Yıldıray Oğur
Askerî okullara girişte paralel yollar…
Soruşturmayı yürütenler 2012 yılı Askerî Giriş Sınavı’nda bütün soruların, 2013 yılında ise Türkçe ve Matematik sorularının önceden sızdırıldığını düşünüyor. 2014’ten sonra yani cemaatin artık konforunun kaçmasından sonra tablo bir anda değişmiş.
Türkiye’ye atış serbest!
Gencecik bir çocuğun böyle bir dünyaya sürüklenip genç yaşta ölümü üzücü ama karşımızda bir “gazeteci öldürüldü” hikâyesi olmadığı çok açık değil mi? Mesela DAEŞ’in Dabiq dergisinde editör olarak çalışan biri bir çatışmada öldürüldüğünde de ilk olarak bir gazetecinin öldüğünden mi bahsedilecek?
Buzdolabında bekleyen raf ömrü uzun bir ürün…
Şimdi hükümete düşen zaman geçtikçe kendi kendinin kurdu olan, hendeğini kazan PKK’nın kendi kendini yenmesine fırsat vermek, bu arada adım atmayarak PKK’nın Türkiye’de silahla ilişkisi hakkındaki nihai kararını vermesini beklemek, beklerken de güvenlikten taviz vermemek, silahlı gruplara karşı mücadeleyi sürdürmek, bunu yaparken de Kürtlerin kalbine dokunmaya, PKK’nın savaşı için bulamadığı gerekçeleri ona vermemek, Kürtleri incitecek kıracak dilden uzak durmaya devam etmek olmalı.
Washington’dan Londra’ya paralel bir dava hikâyesi…
Diğer pek çok soruşturma gibi 17/25 Aralık cemaatin elinde patlayınca ve Emniyet müdürleri görevden alınmaya başlayınca yapılan belge, delil yoketme sırasında. Galiba tam olarak yokedilememiş. Bu soruşturma kapsamında toplanan deliller bir bilirkişiye değerlendirilip, 'soruşturmaya gerek yok' kararı çıkarılmış 2014’te. Galiba bir soruşturmaya gerek olacak. Bu soruşturmada müşteki tarafında bir İngiliz Sir’i ve İngiltere Başbakanı’nın eski başdanışmanının adını da görebiliriz...
‘Kore istihbaratı’ Türkiye’de nasıl manşet olur?
Bir manşet deyip geçmemek gerekir. Tekzipleri okumak da faydalıdır. Bu arada Kore İstihbarat teşkilatının adını sakın unutmayın! Bir daha karşınıza çıkmayabilir...
Cemiyetin ödülünü hak eden esas haber…
Gazeteciler Cemiyeti yılın haberi ödülünü, onun suyunun suyu olan haberden alıp kesinlikle bu habere vermeli. Seçim sonuçlarına doğrudan etki eden bir olayın hikâyesi her zaman bu kadar açıklıkla yazılmaz...
Boğaziçi’nde yaşayan simonlar -2-
Eğer özgürlüklerimizi ve güvenliğimizi korumak istiyorsak hiçbirimizin özellikle de şimdi, Suruç, Ankara, Sultanahmet, Ankara, İstiklal diye giden bir liste önümüzde dururken Simon olma hakkı yok...
Boğaziçi’nde yaşayan simonlar…
Yüzlerce Boğaziçili öğretim görevlisinin serbest bırakılması için bildiri yayınlamış ABD’nin ünlü Ortadoğu Enstitüsü başkanı bile Başbakan’a mektup yazmıştı. Kampanya hâlâ devam ediyor. Savundukları öğrencinin avukatının bir canlı bombanın da avukatı olmasından hiç şüpheye düşmeyerek...
Yarın bir canlı bomba saldırısında ölseniz arkanızdan yazılacaklar
Sabah evden çıkmadan önce izlediğiniz haber programının spikeri ertesi gün öldüğünüz saldırıdan ders çıkarıp dış politikayı değiştirmemizi, ABD, Rusya ve İran’la anlaşmamızı savunup, katilinizin son arzularını yerine getirmenin derdine düşecek.
Rukiye Hanım’a yardım etmek…
22 yıl yaşadığı Sur’daki müstakil evlerini bir gece kaçarak terk eden Rukiye Hanımlar akrabalarının evine sığınmışlar. (...) Operasyonların bitmesinden bir gün sonra dün Diyarbakır’ın ve Rukiye Hanım’ın özel bir misafiri vardı. AK Parti Kadın Kolları’nın organizasyonuyla beraberinde 21 kadın milletvekili, Şehircilik Bakanı ve Gaziantep Belediye Başkanı Fatma Şahin’le birlikte şehre gelen Sare Davutoğlu.
ABD Büyükelçiliği’nden beklenen esas açıklamalar
ABD Büyükelçiliği, cemaat operasyonları çerçevesinde Zaman gazetesine yönelik operasyonla ilgili basın özgürlüğü temalı üst üste açıklamalar yaptı. Yapabilir. Ama cemaat konusunda açıklama yapması gereken ilk konu galiba bu değil...
Tırların arkasında ne vardı-4
Çünkü bu soruşturma sadece devlet içine sızmış kirli bir aklın deşifre edilmesi anlamına gelmeyecek, onun yurtdışı bağlantıları da deşifre edilebilecek. Hiçbiri değilse bile tırların durdurulduğu günlerde rejim, IŞİD, şimdilerde Rusya ve İran saldırıları altında varoluş mücadelesi veren bir halkın ümitlerinin çalınması olarak omuzlarımızdaki vicdani bir sorumluluk bu...
Tırların arkasında ne vardı -3-
Peki terör örgütlerine malzeme götürdüğünü düşündükleri bu tehlikeli tırlar için ne yapmışlardı? Uzman Çavuş Menge, Uzman Çavuş Katırcı tırları Gölbaşı'na kadar takip etmiş, hatta tırlar mola yerinde durmuş, takip sürmüştü. Sonra ise "Terör örgütlerini gittiğini düşündükleri" tırları orada bırakıp, takibe merkezden devam etmişlerdi. Saat 04.00'e kadar da hiçbir şey yapmadan bekleyerek.
Tırların arkasında ne vardı? -2-
İşte “DAEŞ’e gidiyor” denen meşhur MİT tırları, Kilis’te sınırın karşı tarafında DAEŞ’e karşı savaşan Türkmenlere ve Özgür Suriye Ordusu’na gidiyordu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin DAEŞ’i vurduğu günlerdi. Tırlar zamanında ya da yeterince gidemediği için Türkmenlerin yaşadığı Çobanbey düşmüş, binlerce Türkmen göçmen olmuştu.
Tırların arkasında ne vardı?
Yazıdaki "kehanet" gerçekleşti ve 17/25 Aralık operasyonları oldu. Ama istenen olmayınca uzun süredir sinyalleri verilen Suriye üzerinden ocak ayının ilk günü, yeniden harekete geçildi...
Türkiye neyiniz olur?
Yaşadığımız ülkeyi daha iyi bir ülke yapmak için onu eleştirmek, yerden yere vurmak en doğal hakkımızken, ona, kalbinden bir canlı bombayla vurulduğunda acıya ortak olamamak, öfkelenmemek bir tarafa, o bombayı patlatanların, patlatılmasını teşvik edenlerin, patlatılması umurunda olmayanların yanında saf tutmanın, oklarını yine kendi ülkesine çevirmenin, saldırganlara hiçbir şey diyememenin, aslında o ülkenin daha demokratik, daha özgür olması için olduğuna bizi nasıl ikna edeceksiniz?
Bir şöhretli şarkıcının hüzün verici hikâyesi…
Sanki toplumun, devletin değiştiğine, değişebildiğine ikna oldukları anda bütün birikimlerini kaybedeceklerini zannediyorlar ve sürekli bizi sözlerinin kıymetli olduğu eski zamanlara çekiyor, huysuz ihtiyarlar gibi her şeyin ne kadar kötüye gittiğini, ne kötü zamanlara geldiğimizi anlatıp duruyorlar. Devlet, hükümet hatta büyük kalabalıklar kötü olunca kendilerinin otomatik olarak iyi, doğru ve muhalif oldukları o güzel eski günlere….
Sen Abdülhamit’i savundun!
Minik örgütlerde, incir çekirdeğini doldurmayan meseleler için, her farklı fikri, eleştiriyi duyunca korkuya kapılıp başvurulan ‘tasfiyecilik” silahı maalesef son zamanlarda bu tarafta da görünür oldu.
Nobel barış ödüllü Obama Türkiye’deki barışı nasıl sabote etti?
Demirtaş Amerika medyasında liberal Kürt Obaması muamelesi görüyor. PKK, bu özgüvenle epey bir süre daha barış masasına yanaşmaz, her fırsatta silahla kazanım elde etmenin yolunu arar.
Ayasofya nasıl müze olmuştu?
Ayasofya’nın müze olacağı haberi bomba gibi düşmüştü. Herkes şaşkındı. Gazetelerin konuştuğu karardan müzeler müdürünün bile tam olarak haberi yoktu.
Televizyondaki bir evlilik programında dedeni görmek gibi…
Yine de başta söylediğim gibi nedense bende bir nefret duygusuna sebep olmuyor bütün bunlar. Yazılarına rastladıkça, tv’de karşıma çıktıkça, belki sadece dedesini bir evlilik programında kendine eş ararken görmüş birinin yüzünde belirebilecek türden bir utanma duygusu beliriyor.
Bir zamanlar Ankara’daki Amerika…
Ne olduysa Eisenhower’ın Ankara ziyaretinden bir ay önce, programının belli olmasındansa birkaç gün sonra oldu. 5 Kasım 1959 gecesi, Çankaya yokuşunda, 49489 plakalı aracıyla gitmekte olan Ankara’daki Amerikan Yardım Heyeti’nde görevli Yarbay Allan Morrison, Cumhurbaşkanlığı Muhafız Alayı’nda görevli 21 erin içine hızla daldı.
Başka ne olmasını bekliyordunuz ki?
Türkiye’nin artık sıradan vatandaşlarının güvenliği için bile zayıf kalma, içine kapanma, kendisiyle didişme, etliye sütlüye karışmayan bir dış politikayla yola devam etme lüksü yok.
O eski aydınları özlerken…
Bugün, 10 yıl önceki o bildiriye imza atmış aydınların pek çoğunun altına imza attıkları ‘barış’ bildirisinde PKK’nın adı bile geçemiyor. Geçse AKP’ye karşı müttefikleri olan PKK’nın kırılacağından, güceneceğinden korkuyorlar.
Bu kez PKK’nın yenilmesine izin vermek…
PKK bugün köşeye sıkışmış durumda. İlk defa sadece devlet karşısında değil, esas Kürtler karşısında. PKK’nın peşine takılmış HDP’nin söyleyecek sözü kalmadı.
Cuma’dan Pazar’a nasıl gelmiştik?
Cuma günlerinin resmî tatil ilan edilmesini laik Cumhuriyet’e borçluyuz. Hilafet ilga edilmiş, alfabe, takvim, giyim kuşam değiştirilmiş, tekkeler türbeler kapatılmış, Kur'an, ezan Türkçeleştirilmiş ama nedense bütün bunlar olurken cuma günleri resmî tatil olarak kalmıştı. Taa ki 27 Mayıs 1935’e kadar.
Fikirleri X-ray cihazlarını öttürecek aydınlar üzerine…
Sahiden araya girip silaha, şiddete net biçimde karşı çıkacak bir aydınlığa ihtiyacımız var. PKK’ya çözüm sürecinde sınır dışına çekilmeyi konuşurken “niye silah bırakıyorsun, daha hiçbir şey almadan” diye akıl vermiş insan hakları profesörlerinden barış elçisi olmaz çünkü.
2016 için bir dost tavsiyeleri… (1)
2016 yılında kendiniz için ve Türkiye için iyi bir şey yapın Erdoğan’ı kafanızdaki kötü adama benzetip mutlu olmak oyunundan vazgeçin, makul eleştirinin, muhalefetin önüne kazdığınız meczupluk ve nefret hendeklerini kapatın.
ODTÜ Camii Yaptırma ve Yaşatma Derneği
Bugün ODTÜ’nün devrimcileri, Kenan Evren’in 30 yıl önce ODTÜ Camii’ne direndiği gibi direniyorlar ODTÜ’de yeni bir mescide… Türkiyeli laiklerin İslam’la olan meselesi bir türlü bitmiyor. Bu temel takıntı darbecisiyle devrimcisini aynı davanın müritleri yapıyor bir anda.
‘Yetersiz yoldaşlıklar ve sahte dostluklar’
Görüşme sırasında Demirtaş’ın yüzüne bakarak “Suriye ve Irak devletleriyle beraber savaşan Kürtlere yardım edeceklerini” söyleyen Lavrov epey açık sözlüydü aslında. Onun için PKK’nın ve PYD’nin kıymeti ancak o dost ve müttefik devletlerle iş birliği yapmalarından geliyor. Demirtaş’ın o masada oturmasının sebebi de Türkiye’den nefretleri, Kürtlere dostlukları değil.