Taşgetiren: “Bismillahirrahmanirrahim” diye başlayan bir mesaj. Altında “Seyda……” diye bir imza var. Mesajda farklı cümlelerin altı çizilebilir, “iç ve dış şer güçlerle muhalefeti” aynı kefeye koymak, “bu iktidar döneminde de her şeyin iyi olmadığı” şerhini düşmek, “ama onun hatalarının diğerlerine nispetle çok daha az olduğu”nu not etmek, “iki zararlıdan daha az zararlı olanı tercih etmenin dini vecibe olduğu” ve tabii “Bu seçimin Müslümanlar için varlık meselesi” olduğu ifadesi… Seçimler arifesinde böyle onlarca mesaj yayınlandı. Cemaatler, tarikatlar, İslâmî camianın stk’ları, yurt dışındaki İslâmî örgütler… Hemen hepsinde bir “kaybetme kaygısı” hakim oldu ve “Tayyip Erdoğan’ı savunmak” için “seferber” olundu. Anlaşılıyor ki “Seferberlik” tuttu.
Ümit Özdağ: “CHP’nin hala 'Bizi destekleyin' diye talebi yok. Biz ilkeleri ortaya koyduk. Bu temel ilkeler konusunda bir protokol hazırlanır ve karşımızda hangi ittifak varsa bu protokol çerçevesinde anlaşma sağlandıktan sonra kamuoyuna açıklayacağız”, “Ben ‘Mansur Yavaş’ ismini söylerken sayın Akşener, Kılıçdaroğlu'nun seçilemeyecek aday olduğunu toplumun zihnine aylarca kazıdı. Sonunda 'Sen seçilemeyecek bir adaysın' diyerek masadan kalktı. Toplumsal hafızayı Kılıçdaroğlu’nun aleyhine oluşturdu.”
Yeğen: “Çok zor ama cumhurbaşkanı seçimleri halen kazanılabilir. Ancak kazanmak için çok sayıda şeyin doğru yapılması gerekiyor. Öncelikle ikinci turda muhalefetin kampanyasının seçimlerin Erdoğan ve Kılıçdaroğlu arasında bir seçim olduğu fikrini vermekten uzaklaşması lazım. Burada avantajlı olan Erdoğan. Kampanyayı iki Türkiye fikri üzerine kurmanın, Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun iki ayrı Türkiye’yi temsil ettiklerini anlatan bir kampanyanın daha doğru olacağını düşünüyorum. Ancak bunu da “Bir tarafta nobranlık diğer tarafta sevgi var” şeklinde değil, “İlk tarafta enflasyon, depremde bile işlemeyen bürokrasi, liyakatsiz yöneticiler, dünyadan uzaklaşma; diğer taraftaysa rasyonel ve ehliyetli bir ekonomi yönetimi ve etkin ve ehliyetli idare var” şeklinde sunmak gerekir”
Panaroma-TR Direktörü Hatem Ete, seçim sonuçlarını ve anket şirketlerinin neden yanıldığını Oral Çalışlar’a anlattı: “Asıl çoğumuzun yakalayamadığı şey Cumhurbaşkanlığı seçimleri oldu. Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde Sinan Oğan’ı neredeyse yüzde 100'e yakın tutturduk. Sinan Oğan’la Muharrem İnce’yi virgülüne kadar doğru tutturmuşuz. Muharrem İnce ayrıldıktan sonra onun oylarının dağılımını da doğru tutturmuşuz. Hesaba katamadığımız Erdoğan ve Kılıçdaroğlu’nun sandık başı psikolojisi olmuş. Neredeyse kararsız saydığımız herkes Erdoğan’a gitmiş.”
14 Mayıs, Erdoğan’ın 27 Mayıs İhtilalidir. Erdoğan’ı yenilgiden kurtaran güç Kemalizmdir ve aynı Kemalizm Kılıçdaroğlu’nun önüne set çekmiştir. Bugün Kemalizm Türk milliyetçiliğini asimile etmiştir; Kemalizm’in ideolojik müktesebatı, etnik Türk milliyetçiliğinden ibarettir. Tek oku etnik Türk milliyetçiliği olan Kemalizm’in bugünkü amacı ise, Kılıçdaroğlu’nun iktidar olmasını engellemektir. Erdoğan’ı Kılıçdaroğlu’na karşı mağlup olmaktan kurtaracak tek güç, CHP’nin ilerlemesine ve halkla bütünleşmesine engel oldukları için Kılıçdaroğlu tarafından dışarıda bırakılan Kemalist kadrolardır. Erdoğan, son yıllarda AK Parti’ye ve Sarayın danışman kontenjanına dâhil ettiği Kemalist kadroların Kılıçdaroğlu antipatisini kendisi için bir çıkış olarak görüyor: AK Parti’nin siyasal hayatının devamlılığı açısından yıkıcı ama Erdoğan için bir çıkış…