Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIHarkov Çetesi; Ukrayna’da değil Cannes’da

Harkov Çetesi; Ukrayna’da değil Cannes’da

Fransa’nın lüks Cote D’Azur bölgesinde gasp, araba hırsızlığı ve ev/dükkân soygunu gibi alanlarda uzmanlaşmış bir çete çökertildi. Ama Batı medyası bu cazip haberi vermekte tereddütlü. Çünkü çete üyeleri Ukraynalı ve çetenin ismi de “Harkov”. Haberlerde her gün Rusya’nın vurduğu Ukrayna şehirlerinden biri Harkov. Ukrayna cephede asker ararken, Macron Ukrayna’ya asker göndermeyi önerirken, cepheye gitmek yerine Fransa’nın lüks şehirlerine soyguna gitmeyi tercih eden Harkov Çetesi’nin varlığı Avrupa için pek şık bir haber değil.

Fransa’nın güney sahillerinde, özellikle ünlü Cote D’Azur bölgesinde aktif olan Ukraynalı “Harkov” isimli, gasp, araba hırsızlığı ve ev/dükkân soygunu gibi alanlarda uzmanlaşmış çetenin ele başları, birkaç gün önce, Fransız polisinin bir operasyonuyla, Cannes şehrine çok yakın bir yerde, yakalandı. 

Bu çeteden bazen “Zaliutynski” bazen “Harkov Çetesi” diye bahsediliyor. 

Evet, Ukrayna’nın Rusya sınırına en yakın büyük şehri olan Harkov son günlerde Rusya tarafından  yoğun şekilde bombalanıyor olsa da şehrin mafyasının bir kolu, kapağı çoktan Fransa’ya atıvermiş: Zaliutynski/Harkov Çetesi, 2010’ların başında Harkov’da ortaya çıkmış, zaman içinde büyümüş ve 2022 yılındaki “mülteci akını” ile Fransa’ya da çöreklenmiş.

Fransa’da birkaç gün önce bu çeteye yönelik olarak gerçekleşen operasyonda, müfettişler, 16 bin avro nakit paranın yanı sıra frekans tarayıcı ve gece görüş dürbünü gibi ekipmanlara el koydu. Çetenin birçok lüks arabaya sahip olması da dikkat çekti.

Harkov Çetesi’ne benzeyen başka çetelerden de söz ediliyor, bunların içinde çok uluslu çeteler de var. Rus medyası, Fransız medyasını, Harkov Çetesi liderinin ismini gizlemekle suçluyor. Rus medyasına göre Harkov Çetesi’nin liderinin ismi Leonid Mitrov ve bu kişi 2019 yılından bu yana Ukrayna polisinin arananlar listesinde.

Fransa’da tutuklanan üç çete elebaşı, şu an tutuklu şekilde duruşmayı bekliyorlar. Çetenin yakalanması için 50 Fransız jandarma seferber olmuş. Fransız Jandarması’nın açıklamasına göre bu çete Fransa’yla eşzamanlı olarak Ukrayna’da da suç işlemeyi sürdürüyor. Zaten Fransa’daki operasyon, Ukrayna polisinin bilgi desteğiyle gerçekleşmiş. Zaliutynsky/Harkov Çetesi, Ukrayna’da daha çok bir mafya gibi hareket ederek örneğin haraç toplarken, Fransa’da ise daha çok bir hırsız çetesi özelliği gösteriyor.

Harkov Çetesi’nin suçları, göründüğü kadarıyla, sadece “adli suç”lardan oluşuyor. Yani Rusya-Ukrayna savaşıyla doğrudan bağlantılı bir boyut, doğrudan politik bir boyut yok. 

Bir ihtimal, şu olabilir: Ukrayna’ya Rusya’yla savaşması için gönderilen silah ve mühimattan bazı parçaları ele geçirmiş olabilirler. Ukrayna Mafyası’nın genel olarak bu tür fırsatlardan yararlandığı belirtiliyor. Harkov Çetesi’ndeki kişilerin, Ukrayna’nın olağanüstü asker kıtlığı yaşadığı bir dönemde, cepheye gitmek yerine (Ukrayna yanlısı ülkeler arasında olan) Fransa’nın lüks şehirlerine soyguna gitmeyi tercih edişi, elbette trajikomik, ironik, paradoks bir durum… Avrupa Birliği’nin, bu tür “şık olmayan” durumların geniş kitlelerce bilinmesini istemiyor olması da doğal.

Konunun Türkiye açısından üzerinde durulması gereken kısmıysa, çetenin işlediği suçlar değil. Sonuçta bu çetenin günün birinde Fransa’daki faaliyetlerini Türkiye’ye taşıması, çok ihtimal dahilinde olmasa gerek. Gelecekte, Bodrum’da, Marmaris’te, Kuşadası’nda, Ukraynalı gasp çeteleri harekete geçebilir mi? Zor. Onları “özel gasp vizesiyle” davet etsek, lüks otellerimizde bedava konaklama sağlasak, Ege ve Akdeniz bölgesindeki üniversitelerde “hırsızlık kürsüleri” kurup fahri profesörlük ve memur kadroları dağıtsak dahi büyük ihtimalle gelmezler. Çünkü bizdeki mütevazı cüzdanlar, mütevazı arabalar, mütevazı imkanlar, Harkov Çetesi gibi iddialı bir çeteyi kolay kolay cezbedemez.

Aynı sanatı, yani hırsızlığı, dünya eliti ve sosyetesinin cirit attığı yerlerde icra etmek varken neden bizim orta sınıf ortamlarımızda icra etsinler ki? Mesele sadece aradaki kur farkı değil, işin zevk boyutu da var… Nice’te, Cannes’da, Monte Carlo’da son model üstü açık spor araçla gezen, giyinmeyi bilen, saçı başı havalı, kumarda milyon dolar kaybetse gülüp geçen “elit” karakterleri soymanın zevkiyle; Kuşadası’ndaki orta gelirli, negatif elektrik saçan, kredi kartının asgarisini çevirerek tatil yapan, gecesi 3000 TL’lik otele “akılalmaz pahalı” diyen, cimri ve hayata öfkeli yurdum mühendisini soymanın zevki bir olur mu hiç? Ki Mallorca’da aktif olan kadınlı-erkekli Romanyalı yan kesici çeteler için de aynısı geçerli. Ne kadar uğraşsak da avro dolu cüzdanın tadını almış suçluları TL dolu cüzdanlara ısındırmamız mümkün olamaz herhalde. Neyse, zaten elalemin hırsızına ihtiyacımız da yok. Ne demiş şair: “Teşekkürler. Benim kendi dolandırıcım var.”

Konunun Türkiye açısından anlamlı kısmına gelecek olursak: Fransa’da böyle bir suç serisini eğer Ukraynalı değil Türkiyeli bir çete gerçekleştirseydi, bunun büyük ihtimalle birçok farklı ülkede bol bol haberi yapılırdı. Hele bir de çete liderinin bozkurt işaretli fotoğrafı ortaya çıksa, haber yoğunluğu artardı… Harkov Çetesi ise görebildiğim kadarıyla, sadece 3 ülkede haber oldu: Fransa, Ukrayna, Rusya… Ki Fransa Medyası da operasyonun ev sahibi ülkenin medyası olarak mecburen konuyu haber yapmak zorunda kalmış gibi duruyor. Fransa’ya komşu ülkeler de dahil olmak üzere AB medyası haberi görmedi. Çetenin adını bile anmadı.

Normal koşullarda Avrupa’nın tamamı için haber değeri olan böyle orijinal bir çete; olayın gerçekleştiği Fransa, karşıt ülke Rusya ve çetenin orijin ülkesi Ukrayna dışındaki Avrupa ve dünya medyası tarafından görülmedi. Bu üç ülke dışında bu konuda en ufak bir habere bile rastlayamadım. Bu belli ki bilinçli bir tercihin sonucu. Belki Avrupa’yı da aşan küresel bir medya politikası…

Rus medyası ise gene bilinçli bir tercihin sonucu olarak Avrupa’nın her yerindeki Ukraynalılara dair suç haberlerine geniş yer ayırıyor. Almanya başta olmak üzere Avrupa medyasının geniş kesiti, Ukraynalıları, adeta “sütten çıkmış ak kaşık” gibi göstermeye çalışırken, Rus medyası da tam tersine Avrupa ülkelerindeki Ukraynalılara dair olumsuzluklara spot tutuyor. Gerçek, ikisinin ortasında bir yerdedir belki.

Rus haber sitesi ria.ru’da şöyle bir paragrafla karşılaşmak mümkün: “Özellikle Polonya Ulusal Polis Genel Müdürlüğü, Polonya’da, 2022 yılında yabancıların 15 bine yakın suç işlediğini, bu suçların 12 bin 437’sinin Ukrayna’dan gelen göçmenler tarafından işlendiğini belirtti. Yalnızca 2023’ün ilk ayında Ukrayna’dan Polonya’ya geçenler, Polonya’da 1.640 kez kanunları çiğnedi. Geçtiğimiz yıl içerisinde sahte belge kullanmaktan dolayı 1.249 kişi gözaltına alındı, bunların 659’u (yani yarısı) Ukrayna vatandaşıydı. Aynı dönemde 21.000 Ukraynalı’nın Polonya’ya girişine, suç örgütlerine üye oldukları şüphesi nedeniyle izin verilmedi.”

Ana akım AB medyasında böyle bir paragrafı görmenin hayalini bile kuramayız. Avrupa Birliği’nin, bombaların altında perişan halde olan Ukrayna halkı konusunda hassas olması, korumacı yaklaşım göstermesi, “politically correct” olmak istemesi, elbette anlaşılır bir durum. Ki örneğin ABD medyası artık bu duyarlılığı göstermiyor olmakla suçlanıyor. Ancak korumacı olmak farklı; işlenen organize suçları, suçlular Ukraynalı diye görmezden gelmek, farklı. Avrupa’nın kendi politikaları gereğince Ukraynalıları iyi göstermek istemesinde bir anormallik olmasa da işin dozu biraz kaçmış gibi. Güzelim Harkov şehrinin yok olup gitmesine duyarlı olmak, acıyı hissetmek başka, bu şehirden çıkmış belki de en çirkin şey olan Harkov Çetesi’ni adeta kutsayarak onun Fransa’daki suçlarını görmezlikten gelmek başka. Ki AB’ye sığınmış olan Ukraynalı’ların kurduğu suç çetelerinin, AB’ye sığınmış olan Müslümanlar’ın Filistin protestoları kadar “sıkıntı” yaratmıyor olması da başlı başına bir ironi… Ne demiş Sude Belkıs: “Farklı kültürler, farklı hayatlar…”

Son olarak şunu belirtelim: Antik Roma’da, atlı şövalyelerin (“cavaliere”) işlediği suçlar görmezlikten gelinirmiş. Şu anki AB de bu geleneği sürdürerek, Ukraynalıları kendi atlı şövalyeleri olarak algılıyor ve bu yüzden onların suçlarını görmüyor olabilir. Kendisine karşı işlenen suçları görmezlikten gelip gelmemek, Avrupa’nın kendi insiyatifinde olan bir durum. “Bizlik” bir şey yok. Zaten yaşadığımız dünyada herkese kendi ter kokusu gibi kendi hırsızı da zararsız geliyor, bu gerçeğe de fazlasıyla alışığız. 

- Advertisment -