Kim ne derse desin, başlarda “artist” diye küçümsenen Zelenskiy, Putin’i siyaseten, hatta askeri bakımdan alt etmiş gözüküyor. Dünyanın en ürkütücü askeri gücünün başındaki Putin’in temel hedefi, Ukrayna’daki yönetimi değiştirmek, Batı yanlısı siyaseti ezmek ve kendisine bağımlı bir rejim kurmaktı. Sovyetler Birliği’nin Çekoslovakya ve Macaristan’da yaptığını tekrar edecekti, ama bir türlü amacına ulaşamıyor. Ukrayna’nın batı kampı içinde yer alma iradesini kıramıyor. Putin, Ukrayna’yı diz çöktürmek için elindeki bütün askeri imkanları sahaya sürdü. Kala kala bir atom bombası kaldı. O kozu da “Atarım ha!!” diye diye bir ölçüde kullanmış durumda. Demokrasi isteyen, özgürlüğüne düşkün, bunu geçmişte defalarca kanıtlayan Ukrayna halkı, bir kez daha “Hodri meydan” dedi. Kısa sürede yenileceği sanılan halk hâlâ direniyor. Koca Rus ordusu birçok yerde silahlarını bırakarak kaçtı. Hâlâ kaçıyorlar.
Solcular sınıfta mı kaldı?
Ukrayna direnişi sırasında dünyanın birçok ülkesinde solun büyük bir kısmı kafa karışıklığı yaşadı. Ukrayna için “NATO’ya girmek istiyor, emperyalizmin ve küreselcilerin oyuncağı olmak istiyor” yorumu yapıldı. Vatanını, kendi toprağını, özgürlüğünü savunan bir halkın direnişine saygı gösterilmedi. Oysa ki hem küresel eliti ve sermayeyi, yani küreselcileri eleştirip hem de aynı zamanda Ukrayna halkının kendi kaderini tayin hakkına saygı duymak mümkün. Mümkün olabilmeli.
Rusya’nın Vietnam’ı
Ukrayna’nın işgaliyle Rusya’nın içine düştüğü durum, ABD’nin Vietnam’daki durumunu hatırlatıyor. Ukrayna’nın direnişi dünyanın kaderini de etkileyecek sonuçlar doğurmaya aday. Bu Rus saldırısı nedeniyle dünya ikiye bölündü. Büyük (ve otoriter) Asya ülkelerinin çoğu, Rusya’nın yanında saf tuttu. Batı dünyası ise Ukrayna’nın. Putin, Zelenskiy’i yıksaydı, yerine kendisine bağlı kukla bir otoriter rejim kuracaktı. Olmadı.