Ana SayfaGÜNÜN YAZILARI“Sene 1978, Batman Lisesi’nin bahçesinde kurşunlar bedenime saplanırken yavaş yavaş güçten düşüyorum”

“Sene 1978, Batman Lisesi’nin bahçesinde kurşunlar bedenime saplanırken yavaş yavaş güçten düşüyorum”

Demokratik özerklik tezlerinden sonra yeniden “bağımsız Kürdistan için savaş” diyen Murat Karayılan’ın açıklamalarını dinlerken bir dejavu halini tekrar yaşadım. Lise yıllarım. Batman’da okulun bahçesinde iki bin öğrencinin gözü önünde beş Apocu, Türkiye içinde, şiddetsiz bir siyasi çözümü savunuyorum, TKP’liyim diye beni bacaklarımdan vurdular. Biz yaşlandık, neredeyse PKK’yi kuran kadrolar dağda ecelleriyle ölecek yaşlara geldiler ama mesele devam ediyor.

Önümde sıraya dizilmiş 5 kişi beni kurşun yağmuruna tutuyorlar.

İsteseler öldürebilirlerdi beni ya da ben öyle düşünüyorum. 

Ama büyük ihtimalle hem acemiydiler hem de heyecanlıydılar.

Çünkü kurşunlar sadece bacaklarıma gelmiyordu. 

Seyrediyordum vücuduma giren kurşunları. 

Üzerimde kadife pantolon ve o zamanlar çok kıymeti olan askeri bir parka vardı. 

Bacaklarıma gelen kurşunlar isabet ediyordu ve kadife pantolonunum parçaları havada uçuşuyordu. 

Parkama isabet eden kurşunlar ise vücuduma isabet etmiyordu.

Bir acı duymuyordum.

Sadece gülümsüyordum ve niçin gülümsediğimi de bilmiyordum. 

Korku yoktu bende sadece şaşkındım ve beklemediğim bir şeydi. 

Beni kurşuna dizen 5 kişiyi de iyi tanıyordum. 

Daha evvel dostluğumuz ve arkadaşlığımız vardı onlarla. 

Birisi de akrabamızdı.

Sene 1978, Nisan ayında Batman Lisesi’nin bahçesinde kurşunlar bedenime saplanırken yavaş yavaş güçten düşüyordum.

Ayaklarım artık beni taşımıyordu. 

Hatırladığım son şey ise yere yığıldığım ve inanılmaz bağrışlardı. 

Çünkü 3 bine yakın öğrencinin okuduğu bir okulun bahçesinde ve herkesin gözleri önünde kurşun yağmuruna tutulmuştum.

Şimdi merak ediyorsunuz biliyorum. 

Kimdi bunlar ve niye seni kurşunladılar diye.

1970′ lerin ortasından itibaren ülkede sadece sağ ve sol kavgası yoktu bir o kadar da kendine sol diyen örgütlerin birbirleri ile çatışması vardı. 

Yaşadığım şehir olan Batman’da da hemen hemen bütün sol örgütler vardı. 

Önceleri iki örgüt çok güçlüydü Batman’da 1979 yılına kadar.

Ama o zamanlar adı “Apocular ” olan şimdiki bilinen adıyla PKK, bütün sol örgütleri tarumar ederek yok etti. 1980 darbesine geldiğimiz de sadece onlar hakim olmuşlardı Batman’da. 

Beni de kurşun yağmuruna tutanlar Apoculardı. 

Ve Apocularin Batman’daki ilk kadrolarıydı bunlar. 

Nedeni ise kimseye yaşam hakkı tanımak istememeleriydi.

Ben TKP’liydim ve onun gençlik örgütü olan İGD’liydim.

Bizler halkların kardeşliğini savunuyorduk tıpkı şimdi DEM partinin savunduğu gibi.

Ama o dönem PKK “bağımsız birleşik Kürdistanı ” savunuyordu ve bunu silahlı mücadele ile yapacağını söylüyordu. 

Biz ise barışçıl eylemleri savunuyorduk.

PKK silahlı mücadeleyi savunmayanları “sosyal şoven” olarak görüyordu ve sömürgecilerin bir ayağı olarak tarif ediyordu ve yok edilmeleri gerektiğini savunuyordu.

PKK bu düşüncesini 1977’den 1993’e tam 16 yıl savundu ve bağımsız birleşik Kürdistan demeyen herkesi hain ve işbirlikçi olarak ilan etti. 

Ben hafif bir tanım kullanıyorum “ilan etti” diye.

Bu ilanı çok kanlı bir ilandı.

Binlerce insanı öldürdü. 

Kimilerini sömürgeciliğin en önemli ayakları ağa, şeyh ve bey diye öldürdü 

Kimilerini işbirlikçiler diye öldürdü 

Öcalan Engels’in “Tarihte zorun rolü ” kitabının bir benzeri olan ” Kürdistan’da zorun rolü ” kitabını yazarak bu silahlı şiddete meşruiyet kazandırmaya çalıştı. 

Batman bir işçi kentiydi 

O zamanlar 30 binlik nüfusunun 4 bini işçiydi. 

Türkiye Petrolleri Batman rafinerisinde çalışıyordu işçiler.

TKP, bundan ötürü çok ağırlık vermişti Batman’a.

Ve ciddi bir örgütlenmeye sahipti.

Bir diğeri ise DDKD örgütüydü. 

Diğer örgütler de vardı ama PKK öncesi bu iki örgüt Batman’da örgütlüydüler.

1977 yılında PKK’nin teorisyeni Mazlum Doğan Batman’a gelinceye kadar bu böyle devam etti.

Mazlum Doğan hedef kitle olarak yoksul, itilmiş ve öfkeli gençliği seçmişti. 

Bu insanlara silah vererek onlara bir kimlik kazandırıyordu.

Eline silah alan bu yoksul ve öfkeli gençler zengin ve ağalara karşı acımasızca eylemlere giriştiler. 

Bu iki yönlü kazanç sağlıyordu PKK’ye.

Birincisi ciddi anlamda eleman temin edebiliyorlardı. 

İkincisi bir korku ve gücün egemen olduğu bir ortam hazırlamış oluyorlardı. 

Ortadoğu coğrafyası bir güç ve korku coğrafyası olduğu için bu yöntem kısa sürede tuttu.

Bizim 500’e yakın üyemiz vardı ama bir yıl içinde sadece 15,20 kişi kalabildik. 

PKK bir günde bizden 5 arkadaşı, DDKD’den de 2 arkadaşı bacaklarından vurarak yaraladı.

Böylesine güç gösterisinin olduğu bir ortamda elbetteki gücün alıcıları çok olacaktı. 

Hemen hemen bütün PKK’liler siyah deri ceket ve mekap ayakkabı giyiyorlardı.

Bu onların simge giyimiydi.

Daha evvel kimsenin ciddiye almadığı, görüşmek bile istemediği Apocular hareketi 1978 sonunda Batman’ın tek hakim gücü oldu .

Öyle ki 1979’da Batman belediye başkanlığını bile bağımsız adayla girip kazandılar. 

O gün savunduğumuz düşünceleri bugün kendileri savunmalarına rağmen bizi sürekli işbirlikçi olmakla suçluyorlardı.

1991 yılının ortalarında bir yayınevi kurmuşlardı: MELSA.

Bana “siz farklı bir düşüncede olan birisiniz bu yayınların başına geçebilir misiniz, 

bizim gibi düşünmeyen insanlarla çalışmak istiyoruz” dediler, yayınevinin başına geçtim.

İsmail Beşikçi, Selim Çürükkaya ve Sakine Cansız’ın Diyarbakır Cezaevi’ni anlatan kitaplarını bastım. 

Sonra bir gün “Hasan Bildirici diye bir arkadaş bakacak” dediler ve ayrıldım. 

1991 yılında da HEP Bakırköy ilçe sekreterliği yaptım. O dönemde de Bakırköy o zamanlar 2 milyona yakın bir nüfusa sahipti. 1992 yılına kadar üçüncü bölgedeki bütün ilçeler Bakırköy’e bağlıydı.

Daha sonra HEP yerine kurulan DEP’de Güngören ilçe başkanlığı yaptım ve 1977’deki vurulmama neden olan düşüncelerim neyse aynısını savundum.

16 yılın ilk 3 yılı ile son 8 yılı hep kanlı geçti. 4 yıllık dönem ise 12 Eylül askeri darbe yılları olduğu için şiddetin durduğu yıllardı. 

1993 yılında PKK, bağımsız, birleşik Kürdistan hedefinden vazgeçtiğini açıkladı. Önce federasyon, sonra demokratik özerklik, sonra demokratik ulus….

 PKK artık bizim gibi düşünmeye başlamıştı ama yine de silahlı şiddetten vazgeçmedi

Şimdi unutuldu ama 1999 temmuzunda PKK kendini fes ettti ve silahlı mücadeleyi terk etme kararı verdi.

Ama sonra 1 haziran 2004 yılında tekrar silaha sarıldı 

Şimdi yeniden bağımsız Kürdistan için savaş diyen Murat Karayılan’ın açıklamalarını dinlerken bir dejavu halini tekrar yaşadım.

Hiç bitmeyen ve sürekli kendini tekrar eden bir ruh halinin son 50 yılda kendi gençliğimin de yok edildiği bir zaman dilimini anlatmak istedim.

37 yıllık zaman sürecinde bu kadar kan ve şiddet olmasına rağmen milyonlarca insanı etkilemeyi başarmış bir örgütlenmeden söz ediyoruz.

Biz yaşlandık, neredeyse PKK’yi kuran kadrolar dağda ecelleriyle ölecek yaşlara geldiler ama mesele devam ediyor. 

Bunun üzerinde henüz yeterince düşünmediğimizi düşünüyorum. 

- Advertisment -