Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAmerika kendi 6-7 Eylül’üyle yüzleşiyor: Beyazların yaktığı Black Wall Street’in hesabını kim...

Amerika kendi 6-7 Eylül’üyle yüzleşiyor: Beyazların yaktığı Black Wall Street’in hesabını kim verecek?

Salı günü Oklahoma mahkemesi, 108 yaşındaki üç siyah Amerikalı’nın açtığı tazminat davasını reddetti. Asırlık çınarlar, 1921 yılındaki Tulsa Katliamı’ndan sağ kurtulmuştu. Tulsa Katliamı’nda, beyaz çeteler zengin siyah orta sınıfın yaşadığı “Black Wall Street” olarak anılan Greenwood semtini yerle bir etmiş, 191 iş yerini, 1300 evi yakmış, 300 siyahı katletmişti. Katliamdan sağ kurtulan üç siyah 100 yıl sonra, Tulsa belediyesinden, ordudan, emniyet teşkilatından tazminat, katliam mağdurlarının torunları için vergi affı talep ediyor, semt için de hastane yapılmasını istiyor. Tulsa Katliamı yaşanmasaydı, günümüzde Tulsa’da siyah iş insanlarına ait dükkanların, fabrikaların olacağı, güçlü bir siyah orta sınıfın yatırımlarıyla kaynaklarıyla Amerikalı siyahlara örnek ve destek olacağı kesin. Fakat ne hukuk sisteminin ne de siyasi atmosferin böyle bir talebi karşılaması şimdilik imkansız.

30 Mayıs 1921. Oklahoma eyaletinde bulunan Tulsa kentinde de bütün ABD’de olduğu gibi Gaziler Günü nedeniyle çoğu işyeri kapalıydı. Fakat ABD’nin diğer kentlerinin aksine Tulsa’da kapalı olan işyerlerinin önemli bir kısmı siyahlara aitti.

Tulsa kenti ABD’deki en geniş siyah orta sınıfına ev sahipliği yapıyordu. Her ne kadar kentte “eşit, ama ayrı” kuralı sert bir şekilde uygulanıyor ve beyazlarla siyahlar bu nedenle ayrı mahallelerde yaşıyor, ayrı iş yerlerinde çalışıyor olsa da kentte çok güçlü ve girişimci bir siyah orta sınıf vardı.

Siyah Wall Street’de bir geçit töreni

“Siyah Wall Street” olarak adlandırılan Tulsa’nın Greenwood semtinde, siyahlara ait muayeneler, dişçiler, lüks restoranlar, oteller, kuyumcular, sinema salonları, züccaciyeciler ve nalburlar bulunuyordu.

Siyahların sahibi olduğu bir işletme

Güney’de her ne kadar kölelik kaldırılmış olsa da siyahlar barınma, yemek masrafı karşılığında kötü koşullarda tarlada çalışıyor, köle olduğu zaman diliminde hiçbir malvarlıkları olmadığı için hala eşit olmayan koşullarda adeta “özgür bir köle” gibi hayat mücadelesi veriyordu.

Tulsa da ise durum farklıydı. 1900’lerdeki petrol “patlaması” nedeniyle kent zenginleşmiş, siyahlar önce beyazların yanında çalışabilecekleri geniş iş imkanları bulmuş, para biriktirmiş, ardından birikimleriyle kendi mahallelerinde kendi iş yerlerini açmış, toprak ve mülk satın almaya başlamıştı.

Mahallenin mimarlarından biri de siyah hukukçu J. B. Stradford’du. Stradford, Greenwood’daki boş arsaları satın alıyor ve yine kendisi gibi siyahlara satıyor, böylece beyazlardan mülk almakta zorlanan siyahlar ev inşa edebilecekleri, dükkan açabilecekleri arsalara sahip oluyordu. 1921 yılı itibariyle Stradford, ABD’nin en zengin siyah iş adamı olmuş, Greenwood’da 30’dan fazla mülkü ve bir oteli olan bir kanaat önderi zengine dönüşmüştü.

“Siyah Wall Street’in Bill Gates’i J. B. Stradford”

Greenwood’daki siyahların başarısı, kulaktan kulağa yayılıyor; 1. Dünya Savaşı gazilerinden, Güney’deki koşullar nedeniyle göç eden ailelere kadar birçok siyah, semte taşınıyor, her geçen sene yeni bir dükkan açılıyor, kentin siyah orta sınıfı genişliyordu.

Siyahlar için hayatın pek kolay olmadığı bir dönemde bir yıldız gibi parlayan Greenwood semti, kentteki ırkçı beyazların da dikkatini çekmişti. 1920 senesinde ülkenin birçok yerinde Klu Klux Klan örgütlerine katılım artmış, Oklahoma dahil birçok eyalette ırkçı beyazların saldırıları yoğunlaşmıştı. Tulsa’daki beyazlar, kentlerinde giderek zenginleşen, kendilerine rakip olabilecek eğitimli bir siyah orta sınıfı görmekten rahatsızdı. Greenwood genişledikçe ve siyahlar zenginleştikçe, hakimiyet alanları daralıyordu. Ten rengine dayanan tahakkümün sürmesi için ülkedeki siyahlara örnek olabilecek, ekonomik kaynak sağlayabilecek bu istisnai siyah orta sınıfın yok olması, boğulması şarttı.

Öfkeli beyazların eline bu fırsatın geçmesi için 19 yaşındaki siyah bir ayakkabı boyacısının tuvaletinin gelmesi gerekiyordu.

Tulsa’nın sonunu getiren çığlık

Gaziler Günü nedeniyle bütün iş yerleri kapalıyken, 30 Mayıs 1921 tarihinde 19 yaşındaki siyah ayakkabı boyacısı Dick Roland çalışıyordu.

19 yaşındaki siyah genç Dick Roland

Öğle saatlerinde tuvaleti geldiği için mola veren Roland, Drexel binasında bulunan tuvalete gitmek için iş yerinden çıktı. Beyazların tuvaleti ilk kattayken, siyahların kullandığı tuvalet üçüncü kattaydı. Bu nedenle asansöre yöneldi. Asansörde ise yine bir tatil gününde çalışmak zorunda olan 21 yaşındaki beyaz genç kadın Sarah Page vardı.

Dick Roland asansöre bindi; ardından binadaki genç asansör görevlisi kadının çığlığı duyuldu. Roland asansörden koşarak çıktı. Sarah Page’i gören bina sakinleri hemen polisi aradı, Sarah asansörde ne olduğunu anlatmıyordu. Fakat anlatmasına da pek gerek yoktu. Olayı duyan beyaz Tulsalılar asansörde ne yaşandığından emindi: “Dick Rowland, Sarah Page’e asansörde tecavüz etmeye çalışmıştı.”

Yerel gazeteler Sarah’ın yaşı, elbisesinin yırtık olduğu gibi gerçek olmayan detaylar ekleyerek olayı köpürttü, bazı gazeteler beyazları intikam almaya çağırdı

Dick Roland hemen gözaltına alındı, yerel gazeteler kulaktan dolma ayrıntılar ekleyerek olayın yayılmasını sağladı. Kısa bir sürede yaşananlar 1900’lü yıllarda birçok ABD kenti için tipik kent efsanesinin tekrarına dönüştü. Siyah bir erkek, beyaz bir kadına tecavüz etmekle, tacizle suçlanıyor, beyaz halk da siyah erkeği polisin elinden alıp linç ederek öldürmek istiyordu. Beyazlar silahlarla hapishaneyi bastı, fakat kentin bir başka orta sınıfı olan siyahlar da silahlarla hapishanenin önüne geldiler, Dick Roland’ın masum olduğuna inanıyorlardı, diğer ABD kentlerinde olduğu gibi masum bir siyah erkeğin linç edilmesine göz yummayacaklardı.

Aralarında 1. Dünya Savaşı’na katılan siyah gazilerin de olduğu siyahlar Dick Roland’ın o gün linç edilmesini engelledi. Sarah Page ise hiçbir zaman Dick Roland’ı suçlamadı, hatta verdiği ifade daha sonra Roland’ın serbest bırakılmasını sağladı. Roland’a göre, asansörde ayağı kaymış ve Page’nin ayağına basmış, dengesini kaybetmemek için de elini tutmuştu, Page de bu nedenle bağırmıştı. Bazı tarihçilere göre ise Page ve Roland gizli sevgiliydi ve tartışmışlardı.

O gün asansörde ne yaşandığı hala tam olarak bilinmiyor. Fakat asansörde yaşanan olay, Tulsa’daki siyah orta sınıfın ve Black Wall Street’in sonunu getirecekti.

Greenwood Yanıyor

Hapishane önünde iki silahlı grup arasında yaşanan çatışma kısa bir sürede bütün kenti sardı. Yerel basının beyazları galeyana getirmesi ve siyahlardan intikam almaları gerektiğini söylemeleri ateşi daha da harmanlamıştı.

Eli tüfekli siyahları gören beyazlar, yerel polis teşkilatıyla iş birliği yaparak silahlandı ve çeteler kurarak siyahlara saldırmaya başladı.

Beyaz çeteler, siyahların evlerini, dükkanlarını yakıyor, eşyalar ve paralar yağmalanıyordu. Evlerindeki siyah çalışanları beyaz çetelere teslim etmeyen beyaz ailelerin de evleri yağmalanıp yakılıyordu. Siyahlar polis ve çeteler eşliğinde ya öldürülüyor ya da şehir dışındaki gözaltı merkezlerine götürülüyordu, geride bıraktıkları mahalleleri, dükkanları ise yerle bir ediliyordu. Beyazlar mahallenin ötesine kurdukları makineli tüfekle kiliselerden, evlere saldırıyor, siyahların kendilerini savunmak için kurdukları silahlı çetelerin gücü karşılık vermeye yetmiyordu. Yangını söndürmeye çalışan itfaiyeciler beyazlar tarafından durduruluyordu.

Bir zamanların Black Wall Street’i

Siyahların göz bebeği, Greenwood yerle bir olmuştu.

Oklahoma’nın eyalet ordusu, ancak ertesi gün kente yetişebilmişti.

Katliam neticesinde tahminen 300 siyah öldürüldü, 191 iş yeri, siyah kiliseler, 1300 ev yakıldı, 200’den fazla ev yağmalandı. Günümüzün parasıyla 37 milyon dolarlık bir kayıp yaşandı.

“Katliam anısı”

Tulsa Katliamı, 1990’lı yıllara kadar unutuldu. Tulsalı beyazlar, yaşananları “ırk isyanı” olarak resmi kayıtlara geçirdi, beyazları galeyana getiren yerel gazete haberleri arşivlerden çıkarıldı. Sarah Page sessizce şikayetini geri çekti, Dick Roland hapisten çıktı, şehri terk etti. İki ismin sonra ne yaptığı hala meçhul, katledilen siyahların tam sayısı ve nereye gömüldükleri gibi.

Görgü tanıkları (ki sayıları her gün azalıyor), siyahların kamyonetlere konulup toplu bir şekilde gömüldüğünü söylüyor, fakat toplu mezarlar hala bulunamadı.

Katliamın ayrıntıları ise kartpostallarda gizli. Tulsalı beyazlar, siyah orta sınıfı yok etmenin “zaferini” ölümsüzleştirmek için katliamın hemen ardından çekilen fotoğrafları kartpostallara koymuş ve satmış.

“Tutuklanan siyahlar götürülüyor”

“Öldürülen bir siyah yerde yatıyor”

Siyahları Tulsa’dan kovalarken

“Evinden geriye kalanlar…”

Peki hesabı kim verecek?

Siyah Wall Street’in Bill Gates’i Stradford, otelini ve bütün binalarını kaybetti. Stradford dahil bütün siyah Greenwoodluların artık  evleri, dükkanları yoktu. Aylarca çadırda yaşadılar. Ne Tulsa kent yönetimi ne devlet ne de sigorta şirketleri hiçbir siyaha tazminat veya destek vermedi.

Belki ileride birçok holding kuracak, fabrika açacak, sermayesini büyütecek olan koca bir siyah orta sınıf yok edilmişti. Bir nevi, Tulsalı siyahların gelecekteki ABD’de pay sahibi olmasının önüne geçilmiş, var olan eşitsizlik daha da katmerlenmişti.

2020 yılında katliamdan sağ kurtulan üç görgü tanığı siyah, Tulsa kent yönetimine, polis teşkilatına, Oklahoma eyalet ordusuna kamu davası açtı. Kent yönetimi, katliamı engellememiş, tedbir almamış, göz yummuş, hatta cesaretlendirmiş, ardından da yaşanan zararı tazmin etmemiş, girişimci bir orta sınıfın yok olmasına vesile olmuştu.

Davacılar 108 yaşındaki Lessie Benningfield Randle 108, 109 yaşındaki Viola Fletcher, 102 yaşındaki Hughes Van Ellis

Asırlık çınarların açtığı dava, bu hafta Oklahoma mahkemeleri tarafından reddedildi. Gerekçe henüz açıklanmadı, fakat hakim büyük ihtimalle 100 yıl önce yaşanan bir katliam nedeniyle bugün tazminat ödenmesini ispatlanabilir ve makul bulmadı.

Davacılar, Tulsa katliamı mağduru ailelere vergi affı verilmesi, Tulsa’ya bir hastane açılması, kentte yaşayan siyahlara geçmişe dönük tazminat verilmesini talep ediyordu.

Aslında ABD, bu tartışmalara yabancı değil. Siyahlar, geçmişteki kölelik, ırkçılık, ayrımcılık gibi uygulamalar nedeniyle devletten “Reparation” adı altında sistematik sorunları çözmeye yönelik tazminat talep ediyor. Zira geçmişte kölelik nedeniyle mülk sahibi olmadıkları, olsalar bile Tulsa örneğinde olduğu gibi mülklerine zorla el konulduğu veya yok edildiği için siyah bir orta-üst sınıf oluşamamış ve gelir adaletsizliği bu nedenle artmıştı. Uyuşturucudan barınmaya kadar birçok sorun siyahları beyazlardan daha çok etkiliyordu.

Cumhuriyetçilere ve beyazlara göre ise, hukuken ve siyasi açıdan bu tazminatın ödenmesi imkansız, geçmişteki mağduriyetlerin boyutunu ölçmek zor ayrıca böyle bir tazminatın verilmesi bugün alt sınıf ve yoksul beyazlara da haksızlık.

ABD’nin bugünkü kutuplaşmada, “reparation” tartışmasına bir çözüm bulması imkansız. Fakat Tulsa Katliamı’ndan kurtulan 108 yaşındaki Lessie Benningfield Randle, doğduğu ev yeniden inşa edilene kadar dava sürecinden vazgeçmeyeceğini söylüyor.

Belki Lessie, en büyük hayaline kavuşamayacak, doğduğu ev yeniden inşa edilmeyecek, fakat ABD tarihiyle yüzleştikçe, ezberleri, basmakalıp tarih öğretilerini sarstıkça hakikatin üzerindeki toz da kalkıyor, geçmiş aydınlandıkça yaşananların bir daha tekrarlanmaması için çıkarılan dersler artıyor, gelecek de aydınlanıyor.

İlgilisine öneri:

  • Geçen sene New York’ta yüksek lisans yaparken Avangart TV için kısa bir New York gezi rehberi çekmiştim. Central Park’ı anlattığım videoda bir başka siyah orta sınıfın nasıl yok edildiğini anlatmıştım. Central Park, Manhattan’ın ortasında özgür siyahların yaşadığı bir köyün kamulaştırılmasıyla inşa edildi, siyahların evlerine el konulmasa veya park biraz daha küçük olsa bugün birçok siyah Manhattan’da mülk sahibi olacaktı.
  • New York Times, Black Wall Street’in katliamdan önce nasıl göründüğüne dair çok güzel bir infogram hazırlamış

https://www.nytimes.com/interactive/2021/05/24/us/tulsa-race-massacre.html

- Advertisment -