Coronavirüs salgını, Avrupa’da toplumsal hayatı etkilediği gibi, siyasi denklemleri de yeniden şekillendiriyor. Sağ cephe; salgına karşı mücadelede alınması gerekli görülen tedbirlere mesafeli yaklaşarak hatta karşı koyarak, yeni bir zihniyet iklimi oluşturuyor.
Türkiye’deki maske karşıtlarının, Avrupa’da açık alanlarda maske takılmadığına dair iddiaları bir yana; Avrupa’daki maske uygulamaları, ülkeden ülkeye, bölgeden bölgeye ciddi farklılıklar gösteriyor. Ayrıca, maskeye karşı olanların tepkileri de farklılıklar gösteriyor. İtalya-İspanya-Fransa gibi komşu ülkeler arasında bile ciddi yaklaşım farkları söz konusu. Bu yazıda, Kıta Avrupası’nın en önemli dört ülkesinden üçünü, yani Almanya, İspanya ve Fransa’yı inceleyeceğiz.
Almanya
Almanya’nın önemli merkezlerinin birçoğunda Corona önlemleri karşıtı gösteriler gerçekleşti ve gerçekleşmeye devam ediyor. Buna Berlin, Frankfurt, Bodensee, Hannover gibi aşırı sağın kalesi olmayan yerler de dahil. Gösterileri ağırlıklı olarak (radikal) sağ yönlendirse de, katılımcılar sadece sağcılardan oluşmuyor. Hannover’deki gösteride, “egemen bir sınıfın, virüsü kullanarak birçok toplumsal kesimde panik yarattığı” öne sürüldü. Alman hükümetinin şeytani bir plana göre hareket ettiği iddia edildi. “Gates’e şans verme” sloganlarıyla Bill Gates de hedef alındı.
Almanya’da, önlemlere direnişin başını, aşırı sağcı AFD partisi çekiyor. Almanya’nın doğusundaki, radikal sağın (ve dolayısıyla AFD’nin) kalelerinden olan Sachsen-Anhalt eyaletinde Corona ciddiye alınmıyor. Örneğin, diğer eyaletlerdekinden farklı olarak, Sachsen-Anhalt’ta, toplu taşımada maske takmayan kişiler, para cezası ödemiyor. Almanya’nın büyük kısmında, restoranlar müşterilerinin Corona durumunu izlerken, Sachsen Anhalt’ta, restoranlarda Corona için kayıt tutulmuyor. Sosyal mesafeye de fazla dikkat edilmiyor.
“Nazi Partisi” olarak da bilinen AFD’nin %20’nin üzerinde oya ulaşabildiği Sachsen-Anhalt eyaletindekine benzer bir durum da Thüringen eyaletinde gözleniyor. Thüringen’daki AFD yöneticilerinden Björn Höcke Ağustos ayında “Corona artık bitti ve geri gelmeyecek” demişti.
İspanya
Madrid’de son günlerde yeniden neredeyse ilkbahar aylarındakini andıran karantina önlemleri başladı.
Merkez sağın ve liberallerin elinde olan Madrid bölgesel yönetimi (Comunidad de Madrid) ile İspanya’daki merkezi hükümeti oluşturan sol koalisyon arasında, Corona konusunda bir ayrışma var. Madrid şu an Avrupa’daki Corona vaka sayısının en yüksek seyrettiği şehirlerden biri.
Madrid bölgesel yönetim başkanı Isabel Diaz Ayuso, 42 yaşında bir kadın. Yaklaşık 2 yıldan beri ülkesindeki medyanın ve sosyal medyanın ilgisini üstünde toplayan, hem sevilen hem nefret edilen, bol bol “caps”i yapılan, renkli ve sıra dışı bir karakter. Bizdeki “sağ siyasetçi” profiliyle, görünüş veya kişilik olarak pek bir benzerliği yok.
Ayuso dünya gündemine Madrid’de patlayan Corona salgınıyla birlikte girdi. Merkez sağ parti Partido Popular’da siyaset yapan Ayuso, Sağlık Bakanlığının Coronavirüse karşı aldığı önlemleri durdurması için yüksek mahkemeye başvurmuş. Madrid’e karşı insafsız bir kampanya yürütüldüğünü düşünüyor ve Sağlık Bakanlığının aldığı önlemlerin kaos yaratacağını savunuyor. Madrid’deki yerel koalisyonun ortaklarından olan liberal Ciudadanos partisi, Ayuso’ya beklediği ölçüde destek vermezken; daha güçlü bir destek, aşırı sağcı Vox partisinden geldi. Vox, hükümetin aldığı aşırı sert önlemlerin Madrid’deki ekonomiyi bitirdiğini savunuyor.
Fransa
Fransa’da, Almanya ve İspanya’daki kadar kitlesel düzeyde “Corona önlemlerine karşıtlık” dalgası olmasa da; “maske karşıtı” (anti-masques) bir hareket var. Bu hareketin yaş ortalamasının yüksek olduğu, ağırlıklı olarak kadınlardan ve eğitim düzeyi yüksek kişilerden oluştuğu biliniyor. Fransa’daki maske karşıtı hareketin içindekilerin %57’sinin ‘Sarı Yelekliler’e sempatisi var. Yani bu hareketi kısmen “Sarı Yelekliler” hareketinin devamı olarak yorumlamak mümkün.
Paris’teki maske karşıtı gösteriler, Berlin’deki gösterilerin parçası olarak başlamış. Ancak Paris’teki eylemcilerin ortalaması Almanya’daki eylemcilerin ortalaması kadar “sağcı” değil. Hatta (dışarıdan bakanlar için “sağcı” bir imajları olsa da) ağırlıklı olarak kendilerini sağ-sol ekseninin dışında tanımlıyorlar. Zaten %40’ı seçimleri boykot eden kişilerden oluşuyor. Bu kitlede görülen yaygın bir eğilim de sağlık sistemine, hastanelere ve televizyona karşı güvensizlik. “Dünyayı kötü niyetli bir siyonist grubun yönlendirdiği” düşüncesi de Fransız maske karşıtları arasında yaygın.
Sonuç
Sağın maskeye daha olumsuz, solun ise daha olumlu yaklaşımı, farklı şekillerde yorumlanabilir. Bu denklemin daha çok Avrupa’ya özgü mü olduğu da tartışılabilir. Pandemi devam ettiği sürece, dünyadaki siyasi denge ve denklemler açısından yeni değişimler ve sürprizlerle karşılaşma olasılığımız yüksek görünüyor.