Tarih şunu göstermiştir ki, halklar ve toplumsal meşruiyetin üzerine yönetimlerini inşa eden hükümetler savaş kararlarını çok kolay almamışlardır. Ancak zulmün seviyesi artıkça ve ABD ve Batılı ülkelerin bu zulmün destekçisi olmaya devam ettiği de dikkate alındığında, savaşın kaçınılmaz olacağı öngörülebilir. Nasıl ki II. Dünya Savaşı öncesi uluslararası kurumların işlevsizliği yeni bir savaşa yol açtıysa, Gazze Saldırıları da kapsamlı bir çatışmaya yol açabilir.
Demokratik özerklik tezlerinden sonra yeniden “bağımsız Kürdistan için savaş” diyen Murat Karayılan’ın açıklamalarını dinlerken bir dejavu halini tekrar yaşadım. Lise yıllarım. Batman’da okulun bahçesinde iki bin öğrencinin gözü önünde beş Apocu, Türkiye içinde, şiddetsiz bir siyasi çözümü savunuyorum, TKP’liyim diye beni bacaklarımdan vurdular.
Biz yaşlandık, neredeyse PKK’yi kuran kadrolar dağda ecelleriyle ölecek yaşlara geldiler ama mesele devam ediyor.
Yaşlanan, “gitmekte olan” insanların da, düzenlerin de gelmekte olan gençlere ihtiyacı var. O yüzden “bizim ihtiyacımız olan gençlik”i tanımlıyor, istiyoruz hayatımızda, politikalarımızda. Kıyâs-ı nefsle sıralıyoruz taleplerimizi, nasihatlerimizi. Ve şapkamızdan asla çıkaramadığımız tavşanın ölüsünü veriyoruz onlara: “Hadi dirilt!” Sonra da şaşırıyor, sarsılıyoruz o kız çocuğunun azarıyla: “Bu ne cüret!”
Yakın zamanda Türkiye’de kökleri kısmen “Eski Türkiye”de olan bir çeşit ateizm doğdu. Genç, doğrudan ve yargılayıcı bir ateizm bu. Ateizmin merkezde göründüğü yüzeysel bir ulusalcılık, yabancı düşmanlığı, dozu belirsiz bir ırkçılık, Jakobenizm, militarizm ve güç/iktidar tapıncı iç içe geçmiş. Yani aslında 90’ların ekranlarında İslam’ı çağdaşlaştırma önerisiyle meseleyi halledebileceklerini düşünenlerin kuliste konuştuklarını doğrudan savunuyor. Türkiye’de ateizmin bu çeşidi her denemede “halkın cehaleti” inancının cazibesinde kayboluyor. Herhalde ateist (ya da agnostik her neyse) olmakla bir aydınlanma yaşadığını, tıpkı bilgisayar oyunlarındaki gibi bir üst karaktere geçtiğini sanma hali var. Dindarlığın bir insanı ‘iyi’ yapmaya yetmemesi gibi inançsızlık da daha akıllı kılmıyor.
Oprah’tan eski Trumpçı Cumhuriyetçilere, Obama’lardan Hamas rehinesi ailelere onlarca kişinin konuştuğu Demokrat Parti kurultayında Filistinli Amerikalıların beş dakikalık kürsü talebi reddedildi. Bu hafta düzenlenen kurultayda ABD’nin ilk siyah kadın başkan adayı olarak tarihe geçen Kamala Harris ve Demokrat Parti elitleri, geçmişte kadınlara, siyahlara ve eşcinsellere açılan kapıları Filistinli Amerikalıların suratına kapattı. 31 yaşındaki genç Demokrat Partili Filistinli Müslüman Ruwa Romman, kürsüye çıkabilseydi Filistin’de doğup sürgünde ölen dedesinden, Kamala Harris’in aday olmasını sağlayan Fannie Lou Hamer gibi siyah kadın aktivistlerden bahsedecek, ölesiye nefret ettiği Trump’a karşı Kamala için oy isteyecekti. Sadece “kendine” Demokratlar Ruwa’nın beş dakika Filistin’den bahsetmesine dahi tahammül edemedi.