Olimpiyatlara katılan kadın sporcularımız erkeklerimizden daha başarılı. Hele filenin sultanları. Lütfen onlarla ve özellikle Ebrar ile uğraşmayın. Onlar uluslararası planda adımızı duyuruyor.
Bu olimpiyatlarda dikkatimi çeken şey özellikle Kuzey Avrupa ülkelerinde siyahi sporcuların o ülkelerce çok iyi kabul görmesi. Sporun siyahı - beyazı olamaz. Ayrıca, sporcularda kadın-erkek eşitliğine dikkat edilmiş. Tabii, kadınların kıyafetleri ile uğraşan yok ! Olimpiyatlar bizde yapılacak olsa kadın kıyafeti sorununu dünya görecek !
Yıllar önce muhalif (ciddî muhalif) İsrailli tarihçi arkadaşlarımdan şu fıkrayı dinlemiştim: “Seküler Yahudi ne demiş? ‘Tabii ki tanrı filân diye bir şey yok. Ama bu diyarı bize O verdi.’” (İngilizcesi: “What did the secular Jew say? ‘Of course there is no such thing as god. But He gave us this land.’”)
Demokrat Parti, Kamala Harris’in başkan adaylığını Pazartesi (19 Ağustos) günü Chicago’da düzenlenecek 3 günlük kurultayda resmileştirecek. 2024 Kasım seçimleri, Amerikalı Demokratlar için hiç olmadığı kadar 1968’i hatırlatıyor. 1968 kurultayı da Chicago’da düzenlenmiş, Başkan Johnson anketlerdeki düşüşü görünce Biden gibi son anda adaylıktan çekilmiş, yine Biden’in Harris’i işaret etmesi gibi önseçim kazanmayan başkan yardımcısı Humphrey’i halef seçmişti. Fakat en önemlisi 1968 kurultayı, Vietnam’ın işgaline karşı çıkan solcuların ve gençlerin protestolarıyla sarsılmıştı. 56 yıl sonra bugün de Chicago’daki Demokrat Parti kurultayında savaş karşıtı gösteriler düzenlenecek. Kurultay bu sefer Vietnam’ın işgalinin değil, Gazze soykırımının gölgesinde geçecek.
YKS sonuçlarına göre sınavda derece yapan üstün başarılı öğrenciler imkanları çok daha yüksek sayılabilecek vakıf üniversitelerinde burslu okumak varken ısrarla Boğaziçi Üniversitesi’ni tercih etti. Yeni kurulan ve tartışmalara neden olan Hukuk Fakültesi de puanı en yüksek bölümler arasında. Diğer bir deyişle aylardır süren protestoların Boğaziçi Üniversitesi’nin adı, etiketi ve aday öğrenci ölçüsündeki değerine hiçbir etkisi yok. Yani, biraz bile etkisi yok. Hiç yok. Peki neden böyle?
Bizim kuşak kahrolası faşizmle, emperyalizmle büyüdü sayılır. Sonra “dillere düşen” bir kelimeden ziyade, biraz gözden, “dilden düşen” kavramlar arasına ilişti bir süre. Şimdi yine gündemde. Üstelik “sol”a mahsus o kavramlar artık iktidara da kısmet, “çerez” oldu. Çeşitleri de “Irkçı, lümpen faşizm”le, “dijital”iyle çoğaldı hatta. Eh, oluyor her an “faşistçe” şeyler, insanlar “faşizan faşizan” dolaşıyor ortalıkta. Adını koy(a)masak da öyle.