2 gündür benim rızam olmadan dükkanım kapalı. Çünkü Instagram’ı kapattınız. Ben gıda satıyorum. Şu an elimdeki ürünleri satmazsam iki ay sonra çöp olabilir. Depremzede Yayladağ’lı Münevver Hanım’ın adaçaylarını satmasını engelliyorsunuz. Dicle’nin Altay köyünden bizi bulup, reyhanlarını satmaya çalışan kadınların emeklerini paraya dönüştürmelerine engel oluyorsunuz. Gazze’deki Bisan Owda’yı, Motaz Aziza’yı Instagram sayesinde tanıdık. Dokuz aydır onlarla ağladık, onlarla üzüldük. Onları da engellemiş oldunuz. Acaba soykırımcı İsrail, Türkiye’den 50 milyondan fazla duyarlı Instagram kullanıcısının Gazze’deki katliama karşı susturulmasına seviniyor mudur, üzülüyor mudur?
Soğuk Savaş’tan bu yana en geniş kapsamlı esir takası Ankara Esenboğa Havalimanı’nda yapıldı. ABD ve Almanya başta olmak üzere Batı ülkeleri, Rusya ve Belarus 24 mahkumu karşılıklı serbest bıraktı. Türkiye’nin arabuluculuğu ve MİT’in gözetiminde gerçekleşen esir takasının bir diğer ilginç yanı ise sadece Rusya’daki Amerikan ve Alman vatandaşı mahkumların değil, Rus vatandaşı muhalif siyasi tutsakların da takas kapsamında alınmasıydı. Tucker Carlson’dan Hillary Clinton’a, Bulgar araştırmacı gazetecilerden inatçı annelere birçok kişinin dahil olduğu film tadındaki bu imece esir takası sayesinde yok yere hapis yatan birçok Rus muhalif özgürlüğüne sessizce kavuşmuş oldu. Hem de Esenboğa Havalimanı’nda.
Netenyahu’yu ağırlayan ABD Kongresi’ndeki insan manzaraları çok şey anlatıyor. Bir alkış, bir kıyamet… Öyle ki “ekselansları” konuşmasında Gazze’deki savaşa karşı çıkan Amerikalıları “ahmaklar, salaklar” olarak nitelendirse de dert değil. Kongre’nin ardından “arkadaşı Netenyahu”yu “kesinlikle haklı” bulanlardan birisi de Trump’ın yoldaşı Vali Kristi Noem. Kamuoyu onu “köpeğinin, keçilerinin katili” olarak tanıyor.
Mısır, Suudi Arabistan, Suriye…Hayır. İsrail? Evet, İsrail pek çok başbakanı Filistin’de asker ve terörist olarak savaştı ama doğru cevap Türkiye.
İlk beş Cumhurbaşkanı’ndan dördü Filistin’de hatta Gazze’de savaşmış dünyadaki tek ülke Türkiye.
Önceki gün, bölgesel ve küresel çatışmalarda dar kafalı aktörlerin payına değinmiştim. “Ateş olsan cirmin kadar yer yakarsın” denir. Yanlış. At gözlükleri takmışçasına sırf kendi dar çıkarları peşinde koşanların eylemleri, kendi cirimlerini çok aşıp bütün insanlığa felâket getirebiliyor. Nereye çarpacağı belli olmayan böyle “serseri mayın”lar da genellikle milliyetçi akımlar ve liderler içinden çıkıyor. Milliyetçilik, adı üstünde millî bencillik demek. Başka iç ve dış faktörlerle dengelenirse kısmen ehlileştirilebiliyor. Ehlileşmemiş halini günümüzde Netanyahu (ve Putin, ama ona ayrıca geleceğim), Birinci Dünya Savaşı’na giden yolda ise herhalde en çok Sırp “Kara El” örgütü temsil ediyor.