Öcalan'ın 29 yıl önce Fatih Altaylı'ya verdiği yayınlanmayan röportajın ikinci kısmı paylaşıldı. Öcalan, röportajda Necmettin Erbakan'la ilgili “Erbakan’ın gerçek niyetini açığa çıkarmasını talep edeceğim. Bazı girişimleri var. Sayın Fethullah Erbaş’ın yaptığı girişimler de vardı” diyor. Fatih Altaylı’nın, “Mesut Yılmaz’la mektuplaşmanız oldu. Siz ona bir mektup yazmıştınız, o size cevap yazdı mı o belli olmadı. Siz umutluydunuz sanki Yılmaz’dan. Sonra bir adım atılabildi mi?” sorusuna, “Sonra Kürt meselesini çözeceğiz diye konuşmalar da yaptı. Sonra ne yaptığı ortaya çıktı. Bilinen suikast ortaya çıktı” diye yanıt veriyor.
Trump’ın eski başdanışmanı, muhafazakar yorumcu Steve Bannon’dan İsrail’e Türkiye salvoları: "Netanyahu ister karşı çıksın ister çıkmasın, Erdoğan Gazze'deki güvenlik gücünün başı olacak çünkü Trump öyle karar verdi. JD Vance İsrail'deyken Netanyahu, Türkiye'yi düşünmesi gerektiğini söyledi. Başkan Trump'ı arayın, Erdoğan zaten Mısır, BAE ve belki de Suudilerle birlikte gücün başında.”
Serbestiyet Editör Toplantısı yeni bölümü yayında: “Ankara’nın hızlı tebriği yeni bir Kıbrıs müzakeresinin işareti olabilir. Post-Kemalist eleştirisi yapanlar önce kendi ailelerini Meclis hesabından dört kelime Kürtçe tweetle ülkenin bölünmeyeceğine ikna etsin. DEM’in Apo aktivizmi sürece zarar veriyor ve aynı zamanda faydasız. AK Partili komisyon üyeleri İmralı’ya gitmek istemiyor. Çünkü Dolmabahçe sendromları var. Çözüm Süreci, Kürtlerdeki Erdoğan karşıtlığının hararetini düşürüyor.”
Yıldıray Oğur: “Bu anlaşmayla artık Filistinliler masada İsrail’le yalnız değil. Öcalan Türkiye’deki kutuplaşmanın çok farkında değil. O kanallar sürece değil, iktidara karşı. PKK silah bıraktığını teyit için Ekim sonu Kasım başı yeni bir adım atacak. Irak’taki silah depolarının yerini gösterebilir. AK Parti tarihi arkaplan olarak Kürt sorununa CHP’den yakın, CHP ‘liler ile Kürt meselesi arasında Atatürk duruyor."
Taha Kılınç, Çin’in Uygur Bölgesi’nde geçirdiği 8 günü ve bugüne dek bölgeyle ilgili bilinmeyen uygulamaları anlattığı “Kayıp Coğrafyanın İzinde-Doğu Türkistan Seyahatnamesi” kitabı Serbestiyet’e anlattı: “Çin’in götürdüğü gazetecilerin açık dediği camiler müzeye çevrilmiş; hatta bara, otele çevrilenler var. Çin’in, onları götürmedikleri yerlere girdik. Cami avlusunda Çin’e bağlılık yemini ettirilen yaşlı amcaları, karakolun içinden geçen bir otobanı, Türkiye’den geldiğimizi duyunca sevincini gizlice göstermek zorunda kalan bir insanı gördüm. Sokaklarda ne turist gördüm ne de başörtülü bir kadın. Uygurlar, araçla benzin almak için istasyona girerken, yolcuları indirmek zorunda. Uygurlara çadır, dürbün, teleskop satışı yasak, Uygur evlerindeki kesici aletlerin hepsi QR koduyla nüfus cüzdanlarına işlenmiş. Türkiye’ye dönüşümden sonra Pekin, diplomatik kanallardan kitabın yayımını engellemeye çalıştı.”