Bizim Şemdin’in fırını, sadece ev ekmeğiyle meşguldü. Hamurunu götürür ona teslim ederdin, o da hamuru sıraya koyar, o günkü yoğunluğuna göre sana ekmeğin çıkacağı tahmini bir saat söyler ve seni eve gönderirdi. Fırından çıkan ekmekler leğenine konur, örtüsü sarılır ve bir köşeye alınırdı. Sen de vakit gelip fırına vardığında hemen o köşeye göz gezdirir, örtünden leğenini tanırdın.
Arada uçurumlar ve neredeyse onlarca yıl varken buradan oraya doğru herhangi bir Hollywood filmi veya dizisi eleştirisi yapmak bana biraz komik geliyor açıkçası. (…) Tabii film eleştirileri yazanlara ve film çözümlemesi yapanlara falan çok saygım var, herkes istediği kadar yazıp çizebilir. Ama ben çok sıkılıyorum o kibirli kuramsal yazıları okumaya çalışırken.
Akşener, partisinin ikinci olağan kongresinde Erdoğan’a en çok ‘adalet’ üzerinden yüklendi: “Sayın Erdoğan; sen adaleti öldürdün. Hukukun, adamına göre işlediği, soruşturmaların twitter tabelasına göre yürütüldüğü bir ülke yarattın. Ama unutma; gün gelir, bir gün adalet herkese lazım olur…”
Bazı insanlar bir araya gelmelerle değil, ayrılıklarla tanımlıyorlar kendilerini. Birlikteyken yapabileceklerini yapıp yapmadıklarını sorgulamıyorlar. ‘Düzgün’ ayrılıklarıyla övünüyorlar. Biriyle birlikte olmaya başladıkları günlerde, birlikteliği değil de ayrılığı kurgularken buluyorlar kendilerini. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor. Üstelik, çorap söküğü şık olmaz ama bu ayrılıklar gayet şık olabiliyor!!! Çünkü hafızada eğip büküp ‘estetik operasyonlar’ yapmaya çok uygun bir konudan bahsediyoruz.
ABD, 87 yaşında vefat eden Yüksek Mahkeme’nin en yaşlı üyesi Ruth Bader Ginsburg için yasta. New York Times birinci sayfasının tamamını Ginsburg’e ayırdı. Kadınların eşitlik mücadelesindeki kritik kararlarda imzası olan ve ağır bir hastalıkla boğuşmakta olan Ginsburg’ün son arzusu ve hedefi, Trump’ın yerine üye atamaması için Kasım 2020’den önce ölmemekti. Bu ölüm, Cumhuriyetçiler için Yüksek Mahkeme’de tarihi bir üstünlük fırsatı yaratıyor.