Devlet çözüm masasında PKK’nın silahsızlanması karşılığında eşit vatandaşlık reformunu yapacağı sözünü verdi. Özyönetim konusunda da fazla istekli olmadığını gösterdi. Kürtlerin temsilcileri ise devlete inanmadıkları için önce reform, sonra silahsızlanma dedi.
Yayınevi kendine özgü bir anlayışla böyle bir olaya girmiş. Buradaki mesele eril dil kullanma, ölüyle alay etme meselesi olmamalı. Buna denecek şey, en fazla “beğenmedim” ile “benim tarzım değil” arasında gidip gelmeli. Fakat biz bunlarla yetinmek istemiyoruz. Bu yapılanın adının saygısızlık olarak konmasını, öyle anılmasını istiyoruz. “İthaki’nin yaptığı, intihar ederek hayatına son vermiş dünyaca ünlü bir yazara saygısızlıktır!” Biz bu cümlenin peşindeyiz, ama bu işler gerçekten o kadar ucuz mu acaba?
81 ilden 12’sinin belediyesini elinde tutan, 11 ilde yüzde ellinin üzerinde ve toplamda 6 milyondan fazla oy alan bir Kürt siyasi hareketinin, “bu ülkede demokratik zeminde mücadele etme çaresi kalmamıştır” demesi, hem ahlâki hem de vicdani değildir. Keza, Cizre, Sur, Silopi, Silvan ve Varto örnekleri ortada dururken, bu kez Şırnak, Yüksekova ve Nusaybin gibi yerlerde aynı eyleme girişmek de akıl ile açıklanacak bir durum değildir.
Sabah gazetesinde çıkan bir “uçuk” haber sosyal medyaya meze olunca, gazete haberi internetten sildi... Türk basınındaki en uçuk haberi, yayın yönetmeniyken Hürriyet’te yayımlayan Ertuğrul Özkök, bu son örnek nedeniyle Sabah’tan Hıncal Uluç’u “bir şey” söylemeye davet etti... Basınımızda hiçbir dönemde eksik olmayan uçuk haberler hangi tür gazeteciliğin ürünü?
Daha genel bir perspektiften bakıldığında ise, bana göre, olup bitenler Suriye ile alakalı. PKK’nin gerek bölgede hendekler/barikatlar kazması/kurması ve gerek Batı’da bombalı saldırılar yapması direkt Suriye’deki pozisyonlarla ilgili.