Adil Seçim İçin Seçim Güvenliği Platformu, kendini iktidarın veya muhalefetin, şu ya da bu partinin tarafı olarak görmediğini, seçmen sayısı 60 milyonu bulan Türkiye’de herkesin adil, güvenli ve özgür şartlarda katıldığı, demokrasinin evrensel ilkelerinin uygulandığı temiz bir seçimden yana olduğunu ilan ediyor.
Rus apolojistlerinin yaklaşık son iki aydır ortaya koydukları performansın bir hayrı olmadı değil: Askerinin yaptığına muhakkak bir hikmet teyellemeye eğilimli olanlar dahil olmak üzere geniş bir kamuoyu, bu öforik performansı önce şaşkınlıkla ardından da kınamayla karşıladılar. Siyasal iktidarın Batı karşıtı söylemleriyle örtüşmesi nedeniyle olsa gerek kendilerine her akşam açılan stüdyolardan ellerindeki ıstakalarla Rus birliklerine doğudan batıya, kuzeyden güneye taarruz istikametleri çizen bu hevesli plan subaylarının müktesebatı, ülkenin aklıselim haritasına not edildi.
Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu’na kapatma davası açıldığı dün (13 Nisan) ortaya çıktı. Meğer davanın geçmişi 2016’da bir kişinin tek bir cümlesi bile doğru olmayan bir ihbar mektubuyla Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanlığı İletişim Merkezi’ne (CİMER) gönderdiği bir ihbar mektubuna kadar uzanıyormuş. T24 yazarı Gökçer Tahincioğlu’nun dava dosyasını ele aldığı yazısı Türkiye’deki yargı sistemi hakkında bir kez daha çok şey söylüyor.
AK Parti ve MHP’nin ortaklığında Türkiye’de çok ciddi bir anti-Kürt atmosfer yaratılıyor. Kürt kimliği, Kürtlüğü sembolize eden değerler, Kürtçe ve Kürdistan ismi adeta bir suç gibi sunuluyor. Kürtlere saldırmak için bekleyen bazı kamu görevlileri ve siviller için bu atmosfer, büyük bir imkân sağlıyor. Çeşitli bahanelerle Kürtlere yöneliyor, onlara ve değerlerine hakaret ediyor, onları maddi ve manevi ağır zararlara uğratıyorlar. Bunu yaparken pek pervasızlar; çünkü Kürtlere saldırdıkları için devlet tarafından gerektiği gibi cezalandırılmayacaklarını biliyorlar.
“Tüm ülkeler daha etkili bir küresel ekonomi karşılığında (güvenlik) riski almayı da kabul eder mi? Avrupa’nın tam anlamıyla en ucuz gaz sağlayıcısı Rusya. Bu durumda Avrupa, güvenliğine etkisi ne olursa olsun gazı Rusya’dan almalıyız mı diyecek …?” Ünlü iktisatçı Stiglitz, tam 15 yıl önce sorduğu bu sorudan yola çıkarak “uzağı göremeyen ve ekonominin finansallaşmasıyla daha da kör hale gelen” piyasalara dair temel eleştirisini sürdürüyor… Vardığı sonuç: Neoliberalizm bir sınavı daha veremedi ve nihayetinde yerini yeni değerlere dayanan yeni bir ekonomik vizyona bırakmak zorunda.