En iyi uçurtmayı o yapıyormuş mahallede. Belki “uçurtmaların rüzgârın gücüyle değil, rüzgâra karşı koyduğu için uçtuğunu” iyi bildiğinden. Gökyüzüne, Dalgacı Mahmut’un her sabah kalkıp yeniden boyadığı o maviye ulaşmak için çırpınan uçurtmalar…
Ekrem İmamoğlu resmî koronavirüs verilerine isyan etti: Nüfusu İstanbul'dan az olan Avrupa ülkelerinden dahi daha az sayı açıklamanın salgınla mücadelede ne anlama geldiğini ben anlayabilmiş değilim. Son bir hafta için özellikle konuşuyorum, Türkiye için açıklanan vefat sayısının en az 50 kadar fazlası sadece İstanbul'da var. 2-3 haftalık bir kapanma şart.
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in, 18 yıllık AK Parti iktidarının ‘büyük reform hamlesi’ni sunuşuna itirazı var: “Hayret bişey. ‘Biz her şeyin doğrusunu biliyoruz ve işte harekete geçiyoruz’ dozunda bir söylem. Peki neredeydiniz bugüne kadar, demez misiniz?” Taşgetiren’in yazısını (15 Kasım) okurlarımızın dikkatine sunuyoruz.
Gelişmiş ülkelerin yüzde 80’ni parlamenter sistemle, gelişmekte olan ülkelerin yüzde 52’si başkanlık veya yarı başkanlık sistemiyle, en az gelişmiş ülkelerin ise yüzde 75’i başkanlık veya yarı başkanlık sistemi ile yönetilmektedir. İnsani Gelişmişlik Endeksine göre en gelişmiş 10 ülkenin 9’unda parlamenter sistem, en az gelişmiş 10 ülkenin 6’sında yarı başkanlık, 3’ünde başkanlık sistemi var. Sonuç açık; gelişmiş ülkeler ligine çıkmak istiyorsak güçlendirilmiş parlamenter sistemine geçmemizin bir tercih değil bir zorunluluktur.
Fakat ne ilginç değil mi; 80 küsur milyon nüfusuyla Türkiye’de, salgının genel profili bu dört ülkeyle hemen aynı ama, mutlak rakamlar itibariyle günlük yeni “hasta” sayıları aynı dönemde 1000-2000-3000 seviyesini aşmıyor ve dolayısıyla, herhalde diğerleri gibi günde en az 20-30,000 yeni vakası olduğu halde bunları açıklamamak sayesinde, “ilk 20”de tırmanacağına Belçika, Çekya ve Hollanda gibi nüfusu çok daha küçük ülkelerin de altında 25. sıraya düşmüş gözüküyor.