Yıldız Ramazanoğlu

Ey hafıza kaydet! (15-16 Temmuz 2016)

Burada direnenler var asla tereddüt etmeyin ateş açın sivillerin üzerine diyen korkunç ses kayıtları var şimdi. Başarılı olsalardı diktatörlüğün ne olduğunu idrak edecektik iliklerimize kadar. Tankları durduran halkı itibarsızlaştırmak isteyenleri dert etmemek lazım, bu nasipsizlik onlara yeter.

Miyazaki’nin şiiri Komşum Totoro

Birçok çocuk filminde hayaller vardır ve sonunda hayal olarak altları çizilir, yetişkinler de istihzayla karışık suratlarla inanmış gibi yaparlar. Burada ise filmin sonunda görünmeyen varlıklar yok olmuyor, varlıklarını gür biçimde duyuruyorlar ve yetişkinler buna içtenlikle inanıyorlar. Başka dünyalara açılma, deneyim, keşif ve uçup gitme imkanı olmadıktan sonra neye yarar hayat.

Derrida ile İslam ve Batı’yı konuşmak

Derrida’ya göre İslam ve Batı toplumları sözleşmelerin anlaşmaların ilkelerin dinamik, muhafaza edilebilir öte yandan da yenilenebilir olmasına açık olmalı. Bu kapılar nasıl açık tutulacak peki? En aklı başında sayılabilecek insanlar bile nefrete tutsak olabilirken.

Başkasını tanımak, mesela Ina Praetorius’u

Ina’ya göre Avrupa’da Müslüman kadının inancının mutluluğunu keyfini yaşamasına izin vermeyen bir feminist yapılanma var. Öyle bir kadın hareketi olmalı ki kadına neden örtünüyorsun, neden böyle düşünüyorsun diyerek sıkıntı vermemeli. İlla merak edilecekse tersine onu mutlu eden şeyin ne olduğunu anlamaya çalışmak, onu sevindiren güldüren şeyleri merak etmek lazım.

Suriyeliler

Aslında Suriye halkının birikimi şehirlerini yeniden inşa etmeye, çoğulculuk zeminini oluşturmaya, insanca bir yaşam kurmaya yeterli. Hamiş’in temel arzusu siyasetin ve diplomasinin ötesinde gerçek insan ve kültür deneyimini ortaya çıkarmak ve bunu sahaya taşımak üzerine kurulu.

Filistinli Ömer

Ömer filmi işgal altında bir ülkede doğup büyümek ve gündelik hayatı bile gözetim altında sürdürmek neye benzeyebilir sorusuna görsel dille açıklık getirmeye çalışıyor. Film birbirlerinin çocukluk arkadaşı olan Ömer, Emced ve Tarık’ın direnmekle direnememek arasında gidip gelen başkaldırılarının bumerang gibi tekrar onları vurmasının hikayesi.

Gazzeliler: Apartheid, abluka, ambargo, kuşatma

Aralarından su sızmayan İsrail ve Rusya’nın ikisiyle birden restleşmek devlet pragmatizmi açısından uygun görülmeyebilir. Reel politikten rasyonaliteden söz edip anlaşma imzalayanlar, ablukayı derinleştirdiklerinin de bilincinde olmalı. Bize düşen, mevcut koşulları kabul edip teslim olmak değil tersine değiştirmek için mücadeleye devam etmek.

Tatilde büyümek: Sizin hiç babanız öldü mü?

Ve kendi keşif çağınızı yakalarsınız taşrada. Eğer orada büyümüşseniz, çocuk düşleriniz, dil duygunuz burada biçimlenmişse; nereye giderseniz gidin siz hep orada filizlenedurursunuz.

Ayşe Şasa’nın imanî neş’esi

Şasa hayatını cömertçe anlatmış ve yaşamının bütün fırtınalı düşünce eşiklerini paylaşmış biri olarak oldukça şeffaf bir sinema emekçisi.

Avrupa’da Müslüman kadınlar ve entelektüel temizlik

Medya dilinin, haberlerdeki ırkçılığın, yalan dolanın düzeltilmesi çabası, okumuş iyi eğitim almış Müslümanları bu kötülükleri düzeltmeye çalışan “entelektüel temizlikçi” konumuna indirgiyor. Bu ağır koşullarda benliğini kaybeden değerlerini savunamaz hale gelen insanların sayısı da azımsanamayacak boyutta.

Kadına şiddet kayıtsızlığı

Her 8 Mart’ta en yetkili kişilerin kadın ve erkeğin eşit olmadığına dair konuşmalarına maruz kalan bir toplumda bu konuya hakkaniyetle eğilmek ne kadar mümkün? İki erkek ya da iki kadın da eşit değildir zaten. Mesele herkesin insanlık tahtında eşit ve eşdeğerde olmasının sindirilmesi.

Kafe Sitare: Bildiğimiz hayattan konuşmak

Farklı yaşlarda farklı giyinen farklı mücadeleler içinde üç kadın üzerinden küçük bir kadın atlası.

Felluce: Nehirlerin dili olsa

Dicle ve Fırat, görmüş geçirmiş insanları birleştirmiş iki kadim mübarek nehir. Onların hürmetine bir yerden başlatalım konuşmayı.

Kirazın Tadı: Yaşamaya değecek bir şey

Dünyadan kopmanın getirdiği geri çekilme insandan da soğumayı getirir ve artık onları hoş tutma gereği duymaz Bedii. Her insanda ters giden şeyleri bulup çıkarması, hayatın yaşamaya değmezliğine bir gönderme sanki.

Uzlaşma Kültürü Bakanlığı

İç barışımızın bölge barışımızın üzerine çalışacak, tarafları bir araya getirip bu yöndeki çabaları derleyip toparlayacak bir Uzlaşma Kültürü Bakanlığı kurulsa bütün dünyaya ilham verebilir.

Akrebin yolculuğu

Film aslında levha gibi sahnelerin birbirine eklenmesiyle gelişiyor. Oldukça muğlak ve durağan akışına rağmen filmi seyredilir kılan mekanın ve yan karakterlerin yarattığı atmosfer.

Akran zorbalığı

Çocuğunu okula teslim edip arkasına dönüp bakmayan, güç iktidar ezme halini başarı sanan insanlar bir daha durup düşünmeli.

Ordet: Saf iman varsa mucizeler geri gelecektir

Film boyunca Johannes’in deliliği ile imanının büyüklüğü arasında bağlantı kurulmuş. Kötü din adamı ya da Hristiyan profillerinin olmaması ve bütün tartışmaların saygıyla gerçekleşmesi sonunda varılan dostane uzlaşma. Şükür ve duanın diriliş ve mucize getirişi.

İslamcı ve solcu iki gencin hikâyesi

Bu ülkede yaşayan insanların ötekinin tecrübesine bigâneliği, duyarsızlığı aşılsa, ortak kelimeler duygular tahayyül ve tasavvurlar ortaya çıkacak. Kader birliğinin başka yolu var mı?

Alın haksız kazancınızın diyetini

Filmde bir sınıf mücadelesi ya da sınıfsız toplum hayali yok. Mevcut durumu kabullenmekle beraber koşulları az da olsa iyileştirme mücadelesi verilir. Kökten bir kapitalizm sorgulamasının başlangıcı var denilebilir belki.

Evlilik camdan bir kristal artık

Bireyselleşme, hedonizm, sanal iletişim ağlarının yarattığı tahribat, özgürlük eşitlik anlayışı, inanç ve değer uyumsuzluğu ve daha birçok şey evlilikleri tehdit ediyor.

Alacakaranlık Kuşağı

İnsan ruhunun dehlizleri, bitmek bilmeyen arzular çelişkiler çatışmalar çözümler. Keşke bizim televizyonlarımızda böyle çalışmalar projeler olsa, ne büyük bir zenginlik ve kazanım olurdu.

İslam’ın hakikatine ulaşmak çok mu zor?

Yaşadığımız kötülüklerin, basiretsizliklerin, çatışmaların çözümü için aynaya bakmak Batı’nın egemenlikle ilgili ihtiraslarına ve komplocu tavırlarına bel bağlamaktan daha verimli olacaktır.

Pandoranın kutusundan saçılan kederler

Aslında bir yönüyle anneanne torun hikayesi anlatılan. Bütün bu sakil yaşamların dışında bir hayatı olması için direnen ve kendine alan açmaya çalışan Murat anlıyor yaşlı kadını. Hatta onu alıp tıpkı istediği gibi hatırlamanın unutmanın sevinmenin ve hakiki manada üzülmenin yurdu olan köydeki evine götürüyor.

Güzel Türkistan’ın başından geçenler

Gençler tarihini bilmek zorunda, bu dünyanın gidişatında özne olarak inisiyatif almak istiyorlarsa tabii. Yoksa tarihlerimiz sadece maruz kalmanın tarihi olmaya mahkum.

Tabutta Rövaşata: Dünyanın çivisi çakılmasın

Büyük şehirlerde yaşayanların sıkça karşılaştığı bir insan profili vardır, gazeteye sarılmış ya da siyah bir poşette taşınan alkollü içkisi elinden düşmeyen, aşırı yoksul görünümlü, nerede nasıl yaşadıklarını bilmediğimiz bilmek de istemediğimiz, aksine çocukları onlara asla yaklaşmamaları için tembihlediğimiz hatta kimi insanların görünce kaldırım değiştirdiği insanlar.

Şairlerin Ortak Meş’alesi

Bütün şairler adaletin ve arınmanın peşinde. Rumî’ye kalırsa dil de gönlün perdesi, perde kımıldamadan ulaşılmaz varlığın sırlarına. Büyük adamlara seslenmek istiyor insan, bir kere de küçük işler yapın, bir şiir dinleyin.

Sonbahar Sonatı: Yalnızlık vadisinde anne kız

Filmin çok az karakterle çekilmesi, sahnelerin sıkı felsefi dokusu, müziğin harika bir kullanımla insanın iç sesini mırıldanarak ruhun dile gelmesine eşlik edebilmesi. Din felsefe ve sosyolojiyle aklın ötesinin harmanlanması. Modernliğin sonuçlarıyla yüzleşme, pozitivizmin kuşatmasını kırma. Sonbahar Sonatı bunları vaat ediyor.

Siirt’te kitap ferahlığı

Kütüphanesi olan bir haneden söz eden çok azdı, evlerinde bir kitaplık rafı isteyen, kendilerine ait mahrem ve özel bir alana ihtiyaç duyan, makus talihi yenmek için azimle yola çıkmış kızlara güvenle hedeflerine ulaşabilecekleri yolu açmak hepimizin sorumluluğu.

Altın ve Bakır: Aşkın bedeni, eli ayağı var

Altın ve Bakır (2011) filminin yönetmeni Homayaun Assadian son derece yavaş akan neredeyse gerçek yaşamla aynı anda ilerleyen bir aşk hikayesi anlatmış. Seyyid ile Zehra’nın birlikte dokudukları halıda müşahhaslaştığı gibi, dualarla, renklerle, hastalık ve fedakarlıklarla geçen bir hayat.