11 Ağustos gecesi Ankara Altındağ’da yaşanan olaylar sırasında bütün gece orada olan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu: “15-16-17 yaşlarında gençlerin ‘Suriyelileri bulacağız, onları öldüreceğiz, onları burada yaşatmayacağız’ şeklinde bir hava içerisine girdiğini gördüm. Arabalarında son ses ‘Ölürüm Türkiyem’ şarkısını, Mehter Marşı’nı açıp sokakları dolaşıyorlardı. En az bir buçuk, iki saat orada yağma devam etti. Yanında bir Türk’ün mağazası varken ona dokunulmamış, onun yanındaki iki üç Suriyeli mağazası yağmalanmış. Gençlere de sordum, ‘Buranın Türk mağazası olduğu belli değil, neden burayı da yağmalamadılar?’ diye. Onlar da, ‘Ağabey, sen hiç takip etmedin mi, sosyal medyada Suriyelilerin yerleri paylaşıldı’ dedi.”
Ahmet Vehbi’nin İstanbul Notları’nda bu hafta; koronavirüsün temasla geçmediğinin anlaşılmasına rağmen mekânların QR kodlu menü ısrarı, yaz sıcağında masalara bırakılan mayonezin bozulması tehlikesi, kâğıt pipet saçmalığı, taksi bulamayanlar için dakikalık araç kiralama seçeneği var.
Bozkurt’tan gelen sel görüntülerinin en dehşet vericisi değil belki ama en öğreticisi olabilir: Selin, caddenin yukarısından ilçeye ilk giriş ânı. Henüz ayak bileği hizasında ama hızla ilerliyor. İnsanlar biraz telaşlanmış fakat o kadar da değil. En fazla adımlarını hızlandırıyorlar. Oysa şimdi, yaşanan büyük felaketin ardından açığa çıktı ki, ilk tepki bundan çok farklı olmalı.
Kastamonu’nun selden en çok etkilenen ilçeleri Abana ve Bozkurt’u ziyaret eden Erdoğan, iki ilçede de halka seslendi: “Bakıyorum bazı kanallarda siyasetle alakası olmayan tipler çıkıyor. İleri geri konuşuyorlar. Bugüne kadar bir gramlık iş üretmemiş olanlar ileri geri konuşuyorlar. Bakıyorsunuz hâlâ gelip Erdoğan’a ben nasıl vurayım da ona yara vereyim dertleri bu. Yara veremezsiniz biz bu milletle beraberiz.”