Ekonomist Uğur Gürses, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “dövize endeksli mevduat” tedbirini duyurmasıyla başlayan dövizdeki gerilemenin arkasında 128 milyar dolardaki gibi kamu bankaları aracılığıyla Merkez Bankası’nın arka kapıdan 7 milyar dolar satması olduğunu iddia etti: “Bankanın verileri, Merkez Bankası'nın pazartesi günü 3.5 milyar dolar, salı günü de 3.4 milyar dolar sattığını gösteriyor. Özeti şu: 18 TL'den 12-13 TL'ye düşürmek için 7 milyar dolar satılırken, propaganda kanallarında da kamusal döviz satışları hiç söylenmeden, tek başına “vatandaşın sattığı” anlatılmış oldu.
Eski MB Başkan Yardımcısı İbrahim Turhan: “11 Kasım’da 230,9 milyar TL olan Merkez Bankası iç varlıkları 21 Aralık’ta 480,4 milyara yükseldi. Bu kalem artıyor ise Merkez Bankası cayır cayır para basıyor demektir. Hiç mi düşünmediniz yaptığınız işi?”
Rusya’nın Suriye Özel Temsilcisi Aleksandr Lavrentyev, “Türk ortaklarımız sürekli olarak Suriye'nin toprak bütünlüğünden, Suriye'nin birliğinden, bağımsızlığından yana olduklarını, orada geçici olarak bulunduklarını ve imkanlar el verdiğinde oradan ayrılacaklarını beyan ediyor, vurguluyor” dedi.
Yeni Şafak’ın internet sitesinde “BDDK'nın sessizliğinin arkasında FETÖ izleri mi var?” başlığıyla yer alan haberde; BDDK’nın “yatırımcıları cezalandıran” bankalarla ilgili işlem yapmaması eleştirildi. Haberde, bazı bankaların kredi notu düşük işletme sahiplerine kredi kullandırmayarak, üretim ve istihdam artışını engellediği öne sürüldü. Yeni Şafak haberi sosyal medya hesabında “Kripto FETÖ’cüler hala aktif mi” yazılı bir görselle duyurdu.
2016 rejimi Erdoğan iktidarını irrasyonaliteden, rasyonel bir yeni anlatıya doğru taşırken, bugün gelmiş olduğumuz nokta, bu bakımından yeni sorular getiriyor. Erdoğan ekonomik bir sahada, globalleşmiş ekonomi düzeni içinde attığı yeni irrasyonel adımlarla ülkesini ve kendisini tehlikeli bir yere sürüklüyorsa şunu söyleyebiliriz: Karşımızda yeni bir irrasyonel dalga bulunuyor. Erdoğan bunu milliyetçi yerli-milli hikâyesinin içine yerleştiriyor.