Merkel’in, Rus muhalif lider Aleksey Navalny’nin Noviçok kimyasalıyla zehirlendiğinin kesinleştiği açıklamasının ardından NATO genel sekreteri dahil birçok dünya liderinden Rusya’ya kınama açıklamaları gelirken, Donald Trump “Elimizde henüz böyle bir kanıt yok” dedi, Rusya’ya değil Çin’e bakılması tavsiyesinde bulundu.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Başkanı Robert Spano’ya “Mahkemenizin verdiği kararları uygulatmayan Cumhurbaşkanı ve hükümet yetkilileriyle görüştünüz. Son olarak Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyumu ve AKP İl Başkanıyla da bir araya geldiğinizi görüyorum” diye hitap eden Başak Demirtaş “bir de beni dinleyin” diyerek AİHM Başkanı’nı Diyarbakır’a davet etti.
Bir de bunların eteklerine yapışmaya çalışan çok daha bilinçli, çok daha habis borazancılar var. Adını koyalım: bu yeni bir faşist akım. Atatürkçülükten türemiş Avrasyacı-ulusalcı faşizm. Günümüzün en büyük tehlikesini oluşturuyor.
Fransa Cumhurbaşkanı’nın çıkıştığı Le Figaro muhabirine devlet düzeyinde sadece Türkiye destek verdi. Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun Macron’u ‘basın özgürlüğü’ adına kınadı ve Malbrunot’ya sahip çıktı. Merak ettik, acaba Altun, Malbrunot’nun Türkiye’yle ilgili haberlerini bilseydi, ya da Malbrunot bunları bir Türk gazeteci olarak yazsaydı, Fahrettin Altun onu ‘basın özgürlüğü’ adına yine savunur muydu?
Türkiye’nin koronavirüs gündeminde Ankara öne çıkmış durumda. Bazı doktorların ‘Türkiye’nin Wuhan’ı diye andığı Ankara’daki koronavirüs vaka sayısının ne kadar arttığı ve bu artışın nedenleri, salgın haberlerinin ve tartışmalarının en gözde konusu. Şu sorunun cevabı ise henüz bulunamadı? Gündelik hayat diğer şehirlerden hiç farklı olmadığına göre, neden Ankara?