Karşılıklı gelmeler gitmeler döneminde, Cemal Kaşıkçı cinayetinin dosyasını, bu vahşi cinayetin emrini veren kişinin başında bulunduğu Suudi Arabistan’a apar topar devrettiler. Hukukçu değilim, ama doğrusu bu dosya devri işinde hukuk, adalet, ahlaki değer, uluslararası itibar filan göremedim. Aklıma para geldi.
AB’nin sekiz sayfalık bildirisinde Türkiye’ye ismen yapılan tek atıf, Doğu Akdeniz ile ilgili 30’uncu paragraftadır. Dış İlişkiler ile ilgili olan bu bölümde komşumuzun Belarus olması ayrıca şayanı dikkat ve üzücüdür. Avrupa Birliğinin gözünde Türkiye artık resmen değilse de fiilen bir aday ülke değil, Belarus gibi dışarıda kalmış bir üçüncü ülkedir maalesef. Üstelik Belarus’taki iç durum eleştirilirken aşağıda görüleceği üzere ülkemizin dış politikası hedef alınmaktadır.
“Eşcinsellerin de kendi hak ve özgürlükleri çerçevesinde bir defa yasal güvence altına alınması şart. Zaman zaman bazı TV ekranlarında onların da muhatap oldukları muameleleri insani bulmuyorum.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, bulunduğu pozisyon itibariyle belki de o dönem kimsenin söylemeye cesaret edemeyeceği bu sözleri 2002 seçimleri öncesinde katıldığı Genç Bakış programında milyonlarca insanın karşısında sarf etti. Birkaç yıldır insanlar sosyal medyada sıklıkla bu sözleri paylaşıp Cumhurbaşkanı’nın LGBTİ+ (lezbiyen, gey, biseksüel, trans ve interseks) hakları konusunda nasıl bir “U” dönüşü yaptığına dikkat çekiyorlar. Aslında Cumhurbaşkanı Erdoğan değişmedi, o, sadece o zaman da olduğu gibi bugün de koşullar neyi gerektiriyorsa onu söylüyor, onu yapıyor.
Radikal solcu Melenchon’un NUPES ittifakı adayı solcu sendikacı Rachel Keke, 2022 Fransız seçimlerinde eski spor bakanı rakibini yenerek ülkenin ilk siyah kadın temizlik işçisi milletvekili seçildi. Tarihi zaferinin ardından eski sosyal medya mesajları incelenen Keke’nin 5 sene önce radikal sağcı Le Pen destekçisi, Esad sempatizanı ve homofobik bir geçmişe sahip olduğu ortaya çıktı. Rachel Keke, eski mesajları nedeniyle özür dilemedi ve kişisel bir dönüşüm yaşadığını anlattı. Keke’nin temizlik işçiliğinden meclise uzanan hikayesi aynı zamanda iptal kültürünün pek de anlamayacağı türden bir ideolojik dönüşümün de özeti.
Nuri Bilge Ceylan belli ki kendini ve kendi hayatını fazlasıyla sorgulamış, en ince detaylarına kadar kafasında kurduğu sahnede durmaksızın yeniden canlandırarak onu sayısız kez yeniden izlemiş biri. Onun sineması aslında kendi hayatının her defasında farklı kişilerle başka mekan ve zamanlarda yeniden çekilmesinden ibaret.