“Ritüellerde bilinci ekarte ederek bilinç dışına yani doğaya dönüyorsun. Doğanın içine girince Tanrı’ya da yakınlaşıyoruz. Tek Tanrılı dinlerde de, geçmişteki çok tanrılı dinlerdeki ritüellerde de yakaran günahkar insan ile Tanrı biraraya geliyor. Tanrı’nın kutsal kitabından bir şeyler okunuyor, Tanrı da bize mesaj veriyor. Ritüellerde böylece bir konuşma ortamı doğuyor. Bu açıdan ritüellerdeki iletişim, diğer Tanrı’yla ilişkiye geçme yollarından farklı olarak tek yönlü değil.” Küçük Meseleler’in yeni bölümü şimdi Serbestiyet kanalında.
Türkiye basınında Paşinyan'ın “Soykırımı reddettiği” iddia edildi. Oysa Paşinyan’ın açıklamalarının arka planında Ermenistan’ın tarihsel travmalar ekseninde şekillenen resmi ideolojisinden bağımsızlaşma çabası yatıyor
Emekli Büyükelçi Selim Kuneralp, Mehmet Şimşek’in Brüksel'deki konuşmasını yorumladı: "Türkiye'deki ekonomik programın hedeflerini anlattı ve şimdiye kadar kaydedilen performansı PowerPoint sunumlarıyla izah etti. Bende bıraktığı izlenim, hafif zoraki bir şekilde oraya gelmiş gibiydi. Atmosfer biraz suni bir ortamdaydı. Hiç Türkiye'nin AB adaylığından bahsedilmedi. Mehmet Şimşek sadece, "Üyelik o kadar önemli değil. Bizim için önemli olan süreçtir," dedi. Yani Avrupa Birliği'ne girsek de girmesek de çok önemli değil gibi bir yaklaşım sergiledi."
Ali Bayramoğlu ile Bugünler'de bu hafta: “31 Mart seçimleri sonrası karşımızda iki siyasi Türkiye var. Bir tarafta yenilenmeye açık bir Türkiye, diğer tarafta ise eski yapılarını koruyan 15 Temmuz Türkiyesi var. Bu davalarda verilen kararlar iktidarın kendi ideolojik söyleminin ve anlatısının doğrulanması davasıdır.
Kobani davasından başka bir şey beklemiyordum. Başta bu nedenle beklemiyordum. Çünkü bunun çözülmesi, mevcut ittifakın çözülmesi ve Türkiye'deki siyasi iklimin tamamen değişmesi anlamına gelirdi. Maalesef bu gerçekleşmedi.”
19.yüzyıldan bu yana, Marksizm ile birlikte bir de Marksizm eleştirisi söz konusu. Hem klasik Marksizm, hem Lenin ve Bolşevikler, hem Stalinizm, hem Çin’de Maoculuk; hepsi payını alıyor bundan. Böyle zengin bir literatür mevcut. Ama tabii Türkiye solunun bir problemi de bunları okumaması, düşünmemesi, duymazlıktan gelmesi. İnanmışlığın paradigmatik körlüğünü tercih etmesi: “burjuvazinin yalanları”na sığınması, bununla avunması.