Ana SayfaGÜNÜN YAZILARILiverpool harika, PSG muhteşemdi

Liverpool harika, PSG muhteşemdi

Maçta Hem Arne Slot hem de Luis Enrique, bana komplo kurarak, ‘’herkesle’’ eşitlediler. Artık oyuna boyun eğen sıradan bir izleyiciydim. Çünkü merkezler kaybolmuş, topun olduğu bölgelerde inanılmaz yoğunlaşma ve topun atılacağı muhtemel bölgelerde, kontrol, hız, müdahale ve eksik yakalanmamak nöbet tutmaya başlamıştı. Oyunun merkezi her yerdi ve savunma direnci her yerde inşa ediliyordu. Liverpool harika PSG muhteşemdi. Maçı penaltılarla PSG aldı. Helali hoş olsun.

Maçın ilk beş dakikası Klopp’in tipik ‘’sistematik kaos’’ planıyla başladı. Van Dijk’in geriden attığı, isabetli uzun paslar, neredeyse maçı 2-0 getiriyordu. İlk uzun pası göğsünde bir balet gibi yumuşatan Szoboszlai, kaleyi cepheden gören ve hızını alan Mac Allister’in önüne bıraktı, o coşkulu dalış ve arkasından gelen bel hareketi, iki PSG’li savunmacıyı etkisiz hale getirmeye yetti. Gol açısı iyice daralınca, Salah’ı her zaman durduğu o öldürücü yerde gördü ve topu ona çıkardı. Salah, hiç tereddüt kabul etmeyen muhteşem sol ayağı ile çok kararlı bir vuruş yaptı. Ben gol diye kanepeden fırlarken, ışık hızını aşan bir refleksle Mendes çoktan ayağını uzatmıştı. Top Mendes’in ayağından sekerek gitmesi gereken menzilin dışına düşmüştü. Uzun süre gözlerime inanamadım, bu kaotik serseri hız aklımı başımdan almıştı bile.

Maçın 5.5 dakikasında Paris’teki ilk maçta hiç yapamadığı bir şeyi Salah, o anda yaptı. Taç çizgisine paralel olarak Alexander, Salaha ip gibi pürüzsüz akan bir top attı. Mendes, Salah henüz topu kontrol etmeden, temaslı bir şekilde onu baskıladı ama işte o anda ilahi bir güç devreye girerek, ilk ve son kez Mendes’i boşa çıkardı ve Salah, Mendes’in bacakları arasından geçirip önüne aldığı topla, Shevchenko hırçınlığı ile PSG savunmasının içine daldı. Top bir kez tökezlenmesine rağmen yine de Salah’ı terk etmedi. Altı pasın hem üstünde yaptığı sol ayak içi vuruşu az farkla avuta gitti.
Bütün bunlar olurken ben, Arne Slot’un hücum için tasarladığı taktik planı ve final vuruş organizasyonunu çözdüğümü sanmaya başlamıştım. Ama 11 dakikada futbolun ilahi baharatçısı, oyuna öyle bir lezzet kattı ki, aklımda ne gol için kurgulanan taktik plan kaldı ve ne de final vuruşu için kimlerin organizasyon için, belirleyici rol oynayacağı fikri kaldı.
Salah, sol tarafı zorlarken, Mendes bir top kesti ve elli metreye yakın bir mesafeden Dembele’’ye bilardo topunun kusursuz süzülüşü gibi bir derin top attı. Dembele, hiç baskı yemeden topu kontrol etti ve üç kişilik Liverpool defansının sağ tarafına sarkan Barcola’nın önüne bıraktı. Barcola topu tek hamle ve geliş açısını hiç değiştirmeden kontrol ederken, Dembele, İki Liverpool savunmacısı eşliğinde kalenin merkezine doğru koşusuna başlamıştı. Yumuşak ve az açılı diyagonal pas, Kaleci dahil, dört kişinin ortasına düştü. Bu kez kaos PSG’nin yüzüne güldü ve hiç olmadık anda top Dembele’nin önünde bitiverdi. Bu gol maçta, akan oyunda atılan tek gol oldu.
Golden sonra ortaya çıkan vaziyet, Luis Enrique ‘’iyimser bir umutla’’ maç perspektifini, sahanın her yerine taşıdığını gördüm. Bu umut etmek yerine, her şeye hazırlanmak, her şey hazır olmak anlamına geliyordu. Ayrıca bu perspektif Salah’ı etkisiz hale getirmenin de biricik yoluydu.
Belki de ilk kez bir maçın analiz ip uçlarını, oyun devam ederken elden kaçırıyordum. Bir zamanlar Maradona ya da Messi beni bu rezil duruma düşürürdü. Maçta Hem Arne Slot hem de Luis Enrique, bana komplo kurarak, ‘’herkesle’’ eşitlediler. Artık oyuna boyun eğen sıradan bir izleyiciydim. Çünkü merkezler kaybolmuş, topun olduğu bölgelerde inanılmaz yoğunlaşma ve topun atılacağı muhtemel bölgelerde, kontrol, hız, müdahale ve eksik yakalanmamak nöbet tutmaya başlamıştı. Oyunun merkezi her yerdi ve savunma direnci her yerde inşa ediliyordu. Liverpool harika PSG muhteşemdi. Maçı penaltılarla PSG aldı. Helali hoş olsun.

- Advertisment -