Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIAnayasa Mahkemesi başkanını seçerken…

Anayasa Mahkemesi başkanını seçerken…

İrfan Fidan olayı yıllarca konuşmayı hak eden bir fenomen olarak ortada duruyor. Bu fenomen kişilik, hülle usulü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından alınıp iki ay için Yargıtay’da çalışıyor gösterildikten sonra oradan AYM’ye atanıyor ve bugün yapılacak seçimle AYM’ye Başkan olması planlanıyor.

Bugün (2 Şubat 2023) Anayasa Mahkemesi (AYM) kendisine yeni bir Başkan seçecek.

Öğrendik ki İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından Yargıtay’a; orada tek bir dosya kapağı kaldırmadan 2 ay sonra hülle usulü Anayasa Mahkemesi’ne gönderilen İrfan Fidan, şimdi de Anayasa Mahkemesi Başkanlığına aday olmuş!

Yine öğrendiğimize göre önce aday olmayacağını açıklayan Sayın Zühtü Arslan bu iradesinden vazgeçerek aday olduğunu açıklamış!

AYM’nin önemini uzun uzadıya anlatmaya gerek yok ama yine de kısaca belirtelim. AYM her şeyden önce yasamayı denetliyor. Kanunların, kanun hükmünde kararnamelerin Anayasaya aykırı olması halinde iptallerine karar verebiliyor.

Bu ülkede yaşayan tüm insanların Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nden (AİHS) ve Anayasadan kaynaklanan hak ihlalleri ile ilgili bireysel başvurularını karara bağlıyor.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından açılan parti kapatma davalarına bakıyor.

Cumhurbaşkanını, TBMM Başkanını, bakanları, milletvekillerini, yüksek yargı başkan ve üyelerini, Genelkurmay Başkanı ve ordu komutanlarını görevleriyle ilgili suçlarından Yüce Divan sıfatıyla yargılayabiliyor.   

Yani başkaca birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de bu mahkeme çok önemli bir işlev görüyor.

Bu nedenle seçilecek üyelerin bilgileri ve deneyimleri çok önemli. Bu yargıçlar yalnızca hukukçulardan oluşmuyor. Sayıştay’dan, YÖK vasıtası ile iktisat ve siyaset bilimi dallarından da bilim insanları Anayasanın 146. Maddesinde yazılı usulle göreve getirilebiliyor.

AYM Başkanı ise bunlardan da öte, her şeyden önce bu mahkemeyi temsil ediyor.

Mahkeme gündemini belirliyor.

Bazı davaların hemen; bazılarının ise yıllar sonra gündeme alınmasına karar verebiliyor.

Bu anlamda özellikle hukukla siyasetin kesiştiği davalarda ülke gündemini belirleyebiliyor.

2010 değişikliği sonrası Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi nedeniyle bağlı irade yoluyla Cumhurbaşkanı, atama konusunda geniş yetkiye sahip hale getirildi.

Bu yetki çokça ve haklı olarak eleştiriliyor.

Ama İrfan Fidan olayı yıllarca konuşmayı hak eden başka bir fenomen olarak ortada duruyor. Ve bu fenomen kişilik, hülle usulü İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığından alınıp iki ay için Yargıtay’da çalışıyor gösterildikten sonra oradan AYM’ye atanıyor ve bugün yapılacak seçimle AYM’ye Başkan olması planlanıyor.

Başlı başına bir vakıa olduğu belli olan İrfan Fidan, 2012 tarihinden itibaren İstanbul savcısı, 2016’dan itibaren ise İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı olarak 17-25 Aralık suçlarının üstünün kapatılmasında; örneğin bir hukuksuzluk timsali olarak şimdiden tarihe geçen Cumhuriyet Davasının açılıp yürütülmesinde, Osman Kavala ve Gezi davalarının kotarılmasında ve daha birçok davada adeta bir maestro gibi çalışmıştır.

Ülkemizde hukukun geldiği içler acısı durumun baş mümessillerinden biri de İrfan Fidan adlı kişidir.   

İrfan Fidan’ın bırakın AYM’ye Başkan olmasını, üye olmasının bile kabul edilebilir bir yanı yoktur. Çünkü onun koordinasyonunda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca açılmış bulunan davaların çoğu halen görülüyor. Bazıları Yargıtay’da bazıları AYM önünde bazıları ise AİHM önünde bulunuyor.

Böyle bir kişinin, açtığı veya açtırdığı davanın bireysel başvuru bölümünde bir yargıç olarak görev yapması zaten kabul edilebilir bir durum değilken bir de Başkan olarak o mahkemede bulunması başlı başına hukuki bir ihlaldir.

Bugün seçim yapacak sayın üyeler tarihi bir yol ayrımında bulunmaktadır.

Dilerim doğru bir karar verirler…     

- Advertisment -