GÜNÜN YAZILARI

“Zenci bir Türk olmaktan şeref duyuyorum…”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “ev zencisi” tabiriyle, sanıyorum ki, Instagram’ı ya da genel olarak Batı’yı efendi olarak bellemiş, kendi kararlarını alabilecek kadar bile basiret sahibi olmayan, küçük çıkarlarına düşkün bir insan profilinden bahsediyordu. Bu profilin karşısında devletin bizim için en iyisini bildiğine dair bir güven taşıyan bir başka insan profili var. İkinci profildeki insanların “ev zencileri”nde bulunmayan bazı özellikleri olduğunu düşünmeden geçemiyoruz: özgürce kendi kararlarını alabilen, inisyatif sahibi, gerektiği yerde, masaya elini vurup itiraz edebilen, ilkeleri her zaman çıkarlarından önce gelen, Malik el Şahbaz kardeşimizin tarif ettiği gibi "Başkanımız," "hükümetimiz," "Senatomuz," "kongre üyelerimiz," "şuyumuz, buyumuz." diye konuşmayan, toplumsal menfaatlerimizi düşünürken bile alabildiğine bireyleşmiş insanlar bunlar, demek ki.

İsrail, nasıl müttefiki Arap devletleri için de bir tehdit haline geldi?

Körfez ülkeleri açısından İsrail ile normalleşme adımları aynı zamanda mega projelerle toplumsal refahın artırılması, rejimlere tehdit oluşturan toplumsal muhalefetin azaltılması, dış yatırımın artırılması ve İran tehdidine karşı bir denge olarak tanımlanmaktaydı. Ancak Gazze Savaşı Yemen’i savaşın içerisine çekerek Kızıl Deniz’deki ticareti riskini artırdı. Her ne kadar Körfez ülkeleri, Ürdün ve Mısır halk gösterilerini yasaklasa da zamanla muhalefetin önüne geçmek zor olabilir. İran’ın savaşa çekilmesi bölgesel istikrarı bozdu. Ve tabii İsrail’le normalleşmeyle bağımsız bir Filistin devletinin kurulacağını öngören Arap devletleri yanıldı.

Muhalefetin Paris ‘dump’ı neden ‘like’ almadı?

Resmi geziye 100 kişi götürmek, gazetecileri şirket gezilerinde ağırlamak, Paris’te, Berlin’e kafileler taşımak, kendine yakın insanlara bakmak… Bunlar da potlaç kültürünün modern uygulamaları. AK Parti bu potlacı daha geniş bir sosyolojik sınıfa yaydı ve iktidara tam sadık bir nomenklatura sınıfı yaratıldı. Muhalefetin de bundan geri kalacağını sanmak saflık olur.

Nereden çıktı bu “transfer merkezi” kavramı?

Dünyanın en heyecan verici arkeolojik keşiflerine sahne olan, yabancı medyanın geniş yer verdiği Yenikapı’nın bugün geldiği hale bir bakın. Kabataş? İstanbul’un en güzel manzaralarından birine sahip kıyıya sağır cepheli, iki katlı, taşıyıcıları sorunlu devasa bir yapı yerleştirildi. Geçmişteki gibi bekleme salonlarından ibaret olan küçük yapılar yerine bu devasa yapıya neden gerek duyulduğu, neden bu kadar yüksek yapıldığını kimse bilmiyor. Böylesine bir fırsatın, kamu zekasını geliştirmek için istisnai koşullar ve keşifler yaratan bir alanın bu hale gelmiş olmasından dolayı şehrin yaralandığını, acı çektiğini hissediyorum.
- Advertisement -

Günlerin götürdüğü

Suut Kemal, Günlerin Götürdüğü’nde (Varlık Yayınları) edebiyatımızda bir zamanlar büyük heyecanlarla karşılanmış ama sonra kendiliğinden sönüp gitmiş, zaman karşısında sessizliğe gömülmüş isimleri ve eserlerini kaleme alır. Hâlâ yaşıyormuşçasına, “canlı taklidi” yapılanları açığa çıkarır. Abdülhak Hamid, Ahmet Haşim, Halid Ziya, Tevfik Fikret, Mehmet Rauf… Bu isimlerin hepsi, bir şekilde hâlâ yaşasa -ya da türlü nedenlerle yaşatılsa da- günler, çok şeyleri alıp götürmüştür. Çünkü, hepsinin de kullandığı dil, halkın kullandığı, süzüle süzüle gereksizliklerinden arınarak gelen, yaşayan canlı dille ilişki içinde olamamış, kendini yenileyerek besleyememiştir.

En Son Çıkanlar