Yenidoğan bebeklerinden topuk kanı alınmasına ve aşı yapılmasına izin vermeyen aile için Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, çocuğa “sağlık tedbiri” konulması için dava açtı. Mahkeme çocuğun aileden alınmasına karar verebilir. Ailenin yönettiği “Hakikat Bilgisi” adlı Youtube hesabında topuk kanı alınırken ayaktaki refleksoloji noktalarına baskı uygulandığı ve kanın alındığı noktanın “cinsel organlara denk geldiği”, bebeklik ve çocukluk döneminde yapılan aşıların çocukları “domuzlaştırdığı” ve “maymunlaştırdığı” iddia ediliyor.
ABD’de de etkinliğini artıran Woke ya da iptal kültürünün ırkçı, ayrımcı, cinsiyetçi ifadeler içeren romanların toplatılması, kütüphanelerden kaldırılması gibi taleplerine karşı çıkan eski ABD Başkanı Obama, kütüphanecilere mektup yazdı: “Kendi görüşlerimize uymayan görüşlerle ilgilenmek, onları çürütmek, onlardan bir şeyler öğrenmek ya da onları anlamaya çalışmak yerine onları susturma eğilimi daha hâkim gibi görünüyor. Toplumun her kesiminden gençlerin kendilerini kitap sayfalarında temsil edilmiş olarak görmeleri önemli olduğu kadar, hepimizin farklı fikir ve bakış açılarıyla iletişime geçmemiz de önemlidir. İfade özgürlüğü üzerine kurulu bir ulus olan Amerika belirli seslerin ve fikirlerin susturulmasına izin veriyorsa, diğer ülkeler neden bu sesleri korusun ve bildikleri yoldan çıksınlar ki?”
Ortadoğu Günlüğü’nden araştırmacı Zahide Tuba Kor, Antakya’daki evleri depremde yıkıldıktan sonra, bütün resmi evraklarını kaybedince parçalanan Suriyeli aileyle konuştu. “2015’te Türkiye’ye gelen, Deyrezzorlu, 2 çocuk annesi, depremzede hanım, depremden 2 hafta sonra geldiği İstanbul’da 1 aylık bebeğiyle gözaltına alınıp Geri Gönderme Merkezi (GGM)’nde 21 gün tutulmuş. 53 saat enkaz altında kalıp bacağı kırılan eşi ise ikinci ameliyatını olmadan evvel enkazda kaybettiği kimliklerini yeniden çıkartmak için gittiği Hatay Göç İdaresinde gözaltına alınıp GGM’ye yollanmış. Şu an İdlib’de yaşıyor.”
Alfa yayınları, yakın zamanda Abbas Kiyarüstemi İle Söyleşiler adıyla heyecan verici bir kitap yayımladı. Mehdi Muzaffer Sâveci’nin yaptığı söyleşileri Mehmet Akif Koç Farsça’dan tercüme etmiş. Bu benim ona dair okuduğum ilk kitap. Kitabın bir yerinde şöyle diyor: “Hiçbir millet İran kadar özgürlüğü için kanını dökmemiştir.” Bu durum her yönetmeni ister istemez bir özgürlük savaşçısına dönüştürür. Kiyarüstemi de bunun farkındadır.
Kılıçdaroğlu, Hürriyet yazarlarının sorularına cevap verdi: “10 cephede yara almış bir komutan savaşa devam eder mi? Evet, eder/etmelidir.” “Masanın ilkeleriyle çelişen tek bir adım atmadım, atmam. Özdağ ile Protokol, CHP’yi bağlayan bir protokoldür.” “Benim “Kentli modern muhafazakârlar” olanak nitelendirdiğim toplumsal kesimde bir korku yaşandı. Biz, onların yaşadığı bu korkuyu, onlarla daha sıkı bir ilişki kurarak giderebilirdik.” “Partimin birtakım eski ve yeni yöneticileri normal veya etik olmayan aksiyonlar almışlar.” “Sayın İmamoğlu’na kızgın değilim elbette.”