Rana Kaya, Marmara Üniversitesi’nde sosyoloji doktorası yapan, Kur’an’la tanıştıktan sonra hayatını Kuran’a göre dizayn etmeye çalışan, kendi deyimiyle “İslami meselelerin içinde” bir kadın.
Genç Akıl isimli bir oluşumun kurulmasına öncülük etmiş. Türkiye’nin çeşitli şehirlerindeki gençlerle Kuran okuma grupları kurmuşlar ve İslami hayatı modern dönemde nasıl yaşamak gerektiğine dair kafa yormaya başlamışlar. Bir yandan da “Bir Müslüman neleri gündeminde tutmalı? Doğru temsiliyet nasıl olur?” gibi soruların cevabını arıyorlar. Dinin bilim ve felsefeyle ilişkisini gündemde tutarak, Allah’ın sevgi dolu, merhametli, affedici, kuşatıcı yönünü öne çıkarmayı amaçlıyorlar.
Rana Kaya, bu meselelerle ilgilenmeye başladığı ilk zamanlarda başörtülü bir kadın olmadığı ve İslam’ı yeterince temsil edemeyeceği konusunda eleştiriler de almış. Fakat sonra insanların alıştığını, algıların değiştiğini, dini temsiliyetin Allah’a karşı sorumluluk bilinciyle hareket etmekle mümkün olduğuna dair farkındalığın arttığını söylüyor.
Kaya’nın müslüman bir kadın olarak bu süreçte dert ettiği konuların başında da kadınların camilerle olan ilişkisi geliyor. Genç Akıl tarafından düzenledikleri yayınlarda bu konuya da değiniyorlar.
Rana Kaya ile Müslüman “kadınların camilerdeki tecrit ve aidiyet sorunu” üzerine konuştuk.
“Kadınların camilerdeki tecrit ve aidiyet sorunu” üzerine bir süredir çalışıyorsunuz. Gözlemleriniz neler konuyla ilgili?
Modern dönemde pek çok alışkanlığımız değişmiş durumda. Ve bu alışkanlıklara uygun şekilde, dini de hayatımıza uydurarak bir şekilde yaşamamız gerekiyor. Ancak görünen o ki insanlar belli alışkanlıklarından vazgeçemiyorlar. Cami konusu da böyle bir konu. Belli zaman içinde gelenekler, alışkanlıklar, kültür değişti. İhtiyaçlara göre de yeni gündemler oluştu. Kadınlar yüz yıl kadar önce zaten çoğunlukla evde vakit geçiriyorlardı. Ancak şu anda hepsi okuldalar, iş hayatındalar ya da sosyal hayatın getirilerinden dolayı daha çok dışarıdalar. Dışarıda vakit geçirdiklerinden dolayı da haliyle camileri daha çok kullanıyorlar. Üsküdar’daki Valide-i Cedid Camii’ni çok severim. Genelde açık alanda namaz kılıyorum. Oraya gittiğim bir gün hava çok soğuktu, içeride tıkış tıkış bir yerde namaz kıldık. Sonra erkekler çıktığında onların namaz kıldığı alana girdiğimde çok iyi hissetmiştim. O zaman anladım “kubbenin altında olmak” çok önemli. Çünkü kubbe çok uhrevi bir hava veriyor.
Kadınlar kısmında karşınızda bir paravan ya da perde görüyorsunuz sadece, daha basık bir alan oluyor genelde. Çok küçük, bakımsız, izbe alanlarda namaz kılıyorsunuz. Tüm bunlar sebebiyle cemaat fikrini çok fazla yaşayamıyorsunuz, cemaatin parçası gibi hissetmiyorsunuz, kendinizi ötelerde hatta sanki uzak durmanız gereken bir yerdeymişsiniz gibi hissediyorsunuz. Cemaatin davranışları da buna eklenince neredeyse yanlış bir şey yaptığınızı bile düşünüyorsunuz. Çünkü normalde sosyal hayatta erkeklerle göz göze gelebiliyor, konuşabiliyorken camilerde erkekler çok farklı davranıyorlar. Herkes dışarıdaki gibi davranmaya devam etseydi camide daha rahat eder, camiye ait olduğumuzu hissederdik.
Bildiğimiz kadarıyla Hz. Peygamber döneminde bu kadar katı bir uygulama yok camilerde değil mi? Diğer müslüman ülkelerde durum nasıl?
Peygamberimizin döneminde camiler ortak paylaşım yeri olarak geçiyor. Özellikle cuma namazları kılınırken toplumsal meseleler gündeme getiriliyor. Toplumsal sorunları hep beraber, dayanışmayla çözüyorlar. Hatta Mücadele Suresi’nde hutbe sırasında hakkını arayan bir kadından bahsedilir. Yani hutbe esnasında kalkıp hakkını arayan kadınların olduğu bir ortak alan söz konusuyken şimdi bırakın bir kadının kalkıp hutbede fikrini söylemesini, kadınlara doğru düzgün bir namaz kılma alanı bile ayrılmıyor camilerde.
Diğer Müslüman ülkelere baktığımızda mesela Endonezya bu konudaki en güzel örneklerden biri. Endonezya’da camiler yarı yarıya bölüşülüyor. Herkes kubbenin altında ve arada çok alçak bir paravan oluyor. Almanya’da, İngiltere’de, Amerika’da ise cemaati karışık olan camiler var. Hatta bazı camilerde kadın imamlar, hutbe veren kadınlar bile var. Anladığım kadarıyla cemaat küçük ve çekirdek bir ekip olduğunda birbirlerine güveniyorlar ve birlikte namaz kılma konusunda çok da çekinceleri olmuyor.
Ne yapmak, konuyu nasıl gündemde tutmak gerekiyor, sizin öneriniz nedir?
Cumhuriyet döneminde kadınların pek çok konuda hak arayışına girdiklerine zaten şahit oluyoruz. Seçme seçilme hakkının elde edilmesi, kadın partisinin kurulması gibi. O yüzden bizler de bir şeyleri gündemde tutabilirsek eğer değişim mümkün olacaktır. Cami konusu da bu konulardan biri. Çünkü bu yalnızca bir mekan talebi değil, aynı zamanda kadınlara dair zihin yapısını da değiştirebilmek için bir mücadele. Bunun için mekanın da dönüşebilmesi gerekiyor. Çünkü o mekanda kadınlar kendilerini dışlanmış hissediyorlar. Bu konuda kadınların bilinçlenmesi gerektiği gibi eşlerimizin, babalarımızın, dayılarımızın, amcalarımızın da bilinçlenmesi gerekiyor. Bunu da biz yapacağız.
Araştırdığım kadarıyla yıllar önce Kadınlar Camilerde Platformu kurulmuş, kadınlar bir araya gelerek düzenli olarak bir bilinçlendirme çalışması yapmışlar. Ancak daha sonra çalışma sönmüş. Benim düşüncem biraz daha şu yönde, halk talep ettikten sonra arasında bir şeyleri gündeme getirdikten sonra bunu faaliyete sokmak isteyen veya halkı memnun etmek isteyen birileri çıkacaktır mutlaka. O yüzden biz önce kendi aramızda belli konularda bilinçlenmeliyiz. Beyin fırtınaları yapmalı, etrafımızdakileri de konuya dahil etmeliyiz.
Kadına toplumda biçilen rol veya kadın erkek arasındaki mesafenin yüzyıllardır bu kadar açılmış olmasından dolayı hep birlikte, yan yana namaz kılma talebi bana çok gerçekçi gelmiyor. Belki Endonezya örneği gibi kubbe altında camiyi yarı yarıya bölüşürsek, arada da paravan olsa daha kullanışlı olabilirdi.
Kadınların aidiyet hissetmeye ihtiyacı var. Çünkü biz bunu eğer gerçekleştirebilirsek kadına dair diğer meseleleri de gündeme daha rahat bir şekilde getirebiliriz. Yani kadınlar gerçekten de bu İslam toplumunun bir parçası olarak hissedebiliyorlar mı? Kadınlarla ilgili herhangi bir konu olduğunda kendileri konuşabiliyor mu, yoksa yine sadece erkekler mi konuşuyor? Evlilik, boşanma, çok eşlilik, tesettür gibi birçok mesele var kadınların konuşması gereken. Hala “darabe” üzerinden kadınların dövülmesi gerektiğini düşünen insanlar var. Mekan talebi zihinlerini değiştirilmesi için sadece bir başlangıç. Cemaat içinde bunları dile getiren kadınlar olursa bir şeylerin değişeceğine inanıyorum. Bu yüzden kadınların cemaatle yan yana olduğunu hissedebilmesi için camilerde paravanla onları kapatmak yerine onlara camilerin yarısında hakları olduğunu gösterebilmek için somut adımlar atmalıyız. Camilere dair yaptığım yorum yalnızca kişisel bir talebim değil bir sosyolog olarak da toplum içindeki değişen taleplere dair gözlemimi dile getiriyorum, bu halkımızın farkına varmaya başladığı yeni bir ihtiyaç türü ve karşılanması için adımlar atılmalıdır, atılacaktır da.