12 Mart 1971 askeri darbesinin ardından Mamak Askeri Cezaevi’ne sivil tutuklular da getirildi. İlk getirilenlerden biri Deniz Gezmiş’ti. O zamana kadar yalnızca asker sanıkların kaldığı cezaevi, giderek siyasi bir cezaevine dönüştü. Cezaevinin ünlü bir komutanı vardı: Albay M. Kemal Saldıraner. Siyasi tutuklulara da asker muamelesi yapmak istiyor ve o yönde baskı uyguluyordu. “Askeri Mahkeme tutukladığına göre siz de asker kişisiniz” diyordu. Talim yaptırmak, askeri elbise giydirmekti niyeti. Kabul etmedik. Direniş oldu. Askerleri üzerimize saldırttı. “Biz siyasi tutukluyuz, askerlikle ne ilgimiz var?” desek de dinlemiyordu. Baskı, dayak, hücreye kapatma gibi cezalandırmalar günlerce sürdü.
Ne yapsa, istediğini kabul ettiremiyordu. O dönemde fiili bir askeri yönetim vardı. Ancak Türkiye Büyük Millet Meclisi de açıktı. Kanunları Meclis çıkarıyordu. Mamak Cezaevi’ndeki “asker kişi” gerilimi sürerken, Albay Saldıraner, komutanlarına durumu ilettiğini, askeri mahkemelerin tutukladığı kişilerin asker kişi sayılacağını, bu yönde kanun çıkarttıracaklarını bize duyurdu.
Dediği gibi de oldu. Meclis, bizleri asker kişi sayan kanunu askerin isteği üzerine birkaç günde çıkarttı. Ardından askeri mahkûm kıyafetleri dağıtıldı. Bu yeni bir direnişe yol açtı. Gazetelerde bu şekilde resimlerimizin çıkmasının kamuoyunda hoş karşılanmayacağını düşünerek bu uygulamadan vazgeçtiler.
Asker-siyaset ilişkisi
Cumhuriyet tarihinin uzunca bir bölümü sıkıyönetim, olağanüstü hal dönemleriyle geçti. Bu dönemlerde asker, siyasetin etkin ve belirleyici unsurlarından biri olarak hep üstünlüğünü korudu. Türk Ordusu, 1950’lerden bu yana bir NATO ordusu. Bu nedenle de komünizmle ve solla mücadele, ideolojisinin temelinde var. Örneğin askeri darbelerin asıl hedefi “komünist rejim kurulmasını önlemek” gerekçesine dayandırılmıştı.
Bir dönem, Komünizmle Mücadele Dernekleri ve askerler, birlikte çalıştılar. Sovyetler Birliği’nden gelecek bir komünist harekete karşı iç kamuoyunda hazırlıklar yapıldı. Tabii yıllar içinde bu tarihsel/ideolojik arka plan biraz unutuldu. Asker-siyaset dengesi, otoriterlikle çoğulculuk arasında gidip gelebiliyor. Asker de bürokrasi de devletin parçası. Devletin işleyişine, tercihlerine göre şekillenirler. Demokrat bir devlet yapısı varsa, bürokrasi de ona ayak uydurur, asker de…
Albay Saldıraner, tüm toplumu “asker kişi” olarak görmek isteyen bir zihniyetin sahibiydi. Hayatımızda da bu tercih epeyce etkili oldu. Sivilleşmek gerek.