Şinasi Gündüz: “Siyonizm Avrupa'nın ulus devlet fikrinden etkilenerek diasporadaki Yahudi sorununu çözmek için üretilen bir ideoloji. Hristiyan Siyonistler, Yahudi Siyonistlerden daha fazladır. Hristiyanlıkta özellikle Reformasyon dönemi sonrasında bu ön plana çıktı.” “Gazze’deki soykırımı telin eden bir toplantı yapalım dedik. Cübbelerimizi giydik ve gittik oraya. Tüm İstanbul'da kaç kişiydik biliyor musunuz?: 200 kişi. Sadece İstanbul Üniversitesi İlahiyat Fakültesi’nde 180 akademisyen var. Bugün Yale’den Harvard'a birçok akademisyen ve öğrenci kendi kariyerini ortaya koyarak zulme hayır diyorsa bu çok onurlu bir şeydir. Üniversite insana gerçekten onurlu bir duruş kazandırmalı.”
Galataport projesi “İstanbul’un sahilini halka açıyoruz” ve “Deniz Senin, Şehir Senin” sloganlarıyla tanıtılmıştı. Ama proje bitti ve artık Karaköy sahilde kıyı şeridinde insanların yürüme yolunu kesen lüks bir otel var. Kıyı Kanunu’na göre bir otelin bu şekilde kıyıyı kapatması anayasaya aykırı. Mimar Ömer Yılmaz: "İstanbulluların sahilde yürümesini engelleyen, geceliği 30 bin TL olan bir lüks otele izin vermek neresinden bakılırsa bakılsın ahlaksızlıktır. İstanbulluların o otele utançtan giremiyor olması lazım."
İmamoğlu’yla 23 Nisan törenindeki fotoğrafından anti-küreselci komplo teorileri üretilen “siyahi çocuk” Efe Ercan’ın babası Emre Ercan, Serbestiyet’e konuştu: “Efe’ye 3 yaşındayken otizm tanısı kondu. Milli bayramları, törenleri çok seviyor, protokole girmeye çalışıyor. Televizyonda İstiklal Marşı çalınca evde bizi ayağa kaldırıyor. Efe’nin annesiyle, Gine’de tercüman olarak çalıştığım sırada, Atlas Okyanusu’nun kıyısında kumda plastik sandalyeleri olan bir kafede tanıştık. Alman ajanı dedikleri annemin ailesi Arnavut göçmeni. Benim çocukluğum da Belçika’da Türk göçmen olarak geçti.”
Marx ve Engels yüzde yüz safiyetle, samimiyetle inanıyorlardı, daha önce kimsenin düşünmediği bir bilimsel zarureti, tarihsel bir kanuniyeti keşfettiklerine. Hiç düşünmediler, öngörmediler olumsuz sonuçlarını. “Bilimsellik” iddiası sosyalizm tarihinde yaşanan en vahim olumsuzluklarla, en büyük trajedilerle elele gitti. Dogmatizm ve fanatizm sorunları, demokrasi düşmanlığı sorunları, hegemonya ve diktatörlük sorunları, çok büyük ölçüde bu bilimsellik iddiasının pekiştirdiği aşırı epistemolojik özgüvenden kaynaklandı. Sosyalist solun çöktüğü ve silindiği bugün bile, eski solcuların (mealen) “her şeyin doğrusunu biz biliriz” kibirinde somutlanıyor.
Marmara Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Murat Çokgezen: “İktisatta fahiş fiyat diye bir şey yok, bana ucuz gelen sana pahalı gelebilir”, “Ekonomi kötü yönetiliyor, enflasyon sorunu var ve insanların satın alım gücü düşüyor. Bunun sonucunda insanlara her şey pahalı gelmeye başlıyor”, “Enflasyonun suçlusu marketler, kafeler, restoranlar değil. Parayı kim basıyorsa o”, “Parasal kâr, kâr değildir. Enflasyonist ortamın yarattığı belirsizlik sebebiyle satıcı riske girmek istemiyor ama bu fırsatçılık olarak adlandırılıyor”, “İki yanlış bir doğru etmez. İktidarın ekonomideki yanlışları, muhalefetin Kent Lokantası gibi yerler açmasını meşrulaştırmaz.”