14 Haziran’da gerçekleşecek Erdoğan-Biden görüşmesi öncesinde iki ülkenin ileri sürdüğü argümanlar, özellikle Türkiye’de ciddi biçimde tartışılıyor. Fakat, bu görüşmeye ABD’de o kadar önem atfedilmiyor. Biden, Erdoğan ile de görüşeceği Avrupa ziyaretini detaylıca anlattığı The Washington Post makalesinde Türkiye ile ilgili tek kelime sarf etmedi.
Kasabaya giren yeni Reis ile Türkiye’de reisler karıştı. Bu karışıklığa bir başka ‘Reis’ daha ekleyelim. Avustralya’dan Hakan Reis... Sydney’de barlar ve genelevlere sahip bir mafya babası, yüz milyonlarca dolarlık uyuşturucu ticaretinden sorumlu iken 2010’da ülkeden kaçtı. Kırmızı bültenle aranıyor O da sosyal medyayı çok iyi kullanıyor. Vücut geliştirmeci. Polisler kendisini “Akıllı, yetenekli ve modern teknolojiye hâkim bir suç örgütü lideri” olarak tanımlıyor. Adını ve estetik cerrahi ile tipini değiştirdiği, İstanbul’da yaşadığı söyleniyor.
Cinayete azmettirme suçlamasıyla hakkında müebbet hapis cezası bulunan fakat firar ederek Gürcistan’a yerleşen Metro Şirketler Grubu sahibi Galip Öztürk’ün, burada evlendiği Rus eşiyle 20’si taşıyıcı annelik yöntemiyle olmak üzere 21 çocuklu geniş bir aile kurduğu ortaya çıktı. Kristina Öztürk’ün The Sun gazetesine verdiği röportaja göre çocukların bakımı için evde 16 tam zamanlı dadı çalışıyor. Her hafta 20 büyük paket bebek bezi ve 53 paket bebek maması alınıyor. Çocukların bakımının aileye haftalık maliyeti 5-6 bin dolar arasında.
Bu aralar gazetelerde sık sık Çin Büyükelçiliği’nin ve diğer Çin devlet kurumlarının ilanları görünüyor. Hürriyet gazetesine bayram ilanı veren elçilik, aynı gün Çin’den ilan talebi bir yazışma grubunda yanlışlıkla ortaya çıkan Cumhuriyet gazetesine ise bir hafta sonra Pekin Kış Olimpiyatları ilanı verdi. Çin Büyükelçisi ile özel röportajlar, Çin Haber Ajansı’nın hazırladığı tam sayfa haber kılığında ilanlar, Çin özel ekleri ile bu ülke Türkiye medyasını kullanmanın pratik bir yolunu bulmuş görünüyor.
Sedat Peker’in videolarının tetiklediği yeni süreçte gazetecilere pek çok haberin ‘fısıldanacağını’ anlıyoruz. Devlet içindeki güç mücadelesinden bilgi sızıyor, sızdırılıyor. “Sızdırma” haber, kamuoyunda yaygınlaştırılan pejoratif anlamına rağmen gazetecilerin burun kıvıracağı bir imkân değil, utanılacak bir şey hiç değil. Fakat gazeteci, güç odağı içinde çatışan güçlerden birinin cephe yoldaşı haline gelirse, iş değişir.