“Sedat Peker’in avukatı” denildiğinde artan güven, sistemin değil gücün meşruiyet kazandığı bir çağda yaşadığımızı gösteriyor. İnsanlar artık adaleti ilke ya da kurumlarda değil, karizmatik figürlerde arıyor. Dr. Melfi sustu, Dexter konuştu. Biri uygarlığın iç sesi, diğeri onun bastırılmış öfkesi. Peki bugün kim haklı? Mahkemeler hâlâ karar veriyor, ama kimse adaletin varlığına gerçekten inanmıyor.
Adalet Bakanı'nın konuşmasından yapılabilecek en önemli çıkarım, Deprem soruşturma ve kovuşturmalarında adil ve hızlı bir sonuca ulaşılabilmesi, ancak nitelikli bilirkişi raporlarıyla mümkün olduğu gerçeğidir. Bu cümle, gerçeği tüm çıplaklığıyla özetliyor. Çünkü nitelikli bir bilirkişi raporu, hem tasarım, yapım ve kullanım süreçlerindeki yükümlülük ihlallerini doğru biçimde tespit eder hem de bu ihlallerle yıkım arasındaki nedensellik bağını somut ve denetlenebilir biçimde kurar. Ancak sahadaki gerçeklik bu idealle örtüşmüyor.
Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Mehmet Uçum, komisyondan demokrasi raporu çıkmaması halinde bunun bir eksiklik olacağını, geçiş süreci raporu ile beraber çıkabileceğini ifade etti. Uçum, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin girişimleri ile başlayan sürecin devlet politikası haline geldiğini ve PKK lideri Abdullah Öcalan'ın komisyonda dinlenebileceğini belirtti.
CORE Araştırma Enstitüsü tarafından hazırlanan “Gençlerin Tolerans, Kapsayıcılık ve Çoğulculuk Sınırları” başlıklı araştırmanın sonuçları dikkat çekici verileri ortaya koydu. Gençler arasında siyaseti düzenli takip oranı yüzde 18,5. “İnançlı” olduğunu söyleyenlerin oranı yüzde 81,5. Yüzde 61 ise kendisini “milliyetçiyim ama ırkçı değilim” diye tanımlıyor. Hiçbir lider 10 üzerinden 5’i geçemiyor.