Türkiye, ‘başkanlık’ tarihinin ikinci seçimine, birincinin tersine, önceden ilan edilmiş cumhurbaşkanı yardımcılarıyla gidiyor. Millet İttifakı’nın ortak cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu, 7 yardımcı aday açıkladı: Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu, Gültekin Uysal, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Cumhur İttifakı’nın böyle bir model izleyip izlemeyeceği henüz belli değil. Pusulada sadece cumhurbaşkanı adaylarının ismi yer alacak, yardımcılar pusulada yazılmayacak. Fakat cumhurbaşkanı yardımcıları hem kampanyada, hem de seçimin kazanılması durumunda ülke yönetiminde etkin bir role sahip olacak gibi duruyor.
Cumhurbaşkanı yardımcılığı kurumu her ne kadar bize soyut gelse de seçim kampanyası için bir avantaj. Başkanlık sisteminde seçimden önce başkan yardımcılarının açıklanmasının seçimler üzerindeki etkisini anlamak içinse yıllardır bu sistemin uygulandığı ABD’ye bakmak fikir verebilir.
Biden’dan Harris’e: Başkan babayı seçtiren yardımcılar
2008 yılında ABD’de tarihi bir an yaşanıyordu. Tecrübesiz ve genç siyah bir senatör olan Barack Obama, partinin ve ülkenin çok yakından tanıdığı eski First Lady Hillary Clinton’ı Demokrat Parti’nin adaylık önseçiminde yenmişti. Kazanmasına kesin gözüyle bakılan Hillary Clinton ülkenin ilk kadın başkan adayı olma şansını kaçırmış, Barack Obama ise ülke tarihinde başkan adayı olan ilk siyah olarak tarihe geçmişti. Fakat Barack Obama’nın önünde pek konuşulmayan bir ”engel” vardı. Bazı Demokrat Partili siyasi elitler, Obama’nın siyah olmasından dolayı oy kaybedebileceklerini, özellikle beyazların yoğun yaşadığı eyaletlerde sıkıntı doğabileceğinden endişeliydi.
Obama, kampanyası boyunca kimlik politikasından uzak durdu, toplumu yatay kesen sorunlardan, ekonomik eşitsizlikten bahsetti. Siyah kimliğini ekstra vurgulamasına gerek yoktu, çünkü siyah seçmenler bu tarihi fırsatın farkındaydı, daha öncesinde siyasete pek bulaşmayan Oprah gibi ünlüler dahi kampanyaya dahil olmuştu: Obama, ABD’nin ilk siyah başkanı seçilmeliydi.
Obama’nın Cumhuriyetçi rakibi ise Vietnam gazisi, muhafazakâr siyasetçi John McCain’di. McCain saygın bir savaş gazisi olarak seçmende karşılığı yüksek bir isimdi. Obama, hitap etmekte zorlanabileceği, savunduğu sol ve liberal fikirlere mesafeli, kendi kimliğine önyargılı seçmenlere ulaşmak amacıyla başkan yardımcısı adayını stratejik bir karar vererek seçti. Obama’nın aklına gelen isim, 66 yaşındaki tecrübeli Senatör Joe Biden’dı. Biden, Katolik, dindar ve mavi yakalı işçi seçmenlerin sevdiği, Güney eyaletlerinde yoğun katılımlı mitingler yapabilecek bir isimdi.
Aslında Biden’ın amacı başkan yardımcısı olmak değildi. 2008 Demokrat Parti önseçiminde başkan adayı olmuş, gafları nedeniyle yarıştan çekilmek zorunda kalmıştı. Hiç unutulmayan gaflarından biri de Obama hakkındaydı. Biden, önseçimde popüler hale gelen Obama’dan bahsederken “İlk kez ana akımda düzgün konuşan, temiz ve iyi görünümlü bir siyah var, masal gibi” demiş, ciddi bir tepki görmüş, ırkçılıkla suçlanmıştı. Biden, Obama’dan özür diledi, daha sonra başka skandalların da etkisiyle yarıştan çekildi.
Obama’nın başkan yardımcısı olan Biden, kampanyada önemli bir rol oynadı. Obama’nın az ziyaret ettiği güney eyaletlerine gitti; beyaz, Katolik, mavi yaka seçmenin yoğun olduğu yerlerde kampanya yaptı, Obama’nın genç olmasını tecrübesiyle dengeledi, özellikle muhafazakâr-merkez seçmenlere seslendi.
Biden ile benzer bir profile sahip Cumhuriyetçi aday McCain ise yaşını dengelemek için başkan yardımcısı olarak Alaska’nın genç ve popüler Cumhuriyetçi valisi Sarah Palin’i seçmişti. Palin, kadınlar ve beyaz orta sınıf anneler arasında popüler bir isimdi, özellikle söylemleriyle dikkat çekiyordu. Fakat tecrübesi Alaska ile sınırlı olan bir vali, yılların senatörü Joe Biden ile karşı karşıya gelince rezil oldu. Sarah Palin, dış politika gibi konularda “Alaska’dan bakınca Rusya’yı görüyorum” gibi gaflarıyla, münazaralarda Biden karşısındaki tecrübesizliğiyle tepki çekti. McCain gibi tecrübeli bir siyasetçinin kampanyasına zarar verdi. Nitekim 2008’de Obama-Biden ikilisi başkanlık yarışını kazandı.
Biden, seçildikten sonra da yönetim konusunda Obama ile etkin bir çalışma sergiledi. Biden’ın tecrübesi ile Obama’nın reformcu fikirleri birleşmiş, ülke bu dengeyle yönetilmeye başlamıştı.
Barack Obama 2016 yılında ikinci döneminin sonuna geldiğinde Cumhuriyetçi Parti’nin başkan adayı Donald Trump, Demokrat Parti’nin adayı ise Hillary Clinton olmuştu. Donald Trump, kendisinin ciddiyetsizliğini ve özellikle dini konulardaki yetersizliğini örtmek amacıyla Indiana Valisi Cumhuriyetçi Mike Pence’i başkan yardımcısı adayı gösterdi. Mike Pence, dindar, tutucu bir evanjelist, aynı zamanda da eyalette sevilen bir valiydi, oldukça ciddi bir profile sahipti. Hillary Clinton ise Trump karşısında zafer elde edeceğine kesin gözüyle baktığı için kendisine önyargılı olabilecek sol ve genç bir siyasetçi seçmek yerine, uyumlu çalışabileceği, seçim kampanyasında değil ama ülke yönetiminde işine yarayabilecek merkez sol bir senatör olan Tim Kaine’i aday gösterdi. Halbuki Clinton, belki Bernie Sanders, Elizabeth Warren gibi sol bir ismi aday gösterse 2016 seçimlerinde sol ve genç seçmenin sandığa yeteri kadar gitmemesi neticesinde kaybetmeyecekti.
2020 yılında ise Joe Biden, daha önce iki kez başarısız bir başkanlık kampanyası yapmasının ardından bu sefer başkan seçilmeyi kafasına koymuş bir şekilde adaylığını açıkladı.
Demokrat Parti’nin 2020 adaylık önseçiminde Biden’ın rakipleri 20’den fazlaydı. Biden için zorlu bir yarış olacaktı. İlk önseçim münazarasında adaylardan genç siyah kadın senatör Kamala Harris, kendisinin de zamanında beyazların çoğunlukta olduğu okullara servisle taşınan siyah öğrencilerden biri olduğunu belirterek Biden’a geçmişte siyah öğrencilerin servisle beyazların çoğunlukta olduğu okullara taşınmasına karşı çıktığını hatırlattı; geçmişte ırkçı Güney senatörleriyle yakın olduğunu vurguladı. Biden cevap veremedi, “ırkçı değilim” demekle yetindi. Önseçim yarışını siyah seçmenin oyuyla kazanan Biden, daha sonra kadın ve siyah bir başkan yardımcısı seçmek, kampanyaya enerji katmak amacıyla Kamala Harris’i başkan yardımcısı adayı seçti, ikili seçimi kazandı.
ABD’de uzun zamandır başkan yardımcısı seçimleri, her ne kadar seçim sonuçlarını doğrudan etkilemese de özellikle kampanya döneminde adayların eksikliklerini kapayacak, olumsuz yanlarını telafi edecek nitelikte oluyor. Adayın daha güçlü bir alternatif haline dönüşmesine sebep oluyor.
Güçlendirilmiş cumhurbaşkanı yardımcılığı kampanyası
Millet İttifakı’nın ortak Cumhurbaşkanı adayı Kemal Kılıçdaroğlu 14 Mayıs’ta yapılacak seçimlere 7 Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı ile halkın karşısına çıkıyor. Kulislere sızan bilgilere göre, Kılıçdaroğlu kampanyasını da 7 Cumhurbaşkanı yardımcısı adayı ile birlikte yürütecek. Bu durumu eleştirenler, çok sayıda ismin kaosa yol açacağını ve bunun seçmende endişeye yol açacağını ileri sürüyor. Halbuki aslında bu durum muhalefet için bir avantaj.
Biraz yaratıcı düşünelim.
Kemal Kılıçdaroğlu, kendisine şüpheyle yaklaşabilecek isimleri ikna eden sakin, fakat etkili bir kampanya yaparken Davutoğlu Konya’da bugüne kadar muhalefetin yanında durmaya çekinen etkili muhafazakâr isimlerle “Kılıçdaroğlu’na destek” açıklaması yapamaz mı? Gültekin Uysal, Isparta’da Süleyman Demirel’in mezarını ziyaret edip Kemal Kılıçdaroğlu’nun politikalarını tarihi referanslarla merkez sağ seçmene anlatamaz mı? Meral Akşener, bir süredir ara verdiği, her seferinde kalabalık mitinglere dönüşen o coşkulu Anadolu ziyaretlerini Kılıçdaroğlu için düzenleyemez mi? Yakın zamanda masadan kalkmasına sebep olan milliyetçi kesimlerin endişelerini teskin etmeye çalışamaz mı? Ali Babacan farklı kimliklere, Kürtlere, dindarlara yönelik “tam” demokrat duruşuyla uzun zamandır heybesinde biriktirdiği detaylı eylem planlarını “muhalefet bu ülkeyi yönetebilir mi” diyenlere anlatıp “endişeye mahal yok” diyemez mi? Kılıçdaroğlu’nu iş dünyası ve orta sınıflarla buluşturamaz mı? Temel Karamollaoğlu, Kemal Kılıçdaroğlu’nu yanına alıp Ramazan boyunca iftar ve sahur sofralarına konuk olamaz mı?
Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ile Karadeniz’i, Mansur Yavaş ile İç Anadolu’yu gezip, popüler iki belediye başkanının desteğini sahaya yansıtamaz mı?
Kılıçdaroğlu’nun adaylığı, bütün partilerin, siyasetçilerin, ona destek açıklamış siyasi kimliklerin kendi renkleriyle, bayraklarıyla katıldığı bir geçit töreni coşkusuyla, Amerikalıların “convention” dediği tarzda bir törenle açıklanamaz mı?
Millet İttifakı’ndan biraz çıkalım. Aktif siyasetten ayrılmış, ama etkisi baki, halkta hâlâ karşılığı olan siyasetçilerin, liderlerin açıklama yapıp adayı desteklemesi, ortak saha çalışması düzenlemesi imkânsız mı? Sosyalist partilerin, Kürt siyasetçilerin ve aydınların, Muharrem İnce’nin, Adalet Yürüyüşü’ne katılan, İmamoğlu’na seçim iptalinde destek veren ünlü isimlerin sürece dahil edilmesi çok mu zor? 2017 referandumunda olduğu gibi Menderes, Özal, Bayar’ın torunlarının, ailelerinin muhalefet lehine açıklama yapması sağlanamaz mı? Saraçhane’ye 101 yaşında giden Nermin Abadan Unat ortak adayla kameralar karşısına geçemez mi?
Yetmez ama mümkün
Bunların hepsi mümkün, yetmez ama mümkün. Seçmenin geçen hafta yaşanan 4 günlük kaosun unutması içinse şart. Böyle bir ayrılığın bir daha yaşanmaması için elzem.
Kemal Kılıçdaroğlu ve dostları ancak “X, neden Y’yi yalnız bıraktı”, “Neden somurttu?”, “Neden tweet atmadı?”, “Neden bu mitinge X katılmadı?” gibi soruları seçmende uyandırmayacak kadar güçlü ve sahici birliktelik gösterildiği zaman kazanabilir.
Avengers serisinde, süper kahramanlar dünyaya hükmedilebilecek kadar güçlü olan güç yüzüğünü kullanan Thanos’a karşı farklılıklarını aşıp, birlikte hareket ederek başarılı oluyor ve sonrasında yüzüğü Thanos’un parmağından çıkarıyordu. Avengers ekibinin çıkarıp yok ettiği o yüzük Kemal Kılıçdaroğlu ve dostları için “Cumhurbaşkanlığı hükümet sistemi”. Sistemi değiştirmek, seçimi kazanmak ve daha sonrasında da ülkeyi yönetmek için ise yapılacak şey bu kadar çeşitliliği, farklılığı barındıran bir ekibin “yarının Türkiyesini şimdiden yönetmeye hazırız” demesi, bunu hissettirmesi.
Bunun için ise kampanya süreci çok önemli. Koordinasyonlu, birlikte hareket edilen, ortak mesajı veren bir kampanya şart. Zira “bir ortak miting bile düzenlemeyi beceremediler” dedirtecek yorumlar, ayrılıklar, olası çatışmalar, küslükler ittifaka olan inancı ve güveni kıracak, “bunlar ülkeyi yönetebilir” algısını zedeleyecek, Avengers’in yüzüğü yok etmesini zorlaştıracaktır.