Ana SayfaGÜNÜN YAZILARIBir bina kaç depreme dayanır? 2020’deki Elâzığ Depremi’nde hasar gören binalar neden...

Bir bina kaç depreme dayanır? 2020’deki Elâzığ Depremi’nde hasar gören binalar neden güçlendirilmedi?

6 Şubat Depremi’nden sadece 10 gün önce Malatya Valiliğince bir “Olur” alınmış ve ilgili birimlere bildirilmiş. 24 Ocak 2020 Elâzığ depreminden etkilenen Malatya’da orta hasarlı olarak belirlenen ve 1 yıl içinde yani 24 Ocak 2021’e kadar güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilme süreleri 1 yıl daha uzatılmış. Meğer 2021 ve 2022’de benzer şekilde uzatma için “Olur” alınmış. “Olur” alınınca olmuş mu sorusunun cevabını ise 6 Şubat depremlerinde hep birlikte gördük! Peki bu durumda kaç bina vardı?

6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinden 3 yıl önce, 24 Ocak 2020 tarihinde 20.55’te  Elâzığ iline bağlı Sivrice ilçesi Çevrimtaş köyü merkezli bir deprem meydana gelmişti.  Elazığ ve Malatya olmak üzere tüm Doğu Anadolu Bölgesini etkileyen 10 km derinlikli deprem AFAD raporlarına göre 20,4 saniye sürmüş,  Kandilli Rasathanesi depremin büyüklüğünü 6,5 Mw olarak açıklarken ABD (USGS) 6,7 Mw olarak açıklamıştı. AFAD ise 6,8 Mw olarak açıkladı ve resmi raporlar da 6,8 olarak yayınlandı.

Elazığ Depremi Adıyaman, Adana, Batman, Bingöl, Çorum, Diyarbakır, Gaziantep, Hatay, Kahramanmaraş, Malatya, Mardin, Osmaniye, Samsun, Sivas, Siirt, Şanlıurfa, Şırnak, Tokat ve Tuncali gibi birçok il ve Irak, İran, İsrail, Lübnan ve Suriye’de hissedilmişti. Koyu olarak belirtilen iller 6 Şubat Kahramanmaraş depremlerinden de etkilenen iller.

AFAD, Elâzığ depreminde 41 kişinin hayatını kaybettiğini, enkazdan sağ kurtarılan kişi sayısının 45 olduğunu, 1.607 kişinin ise hastanelere başvurduğunu açıklamıştı.  Dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanı Murat Kurum, Elazığ’da 7 Şubat 2020 itibarıyla hasar tespit çalışmalarının tamamlandığını belirterek, “Bu çerçevede, 263 yıkık, 7 bin 698 ağır hasarlı, 1540 orta hasarlı bina, bunun dışında da 558 acil yıkılacak bina tespiti yaptık.” demişti (https://www.csb.gov.tr/bakan-kurum-elazigdaki-hasar-tespit-calismalarini-anlatti-bakanlik-faaliyetleri-29711).

Öyle ya, deprem olur olmaz hasar tespit çalışmaları da başlar. Vatandaşların deprem geçirmiş binalarında yaşamaya devam edebilecekler mi, güçlendirme gerekli mi, hemen yıkılması mı gerekli bilmeleri gerekir.  Depremden sonra devam eden artçılar kadar takip eden yıllarda olabilecek depremlerde can kaybı olmaması için hayati öneme sahiptir hasar tespitleri.

Hasar tespitleri konut sahiplerinin haklarının belirlenmesinde de önemlidir. Ancak asıl amaç can güvenliği olduğundan hasar tespiti vatandaşın inisiyatifine bırakılamaz. Hasar tespiti yapılmaz ise Van Depremi sonrası artçı depremde yaşanan Bayram Otel faciası gibi acılarla karşılaşırız da sorumluları yargı önüne çıkarabilmek için dahi yıllarca uğraşırız (https://serbestiyet.com/gunun-yazilari/basimiza-cop-mu-yagsin-tas-mi-118881/). Hasar tespitinde yetkili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’dır ve Bakanlık adına Valilikler de süreçte yetkili ve sorumludur.

Hasar tespitiyle ilgili teknik veya bürokratik detaylara girilmesi yazının kapsamında değil.  Merak edenler için Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı (http://www.adiyaman.gov.tr/kurumlar/adiyaman.gov.tr/duyurular/2023/subat/hasar_tespit_bilgilendirme_2023.pdf) ve AFAD (https://www.afad.gov.tr/kurumlar/afad.gov.tr/39510/xfiles/hasar_tespit_-_10x21.pdf) sayfalarına bakılmasını öneririm.  Aslolan olabilecek en hızlı şekilde hasar tespitlerin doğru şekilde yapılması ve vatandaşın can güvenliğinin sağlanmasıdır. Hasar tespitinde az hasarlı, orta hasarlı, ağır hasarlı, acil yıkılacak gibi belirlemeler itiraza açıktır ancak değişikliklerin şüphe ile karşılandığı, tespitlere güveni azalttığı da gerçektir.

Neticede acil yıkılacaklar hemen yıkılmalı, ağır hasarlılar da hasar tespiti kesinleşmesi sonrasında en kısa sürede yıkılmalıdır.  Az hasarlılarda güçlendirmeye gerek olmadığı kabul edilir. Problemler genelde orta hasarlı tespitlerinde yoğunlaşır. “Orta” hasarlı yapıda taşıma gücündeki azalma giderilmeden (yapı onarılmadan) ya da güçlendirilmeden yapı kullanılmamalıdır. Eşyaların tahliyesi gerçekleştirilebilir.

Peki bu güçlendirtme işlemi ne kadar sürede yapılmalı? Yapılıp yapılmadığını kim denetleyecek? 7269 Sayılı Afet Kanunun 13. maddesinde

Hasar görmüş, fakat ıslahı mümkün olan binaların fen kurullarının göstereceği şartlara göre tamiri yapılıncaya kadar içine girilmesine ve oturulmasına izin verilemez. Bu binalar 1 yıl içinde tamir ettirilmediği ve itiraz da olmadığı takdirde yukarıdaki esaslar dahilinde yıktırılır.

İtiraz halinde, bu itiraz yukarıdaki mahalli idare kurullarınca 5 gün içinde incelenir ve karara bağlanır. İtiraz sebepleri yerinde görüldüğü takdirde süre 6 ay daha uzatılır.”

Özetle orta hasarlı yaopılar 1 yıl içinde güçlendirilmeli ve güçlendirilmeden kullanılmamalı. Bu süre en fazla 6 ay uzatılabilir. Tüm bu işlemleri de elbette önce Valilikler sonra Belediyeler denetlemeli. Peki böyle mi olmuş?

Deprem alanında doktora yapmış bir inşaat mühendisi ve hukukçu olarak birçok ilde tecrübe paylaşımı amaçlı seminer, panel gibi faaliyetlere katılıyorum. Malatya’da 3 saate yaklaşan tecrübe paylaşımımız sonrasında inşaat mühendisi meslektaşlarım bana fotoğrafları çekilmiş bazı belgeler ilettiler. 6 Şubat depremlerinden sadece 10 gün önce Malatya Valiliğince bir “Olur” alınmış ve ilgili birimlere bildirilmiş. 24 Ocak 2020 Elâzığ depreminde orta hasarlı olarak belirlenen ve 1 yıl içinde yani 24 Ocak 2021’e kadar güçlendirilmesi gereken binaların güçlendirilme süreleri 1 yıl daha uzatılmış (yazının 2. sayfasında diğer dağıtım yerleri olan ilçe belediyeleri ve kaymakamlıklar sıralanmış). Meğer 2021 ve 2022’de benzer şekilde uzatma için “Olur” alınmış. Valiliklerin böyle bir yetkisi var mı, inanın bilmiyorum. Valiliklere yetki veren bir mevzuat göremedim. Mevzuat kapsamında yetkileri varsa da bu yetki nasıl verilmiş bilemiyorum.

“Olur” alınınca olmuş mu sorusunun cevabını ise 6 Şubat depremlerinde hep birlikte gördük! Peki bu durumda kaç bina vardı?

Hak sahipleri binalarıyla ilgili hasar tespitini e-devlet üzerinden veya Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanlığının e-devlet ile bağlantılı sayfalarından (https://hasartespit.csb.gov.tr/) öğrenebilirler.  Ancak Malatya’daki meslektaşlarım 6 Şubat depremlerinden sonra Elazığ depremiyle ilgili hasar tespit bilgilerine e-devlet üzerinden ulaşılamadığını belirttiler.

Malatya Valiliği 7 Mart 2020 tarihli basın duyurusunda (http://www.malatya.gov.tr/malatya-valiligi-basin-duyurusu-07032020) kesin hasar durumuna yönelik tespitleri tablo halinde yayımlamış. Tabloları burada da paylaşalım.

Meslektaşlarım binalarla ilgili hak sahipleri bilgilerini de içeren bazı tabloların fotoğraflarını da paylaştılar. Bu durumu İnşaat Mühendisleri Odası Malatya Temsilcimiz ve meslek üstadım Bedir Özten ile görüştüm ve duyduklarım karşısında kahroldum. Bedir Özten’in söylediklerini özetledim:

Sivrice depremi sonrasında orta ve ağır hasar alan binaların çoğuna gerekli yasal müdahale yapılmadı. Bakanlık hasar tespitini vatandaş isterse yaptı. Tespiti yapılan binalardan orta hasarlıların tamamının ağır hasarlıların bir kısmının kullanılmasına izin verildi. Vatandaş da bu binalara boya badana yaparak ya sattı ya da kiraya verdi. Bu binalar 6 Şubat depremlerinde yıkıldı.

Yıkılan binaların büyük çoğunluğu 1998 ve önceki yönetmeliklerle yapılan yapılar. Devletin ilgili kurumları bu binaların geçerli yönetmeliğe uygun olup olmadığı kontrolünü yapmadığı gibi bununla ilgili bir çalışmada yapmadı. Son olarak da Sivrice depremi sonrasında hasar alıp güçlendirilmesi gereken binalar güçlendirilmedi.

Tüm bu ihmaller çok sayıda binanın yıkımına ve can kayıplarına neden oldu. Ancak yıkılan ve can kaybına neden olan binalarla ilgili yargılananlar müteahhit, fenni mesul ve proje müellifleri, kamu görevlileri değil. Oysa bu ihmaller yargılanan teknik insanların sorumluluğunu büyük ölçüde kaldıracak nitelikte.”

Bu açıklamalar üzerine şimdilik yorum yap(a)mıyorum. İlerleyen yazılarımda bam teline dokunacak yorumlar yapacağım.

2007 yılında yayımlanan Deprem Yönetmeliği ile önceki yönetmeliklerin de felsefesinde yer alan bir konu yazılı hale geldi. Binalarımız depremlerden hasarsız çıkacak şekilde tasarlanmazlar. Binalar kullanımlarına göre sınıflara ayrılarak yönetmeliğin öngördüğü büyüklükte bir deprem olması halinde belirli bir performans seviyesi göstersin istenir. Konut binaları için 2007 Deprem Yönetmeliğinde “Can Güvenliği” performans seviyesi hedeflenmişti, 2018 deprem Yönetmeliğinde ise “Kontrollü Hasar” olarak adlandırılan benzer performans seviyesi hedeflendi. Bu performans seviyesinde konut binaları taşıyıcı sistemlerinin (kolon, kiriş, vb.) de yönetmeliğin öngördüğü depremde güçlendirilebilecek hasarlar alabileceği bilinir. Aslolan öngörülen depremde can güvenliğinin sağlanmasıdır. ODTÜ İnşaat Mühendisliği Bölümünden hocam Prof. Dr. Kemal Önder Çetin bu performans seviyesini “tek kullanımlık” benzetmesi ile açıklar. Konut binaları yönetmeliğin öngördüğü büyüklükteki deprem için tek kullanımlık tasarlanır. Bu dünyanın hemen tüm ülkelerinde de böyledir.

24 Ocak 2020 Elâzığ depreminden etkilenen illerin tamamı 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremlerinden de etkilendiler. Malatya’daki durumun diğer illerde de benzer olduğu ve Elâzığ Depremi sonrası güçlendirme çalışmalarının eksik olduğunu sahadan öğrenebiliyoruz. Peki biz bir binanın depremde hasar aldıktan sonra kaç depreme daha dayanmasını bekliyoruz? 6 Şubat depremlerinde daha önce Elâzığ depremlerinde hasar almış ancak güçlendirilmemiş kaç bina yıkıldı? Güçlendirilmesi gerekirken güçlendirme süreleri uzatılan binalarda ne kadar can kaybımız var? Can kayıplarının sorumluları kimler? Halen yargılanan “günah keçileri” dışında sorumlu yok mu?

Bu acı soruları herkes yargılansın diye sormuyorum. Yargılananlar yıkıma neden olacak kusurları da olsa beraat etsinler diye de zinhar sormuyorum. Yetki üstlenip kullananlar sorumluluk da üstlenmezse  her depremde enkaz altında kalmaya devam edeceğimizi biliyorum ama yargılamaların bir sonraki depremde enkaz altında kalmamıza faydasının olmayacağını da biliyorum. Biz ne zaman ders alacağız? İnsanımızın hayatı neden bu kadar ucuz? Bütçemizi ne zaman insan hayatı odaklı kullanacağız?

- Advertisment -