“Çifte standart” konusunda bizden farkları yok. Trump, postayla gönderilen oylara itiraz ediyor ve sayımın durdurulmasını istiyor, seçimde hile yapıldığını iddia ediyor. Bu arada Pensilvanya eyaletinde, mektup oylarıyla Biden’ın aradaki farkı kapattığı anlaşılınca, toplanan Trump taraftarları “Oylamayı durdurun” diye slogan atıyor.
Ve şimdi üçüncü böyle “vaka”yı yaşıyoruz, Türkiye’de değil binlerce kilometre uzakta, Amerika’da. Fakat Amerika diye geçmeyelim; bütün dünyanın kaderi biraz buna bağlı.
Dünyada azıcık olsun iyilik olabilmesi, hiç olmazsa bu sefer, bu kötünün yenilmesine bağlı.
Hâlihazırda Kürtçenin hiç olmazsa seçmeli olarak eğitiminin verilmesinde yasal bir engel yok. Ancak uygulamada birçok sorun var. Mesela, velilere eğitim-öğretim döneminin başlangıcından Kürtçe seçimlik dersler hakkında yeterli bir bilgilendirme yapılmıyor. Kürtçe dersini seçmek isteyen velilere, okullarda bu dersi verecek öğretmen olmadığı söylenerek velilere başka seçimlik derslere yönlendiriliyor. Öğrenci olmadığı için Kürtçe öğretmenleri branş değiştirmek zorunda kalıyor.
Var mı, teorik düzeyde herhangi bir itirazı, gerek mikroekonominin, gerekse makroekonominin temel prensiplerine? Örneğin marjinalci değer ve bölüşüm teorisinin yerine farklı bir değer ve bölüşüm teorisi koyabiliyor mu? Piyasasız, “marjda düşünme” rasyonalitesinin olmadığı bir İslâm toplumu (ümmeti) inşa edebiliyor mu? Ya da makro dengeleri, temel Keynesçi teoriye dayanmadan kurmaya kalkabiliyor mu?
Vergiyi verenin bu paranın nereye, ne kadar ve kimin tarafından harcandığını sormak demokratik hakkıdır ve yurttaşlık görevidir. Demokratik ülkelerde zaten aksi düşünülemez ve ardında başka niyetler aranamaz. O nedenle, AK Parti iktidarının toplanan para miktarını, harcanan yerleri ve harcayan kurumları ayrıntılarıyla açıklaması hem bir görev, hem de toplumsal güven açısından zorunluluktur.