New York Times’ın etkili yazarlarından David Brooks seçim sonuçlarını değerlendirdi: Sol, kimlikçi performans sanatına yönelirken, Donald Trump sınıf savaşına iki ayağıyla birden atladı. Queens doğumlu Trump'ın Manhattan elitlerine duyduğu kızgınlık, ülkenin dört bir yanındaki kırsal kesim insanlarının hissettiği sınıf düşmanlığıyla sihirli bir şekilde örtüştü. Mesajı basitti: Bu insanlar size ihanet etti ve üstelik geri zekalılar. Solda Trump'ın Amerikan halkının doğasında var olan ırkçılık, cinsiyetçilik ve otoriterlik nedeniyle kazandığını söyleyenler olacaktır. Görünüşe göre bu insanlar kaybetmeyi seviyor ve bunu tekrar tekrar yapmak istiyorlar.
Al-Monitor’den Amberin Zaman’a özel bir röportaj veren YPG-SDG güçlerinin komutanı Mazlum Kobani: “Çok net ifade edeyim, kuzeydoğu Suriye’deki statümüzün ortadan kaldırılması, herhangi bir barış görüşmesinin amacı olursa, bu görüşmeler başarısız olacaktır. Ancak Türkiye’nin Kürt politikasında bir değişiklik olursa ve Türkiye içinde bir çözüm gelişirse, Suriye Kürtleri de bu çözüm sürecini destekleyecektir. Bu, Suriye’deki siyasi çözümü olumlu yönde etkileyecektir. Türkiye’nin Kürt sorunu öncelikle Türkiye sınırları içinde çözülmelidir. Türkiye’de Kürt sorununun barışçıl bir şekilde çözülmesini yürekten destekliyoruz.”
İskoç gazeteci ve akademisyen Alan MacLeod, Sky News’in Gazze’de 23 çocuğun öldüğü okul katliamı ve 4 İsrail askerinin Hizbullah saldırısında öldürülmesiyle ilgili haberindeki propagandayı inceledi: “İsrailliler ‘öldürülürken’, Filistinliler sadece ‘ölüyor’. Askerler, ‘gençler’ denilerek çocuklaştırılırken, birçoğu bariz bir şekilde daha küçük okul çocuklarının yaşı vurgulanmamış. Bu kadar çok propagandanın 16 kelimeye sığdırılmış olması gerçekten inanılmaz.”
90’larda gazeteci olarak bulunduğu Bosna’daki savaş üzerine yazdığı “A Problem From Hell: America and the Age of Genocide” adlı kitabıyla ünlendi. Ruanda ve Balkanlar'da yaşanan vahşetlerin ardından soykırımı önlemeyi ABD dış politikanın merkezine koymayı güçlü bir şekilde savundu. Senatör Obama’nın danışmanı oldu. Başkan Obama’nın ise en yakın çalışma arkadaşlarından biri. Obama, Birleşmiş Milletler Büyükelçisi yaptı. Şimdi de Amerikan devletinin en büyük yardım kuruluşu Uluslararası Kalkınma Ajansı'nın başkanı. Ama başta çalışanları olmak üzere herkes Gazze sessizliğini eleştiriyor. Kurumdan bu yüzden istifalar var. Samantha Power ise bütün kariyerini bir kenara atıp istifa etmiyor.
İsrail'in kuruluşunun kalbindeki yara, Filistinlilerin Avrupa'nın suçlarının bedelini ödemeye zorlanmasıdır. Topraklarıyla ödemek zorunda bırakıldılar. Hatta evleriyle, özgürlükleriyle ve kanlarıyla. “Devam eden Nakba (Ongoing Nakba)” olarak adlandırılan bu durum tekrar tekrar yaşanmaktadır. Ancak, eğer Filistinliler Nazilerden daha kötülerse ve eğer 7 Ekim yeni bir Holokost ya da onun bir uzantısı ise, bu durum skoru eşitleyecektir. 7 Ekim'i anmak için üretilen sanat tufanının sebebi bu. Ama o tufana dahil edilmeyen tek şey Gazze'dir. Yani, İsrail'in 7 Ekim'den bu yana öldürdüğü ve sakat bıraktığı, iç burkan sayıda bebek ve çocuk da dahil olmak üzere on binlerce Filistinli insan bu sanat tufanına dahil edilmiyor. Ve mesele de tam olarak budur.