Sonuçları olan bir isim taşıyan biri olarak isimler her zaman ilgimi çekmiştir. İsimlerin sosyolojisi üzerine kalınca bir risale yazılabilir. Zira isimler sadece bir isim olmaktan öte bir ağırlığa sahip. İsimlerin yükü altında şekilleniyor hayat, imlasını buluyor karşılaşmalar. Eğer bir toplumun trend falına bakılacaksa isimler bunun için fena bir adres olmaz. İnsanların isim verme pratikleri her zaman incelenmeye değerdir. En yaygın bebek isimleri sıralamasında Alparslan isminin yakın zamanda Mehmet isminin önüne geçmesi herhalde bize birşeyler anlatıyordur.
Hangi isimler ne için cazip olmaya başlar? İsimlerin yükseliş ve düşüşleri. Mesela Pelin, Pınar gibi isimlerin zuhur (doğum) ve gurubu (batımı). Doğu, Batı, Kuzey, Güney gibi yön ve coğrafya isimlerinin isim olarak zuhuru. Dini isimlerin seküler isimlerin çeperinde (büyükanne veya büyükbabalara hürmeten) tutulduğu artık modern aile çocuğu isimleri. Nenelerle birlikte vefat eden isimler: Şükufe, Makbule… Batı etkisi hissedildikçe asalet arttırıcı önlemler kapsamında çoklu isme geçiş. Tek kelimeli isim versus iki haneli isimler. Kısa yani harf sayısı az isimlerin hız çağında beliren cazibesi. Denise olan Deniz’ler, John olan Can’lar, Jim olan Cem’ler, Alina olan Aleyna’lar. Kur’an’daki aleyna’dan alındığı iddiasındaki tilki’likler. Dindar ailelerin dört harfe dindarlığı sığdıran dindar içerikli ama yeşil bayrak sallamayan isimleri (Enes, Enis, Emir, İkra, Hira).
Müslüman olmayan veya olmazdan evvelki Türklük iddiasındaki isimler. Laiklerin, gayrimüslimlerin İslam öncesi isimlerde arınma arayışları: Alp, Ata, Mete, Atakan. Milliyetçiliğin İslam öncesini İslamlaştırma veya İslamı Türkleştirme için Alparslan, Alperen gibi sınır isimlerde otağ kurması. Kürtlerin Türklerden her zaman daha Arapça isimler kullanması (Abdurrahman, Abdullah). Türkiye’deki Arapların Kürtlerden daha çok Türkçe isimler kullanması (Ercan, Çetin, Cengiz veya Türkçe’de görünmezleşen isimler kullanması (Metin, Yasin). Klasik dönemin kahramanlık imleyen isim pratiklerinin günümüz Türkiye’sinde kalan bakiyesi olan ve ekseri Kürt coğrafyasında bulunan “-din”li isimler: Fahreddin, Selahaddin, Seyfeddin, Gıyaseddin, Burhaneddin, Rukneddin, Bahaeddin, Şerefeddin. “Din” şövalyeleri olarak asırlaca hizmet veren bu isimler artık kısalmak için “-din” bagajını terk ediyorlar belki de: Fahri, Seyfi, Burhan.
Şeref yerine Onur, Ümit yerine Umut gibi isimler. Hem öz sayılan Türkçe ile Türkçeleşiyorlar hem de dini-Arabi çağrışımlarından uzaklaşıyorlar. Sokakta yapamadığı devrimciliği sonraki kuşağa miras bırakan isimler: Eylem, Emek, Evrim, Devrim. Savaş’a da Barış’a da açıktır kimi isimler. Kaderin nazına artık Yeter deyip Durdu, Durmuş, Dursun, Duran diyen Anadolu irfanı halkın bu basit damak tadı için direnişine devam ediyor. Alevi isimlendirme pratiklerindeki Ali Asker’deki asker’in aslında asker değil de asgar olduğunun bilinmemesi ve Ali Ekber ile ilişkilendirilmemesi. Alişer’in de “şêr”inin aslan olduğunun farkedilmemesi. Zeynel isminin bir Zeynelabidin kesiği yani römorkunu bırakmış bir traktör olduğunun unutulması. Haydar isminin Şii-Alevi geleneğinde yaygınlığına rağmen o geleneğe münhasır olmaması. Sonu “-er”le biten (Caner, Tamer, Taner) veya “Er” ile başlayan (Erhan, Ertan, Erman, Ersan, Ersin, Erkan gibi) isimlerin bitmez cazibesi ve bunun arkasında biraz da başka dillerdeki isimlerdeki tınıyla benzeşme arayışı ihtimali. Bunun başka bir örneği de “-man” ile biten isim veya soyisimler. Avrupalı dil dünyası gözetilerek verilen tercümeye fazlaca duyarlı isimler (Derin). Başka dilde canlılığını yitiren isimler (Mert). Telaffuzu başka dilde kavgaya sebep olacak bazı Arapça isimler var ki Allah’tan Türkçe’de kullanılmıyorlar (Muvaffak). Arapça isimlerin Türkçe’de eğrilmiş halleri ile dindarane kaygılarla orijinaline sadık olmak isteyen versiyonlarının bir arada hayatına devam ediyor olması: Mehmed ve Muhammed. Hatta Muhammed ile Muhammet’in farklı yazılmasının bile önemi (Aptullah Kuran). 90’lı yıllarda Suna isminde dinozor bir hoca Boğaziçi siyaset biliminde öğrencisinin notunu öğrencinin ismi Muhammet diye keyfi olarak kırpabiliyordu.
Mücahit isminin Kıbrıs Barış Harekatı ile ilişkilendirilmesine rağmen ondan önce de mümkün olduğunun bilinmemesi (şahitlik yapabilirim). Türkiye devlet yöneticilerinin isimlerinin dünyanın diğer Müslümanlarınca bilinir veya anlaşılır isimler olup olmaması ve bu konudaki evrim kayda değerdir. Bilge, Özge, Cemre gibi kimisi dört, çoğu beş harfli modernlik hamleleri sayılabilecek isimler hala yaygın. Türkiye milli futbol takımında Abdülkerim isminin olması da çokça hissedilen bir eksikliğin giderilmesi hissi uyandırıyor gibi. Dindarlar elitleştikçe ve avam elitlerin isimlerini talan ettikçe içiçe geçiyor kültürel hijyeni korumak isteyen isimler. Kız, erkek isimlerin sonuna “-han” hanedanlığının kurulması: Bilgehan, Metehan, Murathan, Aslıhan. Canseverlik veya sevecenliğin sanki biraz abartılması: Yusufcan, Emrecan, Mertcan. İsimlerde nur’culuk: Ayşenur, İkranur, Esranur. Türklük ve şimşek çakması arasında verilen B’li veya Y’li isimler: Berk, Berke, Berkay, Berkant, Yıldırım, Yıldıray. Başka doğal afetler de var: Tufan, Tayfun, Volkan. Memleket isimleri de az değil: Balkan, Dağıstan, Amed. Nehirlere olmasaydın olmazdık diyen isimler: Fırat, Dicle, Meriç. Daha önce Türklerde olduğu gibi Kürtlerde de milliyetçilik ve sekülerliğin artışı oranında isimlerde Arapça kökenli isimlerin azaldığını görüyoruz. Kürtler de kendilerine göre Tonguç, Tankut gibi fevkalade garip isimler bulacaklar, buluyorlar. Ötekinde dalga geçtiğin şeyi kendin yapınca normal geliyor.
Yazının başlığından da anlaşılacağı üzere bu yazıdaki amacım genel anlamda isimler üzerine yazmak değildi aslında. Yine de isim verme (tesmiye) pratiklerinin anlamı ve siyaseti üzerine uzunca bir girizgah olmuş oldu. Bu girizgahı kısa bir hafıza testiyle tamamlayalım.
1990’lı yıllara yolu düşenler hatırlayacaktır. Mecliste hatta aynı partide siyaset yapan ve isimleri ilginç iki siyasetçi vardı: Gökberk Ergenekon ve Sebğatullah Seydaoğlu. İlki İslama uğramayan bir Türklüğün zirvesindeki bir isim. Diğeri ise İslamla dolu hardcore bir Kürt ismi. Çok nadir, sıradışı isimler(di). İslamiliğin Kürt aksanıyla ifade bulduğu ve Kürtçe, Türkçe, Arapça üç dilin unsurlarını barındırıyor Sebğatullah Seydaoğlu ismi. Bu isimlerden biri ‘Allahınboyası Hocanınoğlu’yum’ derken, diğeri ‘Gökte şimşek çaktı Ergenekon’dan çıkıp da öyle geldim’ der gibiydi. Bunlar benim Türkiye siyasi tarihinde gördüğüm en çarpıcı isimler.
Okuyucularım bilir, savunma sanayiindeki gelişmeleri ülkenin, Müslümanların ve insanlığın selameti açısından önemsiyorum. Oradaki isimlendirme pratikleri de dikkatimi çekiyor. Milli muharip uçağın adı Kaan oldu. Hayırlı olsun. Bu uçağın ittihad-ı İslama vesile olacağına inanıyorum. Baykar grubunun ürünlerinde ise Kızılelma, Akıncı, Bayraktar gibi isimler var. 70’lerin mukaddesatçı (Osmanlı tınılı) isimleri bunlar. Yerlilik oranları fena değil. Fakat çoğu devlete ait savunma sanayi şirketinin ürünlerindeki durum ise farklı. Yerlilik oranı neredeyse sıfır. İsimler Ortaasya’ya nişan alıp Moğolistan’a isabet etmiş gibidir. Size de biraz garip gelmiyor mu? Münhasıran Müslümanlığa yolu düşmemiş bir Türklüğün kelimeleri var hep: Gökdoğan, Toygun, Tolun, Batu, Gökbora, Alp, Tulgar, Göksür, Gökdemir, Alpagut, Korkut, Bora, Çakır, Göker, Göktuğ, Alpin, Arya, Pars, Orkun, Salgur, Tanok, Alpagu, Bozok, Altay, Bozdoğan… Tek tük Yıldırım, Cenk, Hisar, Gürz, Murad, Sungur gibi isimler çıksa da nedense isimlerin tümünün halkın Müslümanlığıyla veya Müslüman bir Türklükle alakası ya yok ya da çok az. Hele hele Kürtçe tek bir kelime yok. Bu ülkenin savunma sanayi ürünlerinin ülkenin dillerini ve manevi hassasiyetlerini yansıtır olması gerekmez mi? Savunma sanayii repertuarında Kürdîli Hicazkar niye yok?
Belki silah sanayinin ürünleri uygunsuz bir iş (tahribat) yaptıkları için verilen isimler hep Müslümanlıkla ilgisi olmayan İslam-öncesi Türklük ibareleridir, bilemiyorum. Ama Türkiye’nin teknoloji ve savunma sanayii alanındaki yeni ürün isimlendirme pratiklerinin İslamsız bir Türklüğün değil Müslümanlığın (Türkçe ve Kürdî) duyarlılıklarını yansıtması gerekir. Yeni ürün isimlendirme görevinde de yerlilik oranını arttırmayı tüm ambargolara ragmen başaracağınıza halkımızın inancı tamdır.

