10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle bir basın açıklaması yapan DEVA Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili Mustafa Yeneroğlu, Türkiye’nin hukuk konusunda kötü bir karneye sahip olduğunu belirtti ve uluslararası endekslerde Türkiye’nin yaşadığı düşüşü örnek gösterdi.
Yeneroğlu’nun açıklaması şöyle:
“Veriler, insan hakları konusunda ülkemizin içinde bulunduğu acı tabloyu gözler önüne seriyor”
Dünya Adalet Projesi’nin yayımladığı “2022 Hukukun Üstünlüğü Endeksi” verilerine göre Türkiye, 140 ülke arasında 116. sırada yer almaktadır. Endekste ülkemiz İran, Sudan, Etiyopya gibi ülkelerle aynı kategoridedir.
Sınır Tanımayan Gazeteciler’in yayımladığı “2022 Dünya Basın Özgürlüğü Endeksi” verilerine göre Türkiye, basın özgürlüğünde 180 ülke arasında 149. sırada yer almaktadır.
Uluslararası Şeffaflık Örgütü’nün yayımladığı “2021 Yolsuzluk Algı Endeksi” verilerine göre Türkiye, son 10 yıl içerisinde en çok puan kaybeden ülkeler arasında yer alarak 180 ülke arasında 96. sırada yer almıştır.
“AİHM’in son üç yılda ifade özgürlüğüne ilişkin verdiği ihlal kararlarında Türkiye zirvede”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2021 yılında Türkiye ile ilgili 78 karar açıklamış, bu kararların 76’sında sözleşmenin en az 1 kez ihlal edildiğine karar vermiştir. 31 karar ile ifade özgürlüğü, en çok ihlal edildiği tespit edilen hak olmuştur. Mahkemede 2019, 2020 ve 2021 yıllarında ifade özgürlüğüne ilişkin en çok ihlal kararını Türkiye hakkında vermiştir.
“2014-2021 yılları arasında Cumhurbaşkanına hakaretten açılan soruşturma sayısı 194 bin 142”
Adalet Bakanlığı istatistiklerine göre ise Sn. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ilk kez Cumhurbaşkanı seçildiği 2014 yılı ile 2021 yılları arasında Cumhurbaşkanına Hakaret Suçu kapsamında 194 bin 142 soruşturma, 44 bin 675 dava açılmıştır.
“Türkiye maalesef doksanların utanılarak bahsedilen karanlık tablosuna yeniden dönmüştür”
Türkiye maalesef doksanların utanılarak bahsedilen karanlık tablosuna yeniden dönmüştür. Ülkemiz, sırtını mafyaya ve çetelere dayayan bir iktidar koalisyonu tarafından yönetilmektedir. Ülkemizde artık insan hakları ve hukuk ayak bağı olarak görülmektedir. İktidarın kutuplaştırıcı politikaları ve kendisini eleştiren herkesi vatan haini ve terörist olarak görmesi nedeniyle toplumsal huzur her geçen gün daha fazla zedelenmektedir. Ülkenin İçişleri Bakanı her gün hukuku ayaklar altına alan konuşmalar yapabilmektedir. Muhalif vatandaşların iktidar ortakları ve destekçileri tarafından tehdit edilmesi ve saldırılara uğraması ülkemizde artık sıradan bir durum haline gelmiştir.
“İnsan onurunu ayaklar altına alan fiillerin yaygın olarak uygulandığı bir Türkiye hepimiz için utançtır”
Çıplak arama, tecavüzle tehdit, kaba dayak, her türlü kötü muamele, küfür ve hakaretler gibi insan onurunu ayaklar altına alan fiillerin yaygın olarak uygulandığı bir Türkiye hepimiz için utançtır. Özelde maruz kaldığı zalimlikleri bizlere anlatan insanlar başıma daha neler gelir diye şikâyetten kaçınmaktadır.
İşkence bir insanlık suçudur ve zaman aşımına tabi değildir. Bu olayların tüm şeffaflığı ile soruşturulması ve suçluların cezalandırılması hukuk devletinin olmazsa olmazı olduğu unutulmamalıdır.
“İktidarın baskısı altındaki yargı, adil yargılanma hakkına ilişkin tüm kural ve prensipleri askıya almıştır”
Sn. Cumhurbaşkanının hukukun üstünlüğü yerine kendi üstünlüğünü esas alması, ülkemizde kuvvetler ayrılığının iflas etmesine yol açmış; yargı, iktidarın düşman hukukunun uygulayıcısı haline dönüşmüştür. İktidarın baskısı altında yargı, adil yargılanma hakkına ilişkin tüm kural ve prensipleri askıya almıştır. Bireysel başvuru istatistiklerine göre Anayasa Mahkemesi, esastan incelediği başvuruların %96,9’unda, yani neredeyse tamamında en az bir hakkın ihlal edildiğine karar vermiştir. İhlal kararlarının %70,12’si adil yargılanma hakkına ilişkindir.
“Düşman ceza hukuku uygulamaları her geçen gün daha da fazla artarak devam ediyor”
Düşman ceza hukuku uygulamaları her geçen gün daha da fazla artarak devam etmekte, ceza hukukunun en temel ve evrensel prensibi olan “suçta ve cezada kanunilik ilkesi” ayaklar altına alınmaktadır. Son örneğini “Dezenformasyon Yasası” olarak adlandırdıkları, aslında “Sansür Yasası” olan yasada da gördüğümüz üzere hukuki belirlilikten uzak, tamamen iktidarın keyfi kullanımına hizmet etmek üzere suçlar ihdas edilmektedir.
“Tutukluluk artık bir tedbir değil, insanları peşin olarak cezalandırma yöntemi”
Ülkemizde tutukluluk bir tedbir olarak değil, insanların peşin olarak cezalandırıldığı bir uygulama haline dönüşmüştür. Hakkında soruşturma başlatılan gebe ve yeni doğum yapmış kadınlar bile kaçma şüpheleri olmadığı halde tutuklanmaktadır. Bir kişinin, şartları söz konusu olmamasına rağmen tutuklanması ağır bir hak ihlalidir. Tutuklanan kişilerin ikamet adreslerinden uzaktaki illerde bulunan cezaevlerinde tutulmaları hak ihlalidir. Ne yazık ki son yıllarda olağanlaşan tüm bu hukuksuzluklar yaşanan düşman hukukunun açık birer kanıtıdır.”