014 yıllarına ait. Yani karşımızda arşivlerden bulunup çıkarılmış bir dava var. Tweetler bundan 9 ve 8 yıl önce, tamamı Gezi olayları ve onun sonrasındaki atmosferde atılmış tweetler. Benzerlerini o günlerde aralarında şimdi TRT, ATV dizilerinde oynayan sanatçılar, siyasetçiler, gazetecilerin de olduğu yüzbinlerce kişi atmıştı. Ceza alan tweetlerin en ağırı 2013 yılında yine Gezi olayları sırasında şimdi Gezicilerin pek hatırlamak istemediği duvarları dolduran Erdoğan’a küfürlü duvar yazılarından birinin fotoğrafıyla attığı 2013 tarihli tweet. Kaftancıoğlu, 2018’de bu tweet için “Erdoğan’dan samimiyetle özür dilediğini” söylemişti.
Suriyeli mülteciler yok iken…
Matbaa kadar geç kalmasa da nihayet artık bizim de aşırı sağcı-mülteci karşıtı bir partimiz var. Ama bizim yerli ve milli aşırı sağ partimizin başında, Türkiye’de tek bir Suriyeli ve Afgan mülteci yokken de nüfusun bir kısmını iç tehdit olarak gören bir Türk milliyetçisi var. Türkiye’de MHP’de bile barınamamış, uzun yıllar marjinal kalmış zenofobik, seküler, toplumcu, Türkçü bir geleneğin fikri mirasçısı.
Samiri’nin altın buzağısı neden cazipti?
Dün gün boyu henüz bir kez bile seçime girip test olmamış, mültecilere karşı yükselen öfke dalgası üzerinde tehlikeli bir sörf yapan Ümit Özdağ’ın tavizsiz Kemalistliği, ırkçılık sınırlarında sık sık sınır ihlali yapan milliyetçiliği, İçişleri Bakanı’nı düelloya çağıran kabadayılığı övülürken, bundan üç yıl önce CHP tarihinin son 30 yıldaki en büyük seçim başarısının altında imzaları olan üç isim ise linç edildi.
Milli mutabakatla müebbetine..
2004’den bu yana hakkında yazılan tüm yazılar, haberler, iddialar, verilen ifadeler birleşip bir iddianameye döndü. Milli mutabakatla yazılmış bir iddianameydi bu. Sırasıyla ulusalcılar, İslamcılar, cemaatçi polisler, iktidar destekçisi gazeteciler, Gezici komünistler, Pelikancılar hatta bazı gerçek Sorosçular eliyle imece usulü inşa edilmiş bir duvarın altında kaldı Osman Kavala.
Bir zatla ilgili verilen karar…
Israrla meselenin Gezi olduğunu söyleyen hem iktidar çevreleri hem de muhalifler siyaseten kendileri için doğru olanı yapıyor olabilir ama bu davayı toplumu ikiye bölen Gezi üzerinden yeni bir siyasi mücadele alanına çevirmenin bu haksız davada haksız suçlamalarla hapis cezası alan insanlara bir faydası yok. Karşımızda Gezi ile ilgili kim ne düşünürse düşünsün herkesin çıplak gözle görebileceği dört dörtlük bir hukuk skandalı var.
Hayatın doğal çözüm süreci ekonomiye rağmen sürüyor
Hayat kendi çözüm sürecine devam ediyor Diyarbakır’da. Diyarbakır merkezli Rawest, anadilde eğitim gibi Kürtlerin taleplerine olan desteğin ve Kürt milliyetçiliğinin yükseldiğini gösteriyor. Ama şiddet hayatı felç eden, Kürt sorunun çözümü en acil kısmı değil artık.
Yaşasın, bu bayram Suriyelilere izin yok!
4 milyon Suriyeli sığınmacıdan 200 bini bayramlarda Suriye’nin Türkiye’nin kontrolündeki bölgelerine gidip akrabalarını görüp bayramlaşıyor, evleri barkları olanlar tamir ediyor, bazıları tarlalarını sürüyor. Yıllardır bu sınırlı sayıdaki insanın yaptığı bayram ziyaretini diline dolayanlar hem Suriyelilerin geri dönmesini isteyip, hem de onların Suriye ile zayıflayan bağlarını koparmaya çalıştıklarının farkında bile değiller. Yükselen bu irrasyonel dalganın altında kalmak istemeyen devlet de bu en insani hakkı engelleme karar verdi bu yıl.
Altılı masa neden ‘heyecan’ vermiyor?
Açık ki altılı masa o aranan heyecanı hiçbir zaman vermeyecek. Çünkü altılı masa Türkiye’deki heyecanlı kutuplaşmaya verilmiş bir mola. Klasik siyasi tansiyonu düşüren bir sakinleştirici, hız tutkunlarını mutsuz edecek bir fren. Belki de altılı masanın vermek istediği, birilerini heyecanlandırırken, diğerlerini korkutan bir siyasi heyecan değildir.
Kriketçi playboy nasıl antiemperyalist mücahide döndü?
Pakistan’da son 50 yılda hiçbir başbakan görev süresini bitiremedi. Seçime kadar ülkeyi yönetecek Şahbaz Şerif’’in başına da muhtemelen bir aşamada benzer bir akıbet gelecek. O da görevden alındığında Amerika darbesi deneceğini, Türkiye ile yakın ilişkileri yüzünden görevden alındığı gibi narsist yorumlar yapılacağını tahmin etmek için Büşra Bibi’nin cinlerine ihtiyacımız yok. Belki de hamaset açısından bize çok benzeyen Pakistan’da bize benzemeyen bir şeyler vardır.
Melek Abla’nın son günü…
Dünyada artık ilk 10’a giren enflasyon sadece ayda bir açıklanan rakamlardan ibaret değil, Türkiye’nin her yerinde, her gelir grubundan insanın hayatına ayrım gözetmeksizin dokunuyor. Bugüne kadar akıp gitmiş hayat düzenlerini altüst ediyor. O hayatlardan birini yani Melek Hanım’ın hikayesini daha yakından biliyorum...
O uzun saçlı genç demokrata ne oldu?
Victor Orban: 1989’da Soros bursiyeri olan, Rusya karşıtı, sivil toplumcu demokrat genç adam nasıl oldu da 2022 yılında Avrupa’nın hasta otoriter adamı haline geldi?
41 yaşında bir yazara Türkiye’nin hissettirdikleri…
Türk edebiyatının önemli kalemlerinden Sabahattin Ali, 2 Nisan 1948'de Bulgaristan sınırında eli sopalı bir kişi tarafından öldürüldü. Sabahattin Ali'nin katledilişinin 74. yıl dönümünde, yazarımız Yıldıray Oğur'un 27 Şubat 2021'de Serbestiyet'te yayımlanan yazısına bir kez daha yer veriyoruz.
Kürtler dindar ama ümmetçi değil, Kürt milliyetçisi ama Türkiyeli
Araştırmaya göre Kürtler kendilerini en çok sırayla Müslüman, Özgürlükçü, Dindar, Demokrat, Muhafazakar, Kürt hakları savunucusu, Kürt milliyetçisi olarak tanımlıyor. Müslüman diyenlerin oranı yüzde 41. Kürt milliyetçisi diyenlerin oranı yüzde 10. AK Partili Kürtler kendilerine daha çok Müslüman, Dindar, Muhafazakar derken, HDP’liler Özgürlükçü, Müslüman ve Kürt hakları savunucusu diyor.
Geride bıraktığı tırmık izleri…
"Aydın Engin, 82 yaşında paçayı henüz sıyıramamış olarak aramızdan ayrıldı. Uyduruk bir davadan 7.5 yıla çarptırılmış, yurtdışı çıkış yasağı olan bir gazeteci olarak.Son yazılarında hayal kırıklığı, kendini tekrar etme endişesi vardı. Hepimizdeki gibi..."
“Biri girdiğin, diğeri çıktığın gündür”
Navalny, Putin’in ne ajanlık ne beşinci kol faaliyeti gibi klasik suçlamaları üzerine yapışmayan bir isim. Çünkü Putin kadar emperyal ve saldırgan olmasa da o da Rus milliyetçisi. (...) Bütün gençliğini 23 yıldır ülkeyi yöneten Putin’in yolsuzluklarını deşifre etmekle geçirmiş genç bir adam, ömrünün 9 yılını daha hapiste geçirecek.
Victor D’Hondt’un sızlayan kemikleri…
Yani özetle seçim kanunlarındaki değişiklikler zamanı gelmiş fikirlerin önünde duramadı, süresi dolmuş iktidarların ömrünü uzatmadı, sandıktan çıkmayan oyun yerine geçemedi, siyasi mühendisliklere karşı alternatif siyasi mühendisliklerle çareler bulundu.
Yanlışlıkla ağza kaçmış bir sinek gibi…
Sürekli çifte standartlarından bahsedilen Batı’nın en azından standartları var ve bu standartların en düşüğünde bile kendi halkı hakkında bir liderin böyle konuşması düşünülemez. Ortada bir çifte standart varsa onun en büyüğü herhalde Türkiye’de demokrasinin, hukukun, özgürlüklerin eksikliğinden, hamasetten şikayet edip Ukrayna’da Batı’yı ve Rusya’yı siyaseten, ahlaken eşitleyenlerin, gönlü hamasetin, militarizmin, otoriterliğin elinde oyuncak olmuş Rusya’nın propagandasına meyledenlerin çifte standardı olmalı.
Peki ya Doğu’nun çifte standartları?
Mavi gözlü ve sarı saçlı Ruslar tarafından evleri ve şehirleri yıkılıyor, mavi gözlü ve sarı saçlı oldukları için Avrupalılar onları korumak için asker göndermiyor sadece mülteci olarak kabul ediyor, mavi gözlü ve sarı saçları yüzünden komşu Türkiye’de ise bin kişiyi meydanlara toplayacak bir empati hissi oluşamıyor.
Rus propaganda makinesi nasıl çalışıyor?
Dünyada gerçeğin komplolar kadar müşterisi yok. Rus propaganda makinesi de bu gerçeğin farkında. Özellikle “Batı medyasının propagandası” gibi bütün dünyada alıcısı olan bir eleştiri klişesiyle birlikte sunulduğunda ancak bir Oscar ödüllü filmden kareler olabilecek görüntülerin kurmaca ve kurgu olduğunu iddia etmek mümkün olabiliyor.
Putin’in büyük dehası!
Büyük deha Putin, Ukrayna’yı fethe çıkarken Kaliningrad’ı Moskova’dan uzaklaştırdı, NATO’ya hayat öpücüğü verdi, AB’yi militarize etti, Almanya’nın pasifizmini, Finlandiya’nın tarafsızlığını bitirdi, komşularının beka kaygılarını hortlattı.
Putin neyi temsil ediyor?
Dünyada büyük yaralar alan, eski ihtişamlı günlerini ve ikna ediciliğini kaybetmiş liberal demokrasi değerlerine meydan okuyan, dünyadaki aşırı sağ, aşırı sol bütün popülist hareketleri destekleyen, seçimlere müdahaleden, siber saldırılara, siber casusluk faaliyetlerinden medyayı operasyonel olarak kullanmaya kadar her yolu deneyen akıllı bir düşman var karşımızda.
Peki neden bu kadar Rusyacılar?
Batı karşıtlığı, modernleşme tecrübemizin ürettiği tarihi travmalardan gelen bir verili ve tartışma dışı üst pozisyon. Rusya ile daha uzun ve kanlı bir savaş tarihimiz olmasına rağmen, Batı ile girilen kültürel ve ideolojik gerilim varoluşsal bir anlam katıyor bu ideolojilere. Bir nevi hepsinin kurucu-dışarısı oluyor. Batı karşıtlığını vatanseverlik, yurtseverlik, yerlilik, millilik, solculuk, İslamcılık zannediyorlar. Bu nefretle o kadar mutlular ki başka ülkelerin de yayılmacı, emperyalist amaçlar güdebileceğini düşünemiyor, Rusya ve Putin’in Batı’ya gol atmasından haz duyuyorlar.
“Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışanlar…”
Hala birileri Türkiye iç politikasında olan biten her şeyi Yahudi komplosuyla, Mossad’la, dış güçlerle açıklamaya devam ede dursun, Türkiye istihbaratı ve MOSSAD İran’a karşı ortak operasyonlar yapıyor. Bu operasyonların haberini yapan iktidara yakın gazeteler, İran’ın amacının “Türkiye-İsrail ilişkilerini rayından çıkarmak...”, “Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışmak” olduğunu yazıyorlar. Muhtemelen 9 Mart’ta Türkiye’ye gelecek İsrail Cumhurbaşkanı’nın gezisine karşı çıkacaklar, Doğu Kudüs’teki Şeyh Cerrah Mahallesi’nde yerleşimcilerin evlerinden çıkardığı Filistinlileri hatırlatacak olanlar da “Türkiye-İsrail ilişkilerini rayından çıkarmak...”, “Türkiye-İsrail ilişkilerini yıpratmaya çalışmak” gibi suçlamaları duyabilir.
Apolitik olan bile politikleşmeye başladığında…
Sezen Aksu, Gülşen ve Tarkan... Apolitik alandaki popüler sanatçılar neden ve nasıl siyasileşti? Bu iktidar için neyin habercisi? Sovyetlerin son yıllarında apolitik bir rockçı olan Victor Tsoi, nasıl ‘değişim’in sembolü haline gelmişti?
Şimdi dinlediğim tüm şarkılarda…
BAE, darbeden 9 gün sonra darbeyle ilgili çok kritik iki generali MİT ile işbirliği içinde Türkiye’ye teslim etmişti. Bunu yapan başka bir ülke de olmadı. Ve Türk yetkililer en baştan beri BAE’nin darbeyle ilgili bu işbirliğinden haberdardı. Buna rağmen BAE-darbe ilişkisiyle ilgili iddiaları altı yıl boyunca arada bir dillendirmekten çekinmediler.