Almanya dışındaki insanlara 95 yaşındaki Jürgen Habermas'ın bu ülkede oynadığı olağanüstü rolü anlatmak zor. İngilizce konuşulan dünyadaki pek çok kişi için bu biraz şaşırtıcı olabilir ama Habermas öteden beri kutuplaştırıcı bir isim olmuştur. Bir akademisyen olmadan önce serbest gazetecilik yapan Habermas hiçbir zaman televizyonda ya da radyoda değil, her zaman yazılı olarak polemiklere girdi. En son Ukrayna için Rusya ile müzakere çağrısı yapınca ve “Biz Almanlar İsrail’i eleştiremeyiz” bildirisini imzalayınca tepkileri çekti. Artık AB amigoluğu yapmakla, Almanların “staatstragend” dediği, siyaset kurumunun bir ayağı haline gelmekle suçlanıyor. Habermas'ın mirasının kaybolup gitmekte olması, Habermas'ın değişmesinden çok, etrafındaki dünyanın değişmesiyle ilgili.
Telegram’ın kurucusu olan 39 yaşındaki Rus girişimci Pavel Durov, Azerbaycan’dan uçtuğu Paris’te havalimanında gözaltına alındı. Durov’un Telegram’da suç unsuru içeren içeriklere müdahale etmemekle suçlanacağı düşünülüyor. Gözaltı haberinin ardından Telegram’da kullanılan kripto para birimi %10 değer kaybetti.
Eski Merkez Bankası Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan: “Kurda 2018-23 dönemindekine benzeyen ani ve sert hareketler olmayacak. Mehmet Şimşek ve ekibi gitmeyecek. Finansal kriz (kur, faiz, borsa vs.) çıkmayacak. İktisadi faaliyette sert daralma yaşanmayacak. Neden mi? Enflasyon düşüyor, daha da düşecek. Kamu finansmanda sürdürülebilirlik sorunu yok. TCMB rezerv biriktirdi, daha da biriktirecek. Bu ‘ekonomi çok iyi, pembe tablo var’ demek değil, Çok kötü bir noktada olan ekonomi normalleşiyor sadece. Müzmin muhalifler, ‘kriz çıksın bunlar gitsin’ cephesi, kur lobisi ile enflasyon lobisi yine küfredecek ama gerçek bu…”
Demokratik özerklik tezlerinden sonra yeniden “bağımsız Kürdistan için savaş” diyen Murat Karayılan’ın açıklamalarını dinlerken bir dejavu halini tekrar yaşadım. Lise yıllarım. Batman’da okulun bahçesinde iki bin öğrencinin gözü önünde beş Apocu, Türkiye içinde, şiddetsiz bir siyasi çözümü savunuyorum, TKP’liyim diye beni bacaklarımdan vurdular.
Biz yaşlandık, neredeyse PKK’yi kuran kadrolar dağda ecelleriyle ölecek yaşlara geldiler ama mesele devam ediyor.
Yaşlanan, “gitmekte olan” insanların da, düzenlerin de gelmekte olan gençlere ihtiyacı var. O yüzden “bizim ihtiyacımız olan gençlik”i tanımlıyor, istiyoruz hayatımızda, politikalarımızda. Kıyâs-ı nefsle sıralıyoruz taleplerimizi, nasihatlerimizi. Ve şapkamızdan asla çıkaramadığımız tavşanın ölüsünü veriyoruz onlara: “Hadi dirilt!” Sonra da şaşırıyor, sarsılıyoruz o kız çocuğunun azarıyla: “Bu ne cüret!”