Çeviriler

Cehennemden bir köşe: Rönesans Rezidans

Guardian’dan Ruth Michaelson ve Deniz Barış Narlı Antakya’da yüzlerce kişiye mezar olan lüks Rönasans Rezidans’ı yazdı: “Eski sakinlerinden birinin ziyaretçi defterine yazdığına göre Rönesans'ın ‘cennetten bir köşe’ olması gerekiyordu. Binanın çöktüğü sırada içeride bin kişinin olduğu tahmin ediliyor. Bir hafta sonra kıyamet gibi boş bir sokakta mavi bereli askerler devriye atarken, aileler de yakınlarının parçalanmış bedenlerini teşhis edebilmek umuduyla sevdiklerinin fotoğraflarını acil durum çalışanlarına göstermek için enkaz başında nöbet tutuyordu.”

Böyle bir felakete hazırlıklı olmak mümkün değil miydi? Şili ve Japonya örnekleri aksini söylüyor

Washington Post’tan Hannah Ritchie yazdı: “Rakamlar, bu depremin bölgede yüzyılı aşkın bir süredir meydana gelen depremlerin en ölümcülü olduğunu gösteriyor. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan "böyle bir felakete hazırlıklı olmanın mümkün olmadığını" söyledi. Ama benzer depremlere maruz kalan ülkeleri kıyaslayan veriler bu sözlerin tam aksini söylüyor. Örneğin, Şili ve Japonya.

Elif Şafak: “Erdoğan, deprem ve ülkemdeki ihmaller”

Romancı Elif Şafak, 6 Şubat depremlerini Financial Times için kaleme aldı: “Sineklerin Tanrısı'nda yazar William Golding, insanların doğaları gereği vahşi ve bencil olduklarını ve felaket zamanlarında bunun daha da belirgin hale geleceğini vurgulamıştır. Ancak bu korkunç depreme verilen tepki bunun tam tersini gösterdi. [Fakat] Golding'in bencil ve kendine hizmet eden insan doğası tanımı, anavatanım Türkiye'de siyasetin ve iktidarda olanların durumuna mükemmel bir şekilde uyuyor.”

“Umut vahşi ve akılsız olmalıdır”

Arundhati Roy, Stuart Hall Vakfı’nın toplantısında “Söylenebilecek ve Söylenemeyecek Şeyler” başlıklı bir ders verdi: “Umudumuz yoksa oturalım ve vazgeçelim. Karamsar olmamız için milyonlarca mükemmel nedenimiz var. Bu yüzden Umud’u Akıl’dan ayırmayı öneriyorum. Umut vahşi ve mantıksız olmalıdır. Yazdığım her satırda, konuştuğum her kelimede, aslında söylediğim şey basit: Biz bir Hiç değiliz. Bizi mağlup edemedin.Sırtını duvara dayamış milyonlarca insan için umut ve umutsuzluk üzerine yapılan bu tartışmalar çok büyük bir lükstür”
- Advertisement -

Yuval Noah Harari: Tehlike: Dar bir kimliğin peşine düşmek

İngiliz kültüründen aldığım futbolu çok seviyorum. Sabahları kahve içmeyi severim, bunun için kahveyi keşfeden Etiyopyalılara ve bu ürünü dört bir yana yayan Araplara ve Türklere teşekkür etmeliyim. Kahvemi bir kaşık şekerle tatlandırmayı seviyorum, bu yüzden en az 8.000 yıl önce Yeni Gine'de şeker kamışını insanların kullanımına sunan Papualılara minnettarım. Kimliğimi belirli bir insan grubuna ait olduğum gerçeğine indirgemekte ısrar edersem, o zaman tüm bunları görmezden gelirim. Bu, kimliğimde futbol ve çikolataya, Aramice ve Tolstoy'a ve hatta romantizme çok az yer bırakırım demektir. Böylesi bir süreçte geriye kalan tek şey, kimlik siyaseti savaşlarında güçlü bir silah görevi görebilecek ama bedeli yüksek olan dar bir kabile hikayesidir. Bu dar hikayeye bağlı kaldığımız sürece, kendimizle ilgili gerçeği asla bilemeyeceğiz.

En Son Çıkanlar