Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIİsmet Paşa, Ecevit, Kılıçdaroğlu: Bir çizginin değişik halkaları

İsmet Paşa, Ecevit, Kılıçdaroğlu: Bir çizginin değişik halkaları

Ecevit köken ve eğitim itibarıyla Cumhuriyet’in şanslı kesimlerindendi. “Karaoğlan” diye anıldı, etrafında sempati halesi yaratmakta zorlanmadı. Ancak devletin otoriter yapısıyla her hesaplaşma girişimi, ona tehdit olarak geri döndü. Kılıçdaroğlu ise en alt sınıflardan, en yoksul “öteki”lerin arasından kendi özel çabaları ve gayretiyle bir yerlere geldi.

Yeni ve parlak bir siyasi figür mü ortaya çıktı? Avrupa’da olduğu gibi kitlelere umut veren siyasi bir akımın içinden genç bir lider mi belirdi? Yeni ve heyecan verici programla bir kitle hareketi mi yeşerdi? Hiçbiri olmadı. Yenilgiye uğrayan partinin Genel Başkan dışındaki eski kurmay ekibi tam kadro “değişim” diyerek yönetimi kazandı.

Genel Başkan dışında değişen bir şey yok. Bir program, bir vaat, bir yol haritası yok. Ama buna rağmen CHP Kurultayı toplumun ilgisini çekti. Parti içi mücadele her kesim tarafından merakla izlendi. Evet, yeni bir ekip işbaşında değil, bildiğimiz isimler yine merkezi elinde tutuyor. Ancak CHP’lilerde umutsuzluk ve karamsarlık pek görünmüyor. Ufukta henüz ışık görünmese de iki üç haftadır İstanbul İl Kongresi’nde de gördüğümüz bir canlanma parti örgütlerine doğru yayılıyor. Peki buradan kitlelere güven verebilecek, onları ikna edebilecek yol haritası ve önderlik gelişebilir mi?

Ecevit’ten Kılıçdaroğlu’na

1972 yılında, Bülent Ecevit, partinin efsanevi lideri İsmet (Paşa) İnönü’yü yenip CHP koltuğuna oturduğunda, Türkiye bir askeri darbeyle hesaplaşıyordu. Darbeciler, demokratikleşme yolunda mesafeler almış bir ülkede, tekeri tersine çevirmeye çalışıyordu. Ecevit, parti içindeki tutucu kadro ve askeri yönetimle hesaplaşarak, CHP’yi devlet partisi karakterinden belli ölçülerde uzaklaştırdı, sivil siyaset konusunda umutlar yarattı.

Ecevit köken ve eğitim itibarıyla Cumhuriyet’in şanslı kesimlerindendi. “Karaoğlan” diye anıldı, etrafında sempati halesi yaratmakta zorlanmadı. Ancak devletin otoriter yapısıyla her hesaplaşma girişimi, ona tehdit olarak geri döndü. Kılıçdaroğlu ise en alt sınıflardan, en yoksul “öteki”lerin arasından kendi özel çabaları ve gayretiyle bir yerlere geldi.

Bütün başarılı bürokratik geçmişine karşın, Dersimli kimliği, bir soru işareti olarak kimi kafalara takılıyordu. Bu nedenle hep ihtiyatlıydı. Sonuç olarak, iki lider de partiyi devlet partisi olmaktan çıkarıp kitle partisi haline dönüştürmeye gayret etti. Ancak umulan zihniyet değişimi oluşmadı. CHP belki biraz da bu birikimler sayesinde bunca yenilgiye rağmen heyecanını kaybetmiyor.

Şunu söylemek hâlâ mümkün:

Türkiye değişecekse bu değişim içinde CHP olacak. Ancak CHP’nin de ciddi bir değişim geçirmesi şartıyla. Bunun mümkün olmadığını iddia eden epeyce tanıdık var çevremde. Ben bekleyip görmekten yanayım.

- Advertisment -