Denizli’nin Babadağ ilçesine kaymakam olarak Berk Acar değil de Upsilon Andromeda B gezegeninden yedi kollu yeşil bir fmrhhnç atansaydı eşit ölçüde ilgi çeker miydi, emin olamıyorum.
Oysa Acar, anladığım kadarıyla, iki kollu pembe bir insan. Ama Ermeni. (Gerçi Türk medyası “Ermeni” değil de hep “Ermeni kökenli” diye söz etti yeni kaymakamdan, sanki “Kökeni Ermeni, yani şey, eskiden Ermeni’ymiş, yani köken olarak, ama artık başka bir şey, aslında iyi çocuktur” demeye çalışır gibi).
İngiltere’de şu anda iktidardaki Muhafazakâr Parti yeni bir başkan seçiyor ve seçilen kişi Başbakan olacak. Sona kalan iki adaydan biri olan Rishi Sunak, Boris Johnson’ın kabinesinde Maliye Bakanı, yani Başbakan’dan sonra “iki numara” idi. Şimdi belki de Başbakan olacak. Sunak’ın “Hint kökenli” ailesi İngiltere’ye 1960’larda Doğu Afrika’dan göçmüş.
Ama İngiliz medyasında Sunak’ın “Hint kökenliliği” ile ilgili tek bir satır (TEK BİR SATIR) görmedim. Belki yazılmıştır, belki benim gözümden kaçmıştır. Olabilir. Demek ki gözden kaçırılabilecek kadar azdı. Ama Acar’ın “Ermeni kökenliliği” hakkında Türk medyasındaki velveleyi gözden kaçırmak mümkün değildi.
Üstelik Sunak ailesi sadece 60 yıldır İngiltere’de. Acar ailesinin kaç yüzyıldır bu topraklarda yaşadığı ise bilinemez, çünkü bilinemeyecek kadar eskidir, Türklerin buralarda baş göstermesinden çok daha eskidir.
Bu yazının tonu biraz sertleşmeye başladı; böyle devam edersem kendimi gaza getirip daha da sertleşeceğim. İyisi mi, bir askerlik hikâyesi anlatayım size. Kendi hikâyem değil ama, arkadaşım Vitali’nin hikâyesi.
Dört aylık temel eğitim tamamlanmış, geri kalan 14 ay için nereye gönderileceklerini tayin etmek üzere yedek subaylar kur’a çekecek. Rıfat Bali’nin derlediği Gayrimüslim Mehmetçikler – Hatıralar Tanıklıklar kitabında (Libra Yayınları, 2011) şöyle anlatıyor Vitali:
“Kur’a günü geldiğinde tüm Piyade Okulu büyük salonda toplandık. Öncelikle özel kur’alar okunacaktı. Mesela ‘mimar’ diye bir kur’a varsa ve salonda beş mimar varsa aralarında kur’a çekiliyor, kazanan özel kur’ada yazılı inşaat yerine sevk ediliyordu. Heyet Başkanı ‘İçinizde İngilizce bilen fakülte çıkışlı yüksek makina mühendisi var mı?’ diye anons ettiğinde yerimden fırladım. Bu benim kur’amdı ve bu özellikte başka bir aday 3000 kişi içinde yoktu. Subay yaka numarama ve elindeki listeye baktı, ‘Sen olamazsın, geç yerine’ dedi.”
Vitali cevval ve inatçı adamdır. Ortaokulda da, lisede de hem iyi öğrenciydi hem iyi futbol oynardı. Hakkı olan yere değil Antakya Seyyar Jandarma Alayı’na gitmek zorunda kalınca Genelkurmay’a bir şikâyet dilekçesi yazar. Paragraf başları 2 santim değil 2,5 santim içeriden yazılmış olduğu için dilekçe geri gelir. Elde cetvel, Vitali santimleri ölçüp dilekçeyi tekrar yazar, gönderir.
Cevap gelir. Tebliğ tebellüğ işleminden sonra, “Gelen yazı tüm isteğime rağmen bana verilmedi, suretini dahi almama izin verilmedi.” Niye verilmediğini ve kopya ettirilmediğini anlamak zor değil:
“Yazıda ‘Silahlı Kuvvetler personel yönetmeliğinin …… maddesinin …… fıkrasına göre, gizlilik dereceli yerlerde kendileri veya birinci derece akrabaları Türk ırkından olmayanlar görevlendirilemez’ gibi bir gerekçe vardı. Böyle bir maddenin var olduğuna inanamadım. Alayın Personel Subayı bana o maddenin yazılı olduğu yönetmeliği gösterdi. Gerçekten vardı ve Anayasa’nın ikinci maddesi ihlal ediliyordu açıkça. Personel Subayı’na hakkımı mahkeme yolu ile arayacağımı söyledim. Bana ‘İyi olur’ dedi. ‘Sana faydası olmaz, çünkü mahkeme sonuçlanana kadar askerliğin biter, üstelik Türk Silahlı Kuvvetleri’ni mahkemeye veren birinin askerliği de biraz zor geçer!’ diye de uyardı. Yıllar önce bir gayrimüslim bu yolu denemiş, askerliğini Sarıkamış’ın soğuğunda tüketmiş ve mahkemenin sonucunu da, kendisine neler yapıldığını da kimse bilememişti.”
Personel Subayı “Sarıkamış” dediği anda, Vitali’nin yerinde ben olsam, derhal hazırola geçip avazım çıktığı kadar bağırırdım: “Türk ırkından değilim, lanet olsun Genelkurmay’a şikâyet dilekçesi yazanlar, yaşasın Genelkurmay!”
Vitali ne yapmış, sormadım, ama Antakya’nın yolunu tutmuş elbet:
“Antakya Seyyar Jandarma Alay Komutanı doldurduğum formdaki bilgilere önce inanamamış, sonra da ‘Allah Allah, bu memleket o kadar zengin mi ki iki lisan bilen yüksek makine mühendisini hududa gönderiyor?’ diye hayretini gizlememişti. Antakya’da 9. Hudut Karakolu, ‘vatanı satar’ diye özel kur’a verilmeyen bana teslim edildi.”
Berk Acar’a başarılar dilerim. Hiçbir başarı kazanmaması ilgili merciler tarafından sağlanacaktır, kuşkum yok, ama zaten “başarılar” derken benim kastettiğim kazasız belasız görev süresini tamamlamaktan ibaret.