Bir yeni eleştiri biçimi yaygınlaşıyor: Bu eleştiriye göre, ya da tespite göre, muhalefet, ekonomi eleştirisini eski heyecanla yürütmüyor. Bu yolu bırakma nedeni de iktidarın elindeki bütün imkanları kullanarak ekonomi alanındaki daralmayı lehine çevirmeye başladığı iddiası.
Bu analize göre; halk enflasyona rağmen, pul olan parasına rağmen, hükümetten gelen bazı destek paketlerinden mutlu oluyor ve tepkisi, desteğe dönüşüyor. Bu saptamalar gerçek midir, değil midir, anketler inandırıcı mıdır değil midir? Geçmişte yaşadıklarımız bize bazı ipuçları sunabilir.
1968 olayları sırasında, ailelerimiz bizim yoksul kesimlere, işçilere yönelik yeni “heyecan”larımızı önleyebilmek amacıyla, “Oğlum, kızım! Onların hakkını aradığınızı anlamazlar, kendinizi boşuna helak etmeyin” derlerdi.
Galiba artık bu “ben bilirim halk bilmez” bilgiçliğinden vazgeçmeliyiz. Bizler enflasyon nedeniyle yoksullaştığımızı göreceğiz, halk görmeyecek? Onun hayatının daha zorlaştığı ortada. Böyle bir şey mümkün olabilir mi ki? Tabii ki her toplumun, yoksul olsun zengin olsun en önemli meselesi daha rahat bir yaşamdır.
Siyasetin en önemli başarı ölçütü de toplumun refahını sağlayıp sağlayamamasıdır.
İyi yönetim olmadan iyi ekonomi olmaz
Kötü yönetim genelde yoksulluk üretir, iç savaş üretir, zorbalık üretir. Türkiye’de de kötü yönetimler, ekonomik krizleri ve askeri darbeleri tetikledi. 12 Eylül askeri darbesi, yönetemeyen bir siyasi iktidarın, Cumhurbaşkanını bile seçemeyen bir siyasi iradenin çıkmazını sömürerek gerçekleşebildi.
Türkiye özelinde şunu biliyoruz: Demokrasiden uzaklaşıldığında, buna paralel olarak ekonomi de çoğu zaman çöküyor. Peki biz bunu biliyoruz da yurttaş bilmiyor mu?