Dar anlamda siyasetten, saf değiştirme ve oy kazanma-kaybetme olasılıklarından söz etmiyorum. Derinlerde başka bir süreç işliyor. Sanki tektonik plakalar yer değiştiriyor. Müslüman kadınlar bir dönüşümün başını çekiyor. Aşırı-muhafazakâr erkeklerin korktuğu kadar var. Biraz kaba ve sert söyleyeceğim; değme kibirli erkek, değme kibirli solcu, kibirli Kemalist, kibirli sosyalist erkek, böyle düşünemez ve yazamaz. Sekterlikten böylesine uzak bir bütünlük ve kucaklayıcılık ortaya koyamaz. Bu mülâkatlardaki içtenlik, eleştirellik, kültürel ve entellektüel birikim, derli topluluk, içsel tutarlılık, Türkiye toplumunda önemli bir toprak kaymasına işaret ediyor.
O sırada “Akademi” demek imtiyazlı seçkinler, ataerkil ilişkilerin hakimiyeti ve milli ideolojinin yeniden üretimi demek. Bu imtiyaz sahibi erkek kişilerin hâkim olduğu dünyada, hiçbir yerde bir çivi dahi çakılamıyor. Kadın kişiler ise kimi zaman, kimi yerde ancak erkeklere “asistanlık” yapabiliyor. Şakir Paşa’nın kızı Büyükadalı Aliye Berger’in sıradışı ve bağımsız bir kadın sanatçı olarak 1954 yılındaki yarışmayı kazanması neyin muştulayıcısıydı?
Resim belki de en sevdiği işti. Beceriksiz sanat tarihçilerinin onun tablolarından birine anlamsız biçimde taktıkları isim Kaplumbağalı Adam oldu. Bu tablosu bugün inanılmaz bir üne kavuştu. Gelgelelim ne fikir orijinaldi ne de kompozisyon. Bir Japon kupüründen mülhemdi. Takılan isim ise akıllara zarar oldu.
Alevi, CHP’li bir siyasetçinin “helalleşelim” söylemine toplumsal barışı hiçe sayarak sırf siyasi faydacılık için intikamla mukabele edilmesine bozuldum. E hani Ayşe Hanım da, AK Partililer de başörtüsü sorunu çözülsün istiyordu, alın size fırsat ayağınıza geldi, bu sorunu bitirelim, helalleşelim diyor ama siz “yok hakkım helal değil” diyorsunuz. Böyle mi çözülecek bu hem siyasi hem de toplumsal sorun? Başörtüsü sorununu çözmek istediğinize emin misiniz, ben çözmek istediğinizden artık emin değilim, kavgayı devam ettirmek isteyen bir haliniz var.