Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAYM’nin Can Atalay ve AİHM’in Yalçınkaya kararları neden benziyor?

AYM’nin Can Atalay ve AİHM’in Yalçınkaya kararları neden benziyor?

AYM Can Atalay ile ilgili işleme neden “yok hükmünde” demişti? Tek kelime ile “kanunsuz” olduğu için. AİHM ne dedi Yalçınkaya kararında? Yüzbinlere kanunsuz ceza veriyorsunuz! AYM de tutarlı olmalı ve siyaset tarafından ve böyle devam ederse halk tarafından “yok hükmünde” sayılmak istemiyorsa insanımızın mağduriyetlerini “yok hükmünde” saymaktan vazgeçmeli!

Hatay Milletvekili Şerafettin Can Atalay’ın yaşadığı hukuksuzluklar, haksız tutukluluğu ve mağduriyeti ile Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay arasında bu konuda yaşanan gerilim herkesin malumu. Bunları yeniden özetlemeye gerek yok. Zaten bu gerilim sayesinde ülkemizdeki hukukun seviyesi, keyfiliği, insanların özgürlüğüne değer verilmeyişi tüm dünyaya duyurulmuş ve tarihe kazınmış oldu.

AYM’nin aynı konuyla ilgili 2 defa verdiği karara ve hak ihlalinin tüm dünyaca duyulup bilinmesine rağmen, hatta oluşan kamuoyu tepkisine rağmen TBMM Başkanlığı Can Atalay’ın Milletvekilliğinin düşürülmesine neden olacak şekilde Yargıtay kararını 30 Ocak 2024 tarihli oturumda Genel Kurul’da okumuştu ve haksız tutukluluk hali de devam ediyordu. Hukuksuz uygulamaya ve AYM kararının adeta “yok hükmünde” sayılarak uygulanmamasına tepkiler yüksek sesle dile getirildi (https://serbestiyet.com/featured/aymnin-can-atalay-kararinin-uygulanmamasina-tepkiler-yargitayin-bu-konuda-olumlu-ya-da-olumsuz-bir-karar-verme-yetkisi-bulunmamaktadir-146974/). TBMM’nin işlemi de AYM’ye taşındı. 

AYM kararını 22 Şubat 2024 tarihli toplantısında vermişti ancak nedense karar 5 aydan fazla zaman sonra 1 Ağustos 2024 tarihli Resmî Gazetede yayımlandı. Kararın gerekçesinin yazılması ve yayımlanmasının neden bu kadar uzun sürdüğü merak konusu. AYM Genel Kurulu 14 kişiyle toplanmış ve 10’a karşı 4 oyla TBMM işleminin yok hükmünde olduğuna karar vermişti. (https://www.anayasa.gov.tr/tr/haberler/norm-denetimi-basin-duyurulari/milletvekilliginin-dusurulmesine-iliskin-islemin-iptali-talebi-hakkinda-karar-verilmesine-yer-olmadigi/)

AYM kararından birkaç paragraf dikkat çekici ve yargımızın, idaremizin halini özetler nitelikte (koyu fontlar dikkat çekmek içindir):

22. Diğer yandan Anayasa Mahkemesinin 25/10/2023 tarihinde verdiği hak ihlali kararı sonrasında Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY ile ilgili kesinleşen bir hükmün varlığından söz etmek hukuken mümkün değildir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararından sonra kararın hüküm fıkrasında belirtildiği şekliyle ihlale yol açan kararın ortadan kaldırılması anayasal bir zorunluluktur. Anayasa Mahkemesince Anayasa’yı ihlal ettiği tespit edilen bir yargısal kararı mahkemeler dâhil hiçbir kamu otoritesi esas alamaz ve Anayasa’ya aykırılığı sabit olan bir karara hukuken geçerlilik tanınamaz. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararları yol gösterici veya tavsiye mahiyetinde kararlar olmayıp bağlayıcı ve gereğinin yapılması konusunda ilgili otoritelere takdir alanı bırakmayan kararlardır. Bu kapsamda, Anayasa Mahkemesinin ihlalin kaynağı olarak tespit ettiği önceki kararın kaldırılması hususunda derece mahkemelerinin herhangi bir takdir yetkisi bulunmamaktadır (bkz. Mehmet Doğan [GK], B. No: 2014/8875, 7/6/2018, § 59). Sadece mahkemeler değil ihlal sonucunun oluşmasına yol açan veya ihlalin giderilmesi sürecinde etkin konumda bulunan diğer kamu otoriteleri de ihlal kararının gereğini yerine getirmek, ihlali gidermek ve ihlalin sürmesini önlemekle yükümlüdür.

23. Bu bakımdan yasama organının da Anayasa Mahkemesi Genel Kurulunun 25/10/2023 tarihinde tespit ettiği ihlalin giderim sürecinin bir parçası olduğu kuşkusuz olup söz konusu karar yasama organı yönünden de bağlayıcı niteliktedir. Nitekim Anayasa Mahkemesi, Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY’ın ikinci başvurusu üzerine verdiği ihlal kararının giderimi kapsamında, kararın bir örneğinin bilgi için ve ilgileri nedeniyle Türkiye Büyük Millet Meclisine gönderilmesine hükmetmiştir (Şerafettin Can Atalay (3), § 78).

24. Öte yandan derece mahkemelerinin Anayasa Mahkemesi kararını uygulamamış olmaları bu anayasal gerekliliği ve gerçeği değiştirmemektedir. Anayasa Mahkemesinin ihlal kararı karşısında Yargıtayın Anayasa Mahkemesi kararına uyulmaması yönünde verdiği karara hukuki değer atfedilmesi mümkün olmadığı gibi Yargıtayın bu kararından hareketle kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararının varlığını sürdürdüğünün kabulü de mümkün değildir.

25. TBMM Genel Kurulunda okunan metinde yer alan Dairenin 3/1/2024 tarihli ve 2024/1 Değişik İş sayılı kararı da Anayasa Mahkemesinin anılan bireysel başvuru kararına uyulmasına yer olmadığına ilişkin Türk hukukunda verilmesi mümkün olmayan, Anayasa’nın tamamen dışında kalan ve hukuki dayanağı bulunmayan bir karardır. Dolayısıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY ile ilgili kesin bir mahkûmiyet içermediği açık olan kararlara yer verilen Daire yazısının TBMM Genel Kurulunda okunmasıyla Hatay Milletvekili Şerafettin Can ATALAY’ın milletvekilliğinin düşmesine yönelik işlem tesis edilmiş ve böylece fiilî (de facto) bir durum oluşturulmuştur.

AYM kesinleşmiş bir mahkûmiyet kararından bahsedilemez diyor ama Can Atalay hala hapiste. TBMM Genel Kurulu bir “fiili durum” oluşturmuş ve Hatay halkının iradesi de yok sayılarak Atalay’a Milletvekilliği de yaptırılmıyor. Yani AYM her ne kadar “yok hükmünde” dese de ortada buz gibi bir gerçeklik var. Bu gerçeklik insan hayatıyla ilgili, özgürlükle ilgili, öyle bir varmış bir yokmuş diyerek geçiştirilemez.

Elbette AYM kararı olumlu, geç ama yerinde bir karar. Kaybettiğimiz eşeği geçtik, semerini değilse de semerinin ipini bulmuş gibi sevindik. Neden “yok hükmünde” bu karar diye uzun uzadıya izaha gerek yok ama merak edenler özellikle Prof. Dr. Adem Sözüer hocamızın yazılarına, paylaşımlarına bakabilir. Basitçe özetleyecek olursak ilk derece mahkemesi, Yargıtay ve TBMM Genel Kurulu kanunda olmayan usuller uyguladı, kanunsuz işler yaptı diyebiliriz. Kanunsuz suç ve ceza olmaz idi ama AYM’ye göre her ikisi de uyduruldu. Bunu görmezden gelenler kendilerini kandırmaya ve hukuk dışı argümanlar üretmeye devam edebilirler ama lütfen az ötede oynasınlar.

Peki AYM kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesini kendisi dikkate alıyor mu? Bu ilkenin doğrudan ya da dolaylı ihlali nedeniyle mağdur olan başka kimse yok mu? 

Yakın zamanda AYM üyelerinden birinin “Kanunilik İlkesi” konulu bir konferansına katıldım. Üyemizin anlattıklarından çok istifade ettim. Kanunilik ilkesini, doğal olarak da kanunsuz suç ve ceza olamayacağını çok iyi izah etti. AYM kararlarından örnekler verilerek verimli hale getirilen konferansta merakla bekledim ama AİHM’in tarihindeki en önemli kararlardan biri olan ve ülkemizi, aileleriyle birlikte milyonları bulunan insanlarımızı etkileyen, kanunsuz suç ve ceza olmaz ilkesinin ihlal edildiğini dünyaya duyuran Yalçınkaya kararından hiç bahsedilmedi. Oysa 26 Eylül 2023’te açıklanan ve kesin nitelikli olan kararın AİHM’in önündeki 8 binden fazla dosya ve en az 100 bin dosyayı daha etkileyeceği belirtiliyordu. Üstelik AİHM biner dosyadan oluşan üç partide toplamda 3 bin benzer dosyayı hükümete tebliğ etmiş, tebliğ ederken de en basit tabiriyle olgusal bir husus yoksa “boş yapmayın, cevap vermenize gerek yok, içtihadım oluştu” demişti. AİHM’in Yalçınkaya Kararı da ülkemizin hukuk karnesinin dünyaya ilan edildiği önemli bir simge haline geldi. AYM üyeleri sabah akşam bu kararı ve insanımızın mağduriyetlerini giderme yollarını düşünmeli değil miydi? Kanunilik ilkesi anlatılırken AİHM Yalçınkaya kararı görmezden gelinebilir miydi? Görmezden gelinince karar “yok hükmünde” olmazdı ya! Karar görmezden gelinince onca insanın mağduriyeti de “yok hükmünde” mi oluyordu? Hukuksuzluklar ve mağduriyetler buz gibi gerçeklikler değil mi?

AYM Can Atalay ile ilgili işleme neden “yok hükmünde” demişti? Tek kelime ile “kanunsuz” olduğu için. AİHM ne dedi Yalçınkaya kararında? Yüzbinlere kanunsuz ceza veriyorsunuz! O halde er ya da geç mağdur edilen yüzbinlere yapılan hukuka aykırı işlemler de “yok hükmünde” sayılmak zorunda kalınmayacak mı? Bunu belki kendi itibarını da bir nebze olsun düşünerek yargı mercileri yapacaklar. Belki de siyaset yapacak. Siyaset yaparsa yargının siyaset karşısındaki pozisyonu daha da zayıflayacak. Yargı da siyaset de hukuksuzlukları “yok hükmünde” sayıp mağduriyetleri giderecek işlemleri yapmazsa er ya da geç halk hepsini “yok hükmünde” görüp önce siyaseti sonra kararlarıyla birlikte varlığı veya yokluğu siyasete göre şekillenen yargı ve diğer sistemleri yenileyecek.

Bu yazının kaleme alındığı saatlerde AYM’nin İletişim Başkanlığı yetkileriyle ilgili iptal kararı sonrasında paylaşımını kaldırmak zorunda kalması, sitesine bir süre erişilememesi gibi konular tartışılıyordu. BTK eliyle Instagram platformunu engelleyen siyasetin güç gösterilerine AYM’nin paylaşımlarının kaldırılması, sitesinin erişime kapatılıp paylaşımlarının “lisan-ı münasip” ile yenilenmesi de eklenmişti. AYM’nin “ifade özgürlüğü” hakkını yine önemli bölümünün mağduriyetlerini görmezden geldiği yurttaşlar savunuyordu. 

Varlar, yoklar havada uçuşurken bir varmış bir yokmuş kalıplarına sığmayacak buz gibi gerçeklikler var. İnsanların hayatları hukuksuzluklarla heder olmaya devam ediyor. 

İnsanların hayatları bir varmış bir yokmuş ile harcanamaz! İnsan hayatları, hukuksuzluklar, mağduriyetler “yok hükmünde” değildir.

AYM de tutarlı olmalı ve siyaset tarafından ve böyle devam ederse halk tarafından “yok hükmünde” sayılmak istemiyorsa insanımızın mağduriyetlerini “yok hükmünde” saymaktan vazgeçmeli!

- Advertisment -