28 yaşındaki Taylandlı genç kadın Rukchanok Srinork, son 3 aydır Tayland’ın başkenti Bangkok’un fakir mahallelerinde kiraladığı bisikletle seçim çalışması yapıyor. Kendisi gibi gönüllü gençlerden oluşan ekibiyle trafik ışıklarında bekliyor, kırmızı ışık yandığında milletvekili adayı olduğu Geleceğe İleri Partisi’nin politikalarını 90 saniyede özetlemeye çalışıyor.
28 yaşındaki Geleceğe İleri Partisi milletvekili adayı Rukchanol Srinork, seçim çalışması yapıyor
Bazen bisiklete atlıyor, omzuna taktığı megafonla sokaktaki insanlara sesleniyor, ekibi de bir yandan broşür dağıtıyor. Bazen özellikle sahada olmadığı zamanlarda da Clubhouse, TikTok ve Facebook üzerinden seçmenlerine ulaşıyor, aralıksız içerik paylaşıyor.
Türkiye’deki yaşıtları 14 Mayıs’ta sandığa gidip ertesi gün 30 yaş altı sadece 5 milletvekilinin olduğu bir meclise uyanırken, Srinork 14 Mayıs gecesi 28 yaşında milletvekili seçildi. Gençlerin kurduğu Geleceğe İleri Partisi, ülkedeki gençlerin neredeyse %70’inin oyunu alarak 14 Mayıs seçimlerini sürpriz bir şekilde kazandı, %36 ile birinci oldu.
Geleceğe İleri Partisi’nin lideri 42 yaşındaki Harvard mezunu Pita Limjaroenrat eğitimli ve yeni isimlerden oluşan kadrosuyla gençlerin oyunu alarak ülkenin kuruluşundan beri 13 kez askeri darbe yapmış ordu vesayetini seçimlerde hezimete uğrattı. Fakat sandıktan zaferle çıkan Pita Limjaraoenrat’ın başbakanlık koltuğuna oturması için askeri vesayeti bu sefer geniş bir koalisyon kurarak yeniden yenmesi gerekiyor.
Bu uzun mücadelede de yine en büyük görev Taylandlı gençlere düşecek gibi duruyor.
Obama’dan ilham alan Harvardlı genç
Pita Limjaroenrat
Pita, 1980 yılında zengin ve siyasetle iç içe geçmiş bir ailede doğdu. Lise eğitimi için Yeni Zelanda’ya gitti, İngilizcesini geliştirdi. Ardından Tayland’a dönüp ekonomi eğitimi aldı, bölüm birincisi olarak mezuniyet diplomasını aldı. Harvard’da Kamu Yönetimi yüksek lisansına başladı. Yüksek lisans eğitimi alırken 2005 yılında babasının ani bir şekilde vefat etmesi üzerine ailesinin gıda şirketinin başına geçti. 25 yaşında CEO olan Pita, iki sene içerisinde şirketin düşen gelirlerini toparlayınca görevi bıraktı ve Harvard Üniversitesi’ne yüksek lisans eğitimine devam etti. Pita günün sonunda hem Harvard’da Kamu Yönetimi, hem MİT’de İşletme Yüksek Lisansı’nı tamamladı. Daha sonrasında da aile şirketinin yöneticiliğinin yanı sıra, Tayland’ın Getir’i olarak bilinen Grab Tayland’ın CEO’luğunu üstlendi. Tayland’ın en başarılı iş insanlarından biri oldu.
Pita’nın hayatını değiştiren olay ise Harvard’da yaşandı. Pita’nın kamu yönetimi okuyan yüksek lisans arkadaşları bütün Amerikan gençlerini heyecanlandıran Demokrat başkan adayı Barack Obama’nın 2008 başkanlık kampanyasında çalışıyor, seçmenleri Harvard’daki odalarından telefonla arayıp ikna etmeye çalışıyor, Obama’nın vaatlerini mesaj yoluyla yayıyordu. Pita, sosyal medyanın ve örgütlü gücün önemini arkadaşlarını gözlemleyerek anladı.
Pita yıllar sonra Harvardlı arkadaşlarından öğrendiği tecrübeleri Tayland’ın en genç başbakanı olmak için kullanacak, tarihi bir zafere imza atacaktı.
Fakat Pita’nın Harvard’dan başbakanlığa uzanan yolcuğu, Tayland’ın demokrasi mücadelesi kadar zorlu olacaktı.
Jön Taylandlılar, Siyam Devrim
Tayland’ın demokrasi mücadelesi 1932 yılında başladı. Mutlak monarşi ile yönetilen Tayland’da (eski adıyla Siam) Batı’da eğitim almış, demokrasi, adalet, eşitlik gibi fikirlerden etkilenmiş genç subaylar Tayland Kralı’nın başkentte olmadığı bir zamanı fırsat bilerek 24 Haziran’da yönetime el koydu. Halk Partisi adıyla örgütlenen bu genç eğitimli subaylar böylece kansız biçimde ülkenin anayasal monarşiye geçmesini sağladı, ülkenin ilk anayasası kabul edildi, parlamento açıldı.
Jön Taylandlılar, demokrasiye geçiş kararını halka okuyor
Kral halktaki karşılığı nedeniyle görevde kaldı, böylece Tayland artık Avrupa ülkeleri gibi anayasal bir monarşiydi. Kral sembolik yetkilere sahip bir devlet başkanıydı. The Economist 1932 Temmuz tarihli sayısında Tayland’da yaşananları dünyaya anlatmak için “1908 Jön Türk Devrimi” ifadesini kullanacak, Osmanlı’nın eğitimli asker sınıfı ile meşruiyete geçmesini örnek gösterecekti.
The Economist, Tayland’da yaşananları 1932 Temmuz sayısında 1908 Jön Türk Devrimi üzerinden anlatıyor
Siam Devrimi denen bu kansız rejim değişikliğini ölümsüzleştirmek için başkent Bangkok’a Demokrasi Anıtı denilen bir heykel inşa edildi. Demokrasi Anıtı, neredeyse 100 yıl boyunca demokrasi ve hukuk devleti talep eden Taylandlı göstericilerin buluşma noktası olacaktı.
2020 yılında Demokrasi Anıtı’nın önünde askeri cunta yönetimini protesto eden demokrasi savunucuları
Ne talihsizdir ki Tayland o kadar çok askeri darbe ve antidemokratik uygulamaya şahit olacaktı ki Demokrasi Anıtı’nın önü hiç boş kalmayacaktı.
Askeri darbeler ülkesi
Demokrasiye askeri darbeyle geçerek ilk düğmeği ilikleyen Tayland’da askerler hiçbir zaman siyasetten elini çekmedi.
Tayland 70 yıllık demokrasi tarihine, 13 askeri darbe, 9 darbe girişimi sığdırdı. Hırslı generaller, siyasette sembolik olmak istemeyen krallarla iş birliği yaparak her siyasi krizde yönetime el koydu, demokratik seçim sonuçlarını yargıya müdahale ederek iptal etti. Halk her seferinde sokağa çıktı, demokrasiye geçiş talep etti.
Askeri cunta yönetimleri de her demokrasiye geçiş kararı aldıklarında ilk düzenlenen seçimleri askeri vesayet karşıtı siyasetçilere karşı sandıkta kaybetti.
Pita 21 yaşında bir üniversite öğrencisiyken; modern Tayland’ı inşa eden Thaksin Shinawatra başbakan seçildi. Thaksin, ülkenin çoğunluğu olan kırsal kesimi kalkındırdı, sağlık hizmetlerini geniş kesimlere ulaştırdı, yeni yollar yaptı, ülkedeki refahı arttırdı. Ülkenin en zengin iş insanlarından biri olan Thaksin, başbakanlığı boyunca yolsuzluk suçlamalarıyla karşı karşıya kaldı, özellikle Kral’ın yetkilerinin azaltılmasını, devletin büyük projeler ve şirketler kurarak serbest piyasayı kontrol altına almasını savunduğu için eleştirildi.
Thaksin Shinawatra
Halkın tepkisini sokağa taşıran olay Ocak 2006 ayında yaşandı. Hükümet önce yasaları değiştirdi ve telekomünikasyon şirketlerindeki yabancı hisse payını arttırdı, karardan hemen sonra Thaksin ve ailesi önde gelen bir telekomünikasyon şirketindeki hisselerini sattı ve elde ettikleri 1.8 milyar dolarlık gelirden yasa istisnaları nedeniyle bir vergi ödemedi. Bu olayın yarattığı etki, Kraliyet yanlısı medya organlarının Thaksin’in Kraliyet’i kaldırmasına yönelik planları olduğunu yayması üzerine arttı ve halk sokağa çıktı.
Thaksin’in erken seçim karar alması üzerine muhalefet seçimleri boykot etti, Thaksin’in partisi seçimlere katılıp oyların %60’ını aldı, geri kalan oylar boştu, meclisin tamamını Thaksin’in partisi kazanmıştı. Seçimler daha sonrasında Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi; yeni seçimler yapılmadan bir ay önce Thaksin BM toplantısı için New York’tayken ordu yönetime el koydu. Thaksin, kendisine açılan davalardan aldığı ceza nedeniyle daha sonrasında hayatına yurtdışında devam etti.
Darbe karşıtları sokağı bırakmadı. Barışçıl bir şekilde gösterilerine devam etti, gösteriler adım adım büyüdü, askeri cunta yönetimi erken seçim kararı aldı ve 2011’deki seçimlerde Thaksin Shinawatra’nın kız kardeşi Yingluck’un kurduğu Pheu Thai Partisi %47 oy alarak birinci oldu.
Yingluck ve abisi Thaksin Shinawatra
2014 yılında Yingluck Shinawatra hükümetinin af yasası protestolara sebep oldu. Thaksin karşıtları Yingluck’un abisi Thaksin hakkındaki yolsuzluk suçlamalarının düşmesine karşı çıkıyordu; protestolar büyüdü. Monarşi yanlısı elitler ve medya, hükümetin istifa etmesi ve atanmış teknokratların yönetime geçmesini savunuyordu. Thaksin’i destekleyen çoğunluk, monarşi yanlısı elit azınlığı tedirgin etmişti. Sonuçta yine aynı döngü yaşandı: Anayasa Mahkemesi ordunun etkisiyle başbakan ve hükümetini düşürdü, hemen akabinde asker yönetime el koydu. Shinawatralar aile boyu darbe mağduru olmuştu, fakat yolsuzluk suçlamaları karşısında da bir özeleştiri vermemiş, temiz bir siyaset alternatifi ortaya koyamamıştı.
Darbeye liderlik eden Genelkurmay Başkanı Prayut Chan-o-cha, Kral’ın da desteğiyle başbakan oldu. Anayasa askıya alındı, askerin cunta yönetimi sona erse de etkin olabileceği bir yönetim modeli benimsendi.
Askeri vesayet anayasallaşırsa
2014 darbesinin lideri Prayut Chan-o-cha
Cunta lideri Prayut liderliğindeki yeni anayasaya göre, Tayland Parlamentosu çift meclisten oluşuyordu: Temsilciler Meclisi ve Senato. 500 kişilik Temsilciler Meclisi halk oyuyla seçiliyor, 250 kişilik Senato ise askerlerden oluşan bir heyet ve Kral tarafından atanıyordu. Yeni bir hükümetin göreve gelmesi içinse hem Senato hem Temsilciler Meclisi’nin toplam üye sayısının en az yarısının desteğini alması gerekiyordu. Yani halkın seçtiği ve mecliste 300 milletvekili kazanacak kadar oyunu arttırmış bir parti bile asker etkisindeki Senato’nun onayını almadan hükümet kuramıyordu. Askeri cunta ve monarşi anayasa eliyle bir darbe yapmasına gerek kalmayacak bir düzen kurmuştu, zira halkın oyunun hükümet kurulmasındaki etkisi kırılmıştı. Vesayet anayasallaşmıştı.
Tayland Kralı Maha Vajiralongkorn
Prayut sadece askeri vesayeti anayasallaştırmadı, aynı zamanda daha önceki cuntacıların yasalaştırdığı monarşiye hakaret suçunu demir yumrukla uyguladı. Bu suçla ilgili yargı yetkisi askeri mahkemelere verildi, binlerce genç, hatta çocuk yaptıkları şakalardan, gösterilerde attıkları sloganlardan dolayı yargılandı, hapse atıldı.
2019 seçimlerinde monarşi karşıtı gençler, düzenledikleri cunta karşıtı gösteriler vesilesiyle organize olup kurdukları Geleceğe Doğru Partisi ile üçüncü oldu. Özel hayatı ile tartışmalar yaratan ve kendisini eleştiren herkesi yargılatan Tayland Kralı ise seçimlere müdahale ederek kardeşinin monarşi karşıtı partiden aday olmasını engelledi, Anayasa Mahkemesi muhalif prensesin adaylığını iptal etti.
Tayland’daki askeri cunta karşıtı gösterilerin sembolü Açlık Oyunları filminden ilham alınan üç parmak selamı oldu
General Prayut’un rejimi sarsılıyordu. Prayut radikalleşti; daha fazla insan hapse atıldı, kraliyetle dalga geçen herkese dava açıldı, özellikle genç seçmenin desteğini aldığı için askeri rejime tehdit oluşturan Geleceğe Doğru Partisi kapatıldı, lideri ve milletvekillerine siyasi yasak kararı verildi.
Pandemi sürecinin iyi yönetilememesi ve gençlerin yoğun bir şekilde oy verdiği Geleceğe Doğru Partisi’nin kapatılması gençleri sokağa döktü.
2020’de kurulan Geleceğe İleri Partisi’nin genç lideri Pita
Protestolarda aktif rol alan 40 yaşındaki Pita, kapatılan partinin yerine kurulan Geleceğe İleri Partisi’nin yeni lideri oldu, etkin bir saha çalışması yaparak 2023 seçimlerine hazırlandı.
Pita ve partisi seçimlerden büyük bir zaferle çıkacaktı.
Seçimleri kazanmak yetmez: Askerin onayı şart
2023 seçimlerinde Pita liderliğindeki Geleceğe İleri Partisi %36, darbe mağduru Shinawatraların partisi Pheu Thai ise %27 oyla ikinci oldu. Askeri vesayet karşıtı iki muhalefet partisinin toplam oyu %63’tü. General Prayut’un askeri vesayet yanlısı partisi ise ancak %12 oy alabildi. Pheu Thai partisinin lideri olarak bu sefer Thaksin Shinawatra’nın genç ve popüler kızı Paetongtarn Shinawatra bulunuyordu.
Muhalif lider Paetongtarn Shinawatra
Paetongtarn seçimlerden iki hafta önce doğum yaparak hamile bir şekilde kampanyasını yürütmüş, babasının geniş kitlelerdeki popüler desteğini geri kazanmaya çalışmıştı.
Pita liderliğindeki genç Taylandlılar ise kendilerini hem askeri vesayet savunan partilerden hem de askeri cuntaya karşı olmakla birlikte Thaksin’in popülist politikaları ve yolsuzluklarıyla anılan Pheu Thai Partisi’nden ayrıştıran bir kampanya düzenledi.
Monarşiye hakaret suçunun kaldırılması, askeri vesayeti kaldıran yeni bir anayasanın kabul edilmesi, liberal serbest piyasasının tesis edilmesini savunan genç Taylandılar böylece gençlerin oyunu alarak birinci oldu.
Gençler kampanya boyunca annelerini, babalarını ikna etti, kampanyanın başat gücü olarak aktif saha çalışmaları yaptı.
Sokakta kurulan Geleceğe İleri Partisi, zaferini meclise taşıdı.
Geleceğe İleri Partisi, 500 kişilik Temsilciler Meclisi’nde 151 sandalye kazandı, askeri vesayet karşısında duran 8 partiyle ortak bir protokol imzalayarak koalisyon hükümeti kurma konusunda anlaştı.
Geleceğe İleri Partisi, 8 muhalif partiyle koalisyon protokolü imzaladı
Böylece 500 sandalyeli mecliste 310 milletvekilinin desteğini aldı. Fakat askeri cuntanın atadığı 250 kişilik Senato’nun da onayını alması gerektiği için hala en az 375 Senatör veya milletvekilinin desteğine ihtiyaç var.
Tepeden değil, sokaktan değişim
42 yaşındaki Pita, seçim zaferinden sonra askeri cunta etkisindeki Senato’nun desteğini kazanmak için monarşiye hakaret suçunun kaldırılması gibi vaatlerinden vazgeçti, fakat seçimden hemen sonra aldığı oyu kutlamak amacıyla ülke turuna çıktı. Özellikle başkentte kendisine oy veren genç kitlelerle buluştu, geçit törenleri düzenledi.
Amaç belli: Askerin etkisi nedeniyle kendisine destek vermemesi durumunda Senato’yu baskı altına almak, aldığı oy oranına rağmen iktidara gelemezse halkı sokağa çağırmak.
Pita ve genç Taylandlılar, seçimi kazandıktan sonra dahi sokağı, halkla iç içe saha siyasetini bırakmıyor, hala bisikletlerle, megafonlarla dolaşmaya devam ediyor, seçim zaferini dahi garanti görmüyor.
13 darbenin yaşandığı, demokrasinin pamuk ipliğine bağlı olduğu, vesayetin kurumsallaştığı bir ülkede değişimin tepeden inmeyeceğini, sokak sokak gezerek, organize olarak, “yeniyi” sadece konuşarak değil yeniyi kurarak geleceğini en iyi gençler biliyor. Sadece bilmekle, tweet atmakla da kalmıyorlar, bizzat değişimin kendisi oluyorlar.
İşte sanırım tam da bu nedenle, Türkiye’deki yaşıtları 14 Mayıs’ta 30 yaş altı sadece 5 vekilin olduğu bir meclis için oy kullanırken, Taylandlı gençler kurdukları 3 senelik partiyle iktidara yürüyor, yürümekle kalmıyor kurumsallaşmış askeri vesayet karşısında demokratik bir zihniyet değişikliği öneriyor.
42 yaşındaki Pita’yı iktidara taşıyan şey sadece Harvard diploması olmasa gerek değil mi?