Ne kadar iyisin. Ne kadar nâzik. Ne kadar düşünceli. Ne kadar cömert. Ne kadar centilmen. İlmin ölçüleri, ahlâkı, davranış biçimi, her şeyine sinmiş. Bir Eski Dünya insanı. Bende hep böyle yaşayacaksın.
Her savaş cihad değildir. Siyasî mücadele savaş değildir. Siyasî rakip düşman değildir. Siyasî muhalifler, küffâr ordusu değildir. O halde devlet yönetimi ve siyasî iktidar, bir savaş sonrasında ele geçirilen ganimet gibi değil, mucibince amel etmek ve hıyanet etmemek üzere tevdi edilen bir emanet olarak görülmeyi gerektirmektedir. Emaneti ganimet bilmek bir felâket davetiyesidir.
Yarım yüz yıldır sıçramalarla kentlileşen; renklenen, renklendikçe bununla nasıl baş edeceğini bilemeyen, eski düzene asla sığmayan ama yeni gelenin de kuşatamadığı, bocaladığı ve taşraya savrulduğu bir memleket oldu burası.
Keyfiliğe dayanan bir düzenin ancak bu keyfiliğin farkında olup onu sınırlayan bir liderlikle akılcı sonuçlar üreteceğinin farkındayız. Ne var ki bu tutumumuz ‘bilinç’ gerektiriyor. Oysa zihniyetimiz bilinçdışından besleniyor ve derin istek ve endişelerimize yaslanıyor.
Eğer muhalefet kararsızlara itimat telkin edip kendi tarafına yönlendiremezse, kararsızların ayrıldıkları yuvalarına geri dönmeleri ihtimali artar ve dolayısıyla muhalefetin iktidar rüyası da bir kâbusa dönüşebilir.