Rezan Epözdemir’in gözaltına alınması iktidar çevrelerini ikiye böldü. Şamil Tayyar, Mehmet Uçum’un adını vererek “hatırlı isimler”in Epözdemir’in tahliyesi için Akın Gürlek’e baskı yaptığını iddia etti. Metin Külünk ile Zihni Çakır da Gürlek’e tahliye baskısı yapıldığını iddia eden tweetler attı. Uçum’a yakınlığıyla bilinen Cumhurbaşkanı Danışmanı Ayhan Ogan ise Tayyar’ın iddiasını yalanlayan ve Bahçeli’ye atıfta bulunan bir tweeti retweetledi: “Operasyonel aparat Şamil, yarın iddiaların yalan çıkarmış? Devlet Bey gibi bu ülkenin en büyük kanaat önderi seni Türkiye’nin gözü önünde itin şeyine sokar çıkarırmış? Ne gam?” Uçum'un avukatı: "Müvekkilin isminin kim tarafından ve hangi amaçla olursa olsun hukuka aykırı kullanılması halinde tüm sorumlulara ilişkin her türlü yasal girişimde bulunulacak."
Bahçeli, yazılı açıklama yaptı: “Türkiye’nin belediyeler başta olmak üzere pek alana yayılan ve yoğunlaşan hukuki davalardan süratle kurtulması, sonuçta adaletin eksiksiz tecellisi sağlanmalıdır. Adli tatilin bitimiyle beraber yargıyı saran mesnetsiz tartışma ve sürtüşmelerin kesinkes sonlandırılması, süregelen soruşturma ve kovuşturmaların bir an evvel tamamlanması demokrasi ve hukuk güvenliği bakımından önceliğimiz olmalıdır.”
Abdulkadir Selvi: "Irak'ta, PKK'nın silah bırakmasıyla ilgili MİT, bölgesel yönetim ve merkezi Irak hükümetinden oluşan üçlü bir mekanizma kuruldu. PKK'nın kuluçka makinası olarak gösterilen Mahmur Kampı'nın boşaltılması için hazırlıklar başladı. Öte yandan Öcalan'ın da Mahmur Kampı'na bir mektup gönderdiği ve 'İnanıyorum ki Mahmur halkımız geçmişte mücadelemizin temel direği olduğu gibi barış ve demokratik toplumun inşa sürecinde de aynı rol ve misyonu üstlenecektir' dediği ifade edildi.”
Türkiye’de iktidar sahiplerinin ülkeyi bölme planlarının bir parçası olduğuna bir kere inanınca her şeye inanmak mümkün. Ve bu yeni bir evham da değil.
İlk kim kime bölücü dedi bilinmiyor. İnönü’den, Menderes’e, Demirel’den Ecevit’e, Özal’dan Erdoğan’a bölücülükle suçlanmayan kimse kalmadı. Şu anda Türkiye son 100 yıllık tarihinde bölünme tehdidinin en uzağında.
Meclis mümkün olduğunca isabetli davranmak zorunda. Yavaşlamış ve geç kalmış bir çözümün arefesindeyiz. Ülkenin en önemli sorununu geride bırakmanın erişilebilir bir hedefi ifade ettiği anda bu sorumluluğu taşımak veya taşımamak arasındaki kaçınılmaz tercih, tüm siyasi aktörleri bekliyor.